Giriş

6.8K 283 222
                                    

İnsanın o anda kalmak istediği sayılı saatleri vardı. O anda kalıp mutlu olmak isterdi. Zamanın durmasını, içinde artan heyecanı paylaşmayı, gerçekten hissettiği anları sonsuza kadar saklamayı çok isterdi.

“Biliyor musun, bu tatil ikimize de çok iyi gelecek.”

Serva neşeyle güldü. Gözlerini yol boyu onlara eşlik eden ağaçlardan ayırıp sevdiği adama döndü. “Ona ne şüphe. Tatil için heyecanlıyım ama beni en çok heyecanlandıran şey bana hazırlamış olduğun sürprizi öğrenecek olmam... Bunun için inan bana, oldukça sabırsızım.”

Eray dişlerini göstererek kocaman güldü. Ardından dudaklarını büzüp başını yan yatırırken Serva’yı bir kez daha güldürdü. Serva’nın gülüşü bir başka güzeldi. Eray o gülünce yaşıyor olduğuna şükrederdi. Öyle bir gülerdi ki Serva, başını döndürdü. Gülüşü iliklerine kadar yayılır, içini ısıtarak ruhuna ulaşırdı. Onunla olduğu her an cennette gibi hissederdi. Kimsesizken her şeyi olan bu kadına ömrünü verse yetmezdi. Onun için nefes aldığı sürece Serva dünyanın en mutlu kadını olacaktı.

“Hiçbir şey umurumda değil diyorum,” dedi Eray, derin bir nefes eşliğinde. Kırmızı ışıkta beklerlerken dönüp Serva’nın gözlerinin içine baktı. “Aşktan ve umuttan başka.”

“Geyikli Gece,” derken Serva’nın gözleri ışıl ışıldı. “Turgut Uyar, en sevdiğim şair. Unutmamışsın.”

Trafik lambası kırmızıdan yeşile dönerken Eray’ın gözlerine gerilerinde olan siyah Renault Symbol takıldı. Bir süredir peşlerinde olan araç hangi şeride geçerlerse geçsinler peşlerindeydi. Eray, huzursuzca yerinde kıpırdanırken Serva’ya cevap vermediğini fark edemedi. Işık yeşil renge dönünce gaza asıldı. Yola atılıp her saniye hızını yükseltirken Serva elinde tuttuğu telefonu araçlarının ani hızından dolayı düşürdü. Almak için eğilirken kemer engeline takıldı. İç çekip Eray’a baktıktan sonra kemerini çözüp eğilerek telefonunu düştüğü yerden aldı.

“Yavaşlayabilir misin?”

Eray onu duymuyordu, aklı karmakarışıktı. Ele verilmiş olabilir miydi? Sanmıyordu, onu bulmaları ya da kimliğinin deşifre olması imkansızdı. Kendi kendine mırıldanıp derin nefesler alması Serva’nın endişesini arttırıyordu. Aynı anda sözleşmiş gibi derin nefesler aldılar. Her ikisinin de aklında dolaşan fikirler farklı, endişeleri aynıydı. Birbirleri için korkuyorlardı. Eray peşlerindekilerden kurtulup sevdiğini güvenli bir yere ulaştırmak istiyordu. Serva ise korku ve endişesine eşlik eden başka bir heyecan içerisindeydi.

“Bu acelemiz nedir sevgilim, biraz yavaş gidemez miyiz?”

Endişeyle sorduğu sorular havada asılı kalırken korku dolu gözlerini direksiyon başındaki sevgilisine çevirdi.  “Eray, daha yavaş gidebiliriz, arabanın canını çıkarmana gerek yok.”

“Sakin ol tatlım,” Eray’ın dudağının ucunda gülümsemenin hayaleti dolaştı. Kafasında birbirinden farklı senaryolar dolaşırken kendine güveni tam, Tanrı’ya inancı eksiksizdi. Tek bir seçeneği vardı. Her ne kadar tehlikeli olsa da yapacağı alternatif başka bir yol yoktu. Yutkundu. Gözü dikiz aynasındaydı; peşlerindeki araçtan nasıl kurtulacağını biliyordu. “Bana güvenmiyor musun?”

“Tabii ki güveniyorum! O, nasıl soru.”

Serva’nın titreyen sesi içini ezdi, derin bir nefes alarak başını anlık sevgilisine çevirdi. Gözlerine yerleşen korku ve duruşundaki tedirginlikle birlikte bir şeye daha odaklandı. Serva’nın narin eli, dümdüz olan karnında bir şeyi korurcasına duruyordu. Yutkundu, aklının ucunda beliren ve gittikçe büyüyen fikre sevinirken hayatındaki en zor kararı vermeye kendini zorladı.  Bugün böyle bitmemeliydi... Peşlerinde kimse olmamalı, bu talihsiz an yaşanmamalıydı. Cebinde taşıdığı yüzüğü sahibine verebilmeliydi. Belli ki tek sürprizi olan Eray değildi. Serva’nın da söylemesi gereken müjdeli bir haberi vardı. Bilemeyecekti, yanında olamayacaktı. Sevdiğinin tedirginliği gözlerine yansıyan korkusu, kullandığı aracın hızıyla artıyordu. Affet beni...

“Eray, dikkat et!”

Kadının çığlıkları gecenin karanlığını yırtıp, ikiye ayırdı. Tek bir an, dağılan dikkat her şeyi yok etti. Kullandıkları araç karşı taraftan gelen kamyonet ile çarpıştı. Çarpışmanın şiddetiyle savrulan araç otoyol boyunca sürüklendikten sonra ters döndü. Direksiyon başındaki adam kanlar içerisinde sıkıştığı yerde baygın bir şekilde yığılı kalırken, emniyet kemerinin takılı olmayan Serva’nın hayatının kurtuluşunu o ihmalkarlıkla geldi. Ön camın parçalanmasıyla yol kenarına un çuvalı gibi savruldu.

O saniyelerde zaman durdu, hayatı son buldu. Bilinci hâlâ yerinde olan Serva güç bela düştüğü yerden doğrulurken yürek yakan bir çığlık attı. Korku dolu bakışları tanınamaz hale gelen aracın direksiyonunda kalan adama kaydı.

Olamazdı, bu son onlara yakışmazdı. Eray kanlar içinde cansız bir şekilde orada oturamazdı. Arabanın motorundan yükselen dumanlar iyiye işaret değildi. Çok geçmeden korktuğu başına geldi. Alevler arabayı sararken sarsak adımlarla birkaç adım ilerledi, yere düştü.

Acıdan kıvranıp inlerken aklında tek bir şey vardı: Eray. O hurda yığınının içinde yaşıyor olabilirdi, hayır! Yaşıyordu. Öldüğüne inanamazdı. Başını iki yana sallamaya çalıştı, midesi bulanıyor beyni uyuşuyordu. Eray yaşamıyor olabilir miydi? Sahi, Eray onu bu dünyada bırakıp gider miydi? Hıçkırdı. Bunları düşündüğü için birden kendine kızdı. Ölmüş olamazdı, onu bırakamazdı.

Aşık olduğu adamın sağ olduğunu umarak kırılmış bacaklarına aldırmadan bir kez daha yerinden doğruldu. Ya da doğrulmaya çalıştı.

Bu olamazdı. Eray ölemezdi. Öyle bile olsa kendi de ölmüş olması gerekmez miydi? İçini parçalayan çığlıklar dışarı çıkmak için onu zorlarken buğulanan gözleri hedefe kitlendi. Gördüğü manzara karşısında hissizleşerek güç bela kalktığı soğuk zemine kendini bıraktı. Hafızasında yer edinen tek şeyi birkaç saat önce şakalaşarak bindiği arabanın alevler içinde yanıyor olmasıydı. Sevdiği adamın küle dönmesiydi. Bunun dışında etrafında toplanan kalabalığın uğultusuydu…

34 plakalı Renault Symbol, önlerinde gerçekleşen kazada hızını düşürerek olan biteni izlemeye koyuldu. Şüphe duydukları adamın kullandığı araç kötü durumdayken kurtulması mucize olurdu. Şoför cebinden çıkardığı telefonla birini aradı, kısaca durumu aktardıktan sonra aramaya son verdi. Beklemelerine gerek yoktu, hızını arttırarak alevlerin yutmaya başladığı arabanın yanından geçerek karanlığa karıştı.

Çok heyecanlıyım!Kelimeleri bir araya toparlamakta bir miktar güçlük çekiyor olabilirim ama sanırım biraz gevezelik etmem gerekiyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çok heyecanlıyım!
Kelimeleri bir araya toparlamakta bir miktar güçlük çekiyor olabilirim ama sanırım biraz gevezelik etmem gerekiyor. Evet arkadaşlar, hikayemiz an itibariyle başlıyor. Gecenin Uğultusu bambaşka bir halde sizlerle buluşmak için hazır. Ben oldukça memnunum. Bu haliyle daha çok sevdim. Serva, Eray... İkisi tek tek ya da birlikte, bu haliyle çok sevdim. Karakterleri daha derin daha içe dokunan ve daha iyi şekilde ele alarak sunmak fikrindeyim. Kurguda herhangi bir değişiklik yok, geniş şekilde ele alarak olayları sıralı işleyeceğim. Okumadığınız birçok duygy durumu ve yaşanan olayları yazacağım. Bir tek değişiklik keskin şekilde olan zaman atlamasını daha farklı şekilde ele alacak olmam. Bu hali daha çok içime sindi diyebilirim. Umuyorum ki seveceksiniz ve beğeneceksiniz.
O halde, benim çocuklar size emanet, sevin onları! 🤗
Düşünceleriniz her zaman olduğu gibi benim için çok önemli. Görüşlerinizi benden esirgemeyin, yorumlarda fikirlerinizi yazın.
Sizleri seviyorum! 😍

Gecenin UğultusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin