Sabahın erken saatlerinde uyandım. Sultanımı da belli ki uyku tutmamıştı. Gidip yanına oturdum.
"Öldü mü acaba?" Dedi umutsuz bir ses tonuyla.
"İnşallah sultanım. Dediğim gibi ok zehirliymiş. Kurtulması mucize olur."
İçini çekti.
"Kahvaltınızı hazırlatayım mı sultanım?"
Başıyla onayladı. Mutfağa vardığımda sağda solda prenses konuşuluyordu. Kulak kesildim.
"Prenses hayati tehlikeyi atlatmış diyorlar. Hünkar bütün gece başucunda beklemiş."
Diğeri göz süzdü.
"Bu hatuna meftun oldu belli ki."
İçimi öfkeyle çekip hazırlanan tepsiyi aldım. Sultanımın dairesine varınca yemeye başladı. Dudaklarımı kemirip duruyordum. Sultan durup beni süzdü.
"Bir şey mi duydun Neslişah?"
Boğazımı temizledim.
"Mutfakta cariyeler konuşurken duydum sultanım. Hünkarımız dün geceyi prensesin başucunda geçirmiş."
Sultanın elindeki kaşık yere düştü.
"Olamaz. O kadın için yapmaz. Yapamaz."
Fena olunca yanına koştum. Yüzüne su serptim.
"Sultanım,kendinize gelin! Sultanım!"
Biraz su içirince doğruldu. Dudakları titriyordu.
"O kadına aşık oldu. Evet,aşık oldu. Başka açıklaması olamaz. Onu kaybettim."
Ağlamaya başlayınca bir şey demedim. Bu,kendi başına yaşaması gereken bir acıydı. Bazı acılar yalnızken anlamlıydı.

Sultanım bütün gün odasından çıkmadı. Ben de şehzadelerle ilgilenip biraz kitap okudum. Şehzade İsa ve Musa'nın istekleri üzerine onlara biraz İtalyanca öğrettim. Çok çabuk anladılar anlattıklarımı. Karanlık olunca Yasemin'le karşılaştık koridorda.
"Prenses hızla iyileşiyormuş. Kurtulamadık şundan. Benim yaptığım ortaya çıkmadan onu öldüreceğim," dedi ciddi bir sesle.
"Ne zaman? Odası nöbetçi dolu."
Güldü.
"Geç vakitte gideceğim. Herkes uyurken halledeceğim."
Dudağımı ısırdım.
"Bol şans. Yakalanmadan hallet şunu."
Elini omzuma koydu.
"Umarım."
Gidip sultanıma söyledim. Acıyla gülümsedi.
"Hiç zannetmiyorum başaracağını. O vakitte gidip alt kattan izle bakalım."
Başımla onayladım. Taşlığın bir köşesinden izleyecektim.

O vakit gelene dek kendimi oyaladım. Şehzadeler uyudu. Sultanım da uzandı. Hemen gidip yerimi aldım. Kızlar da uyuyordu. Prensesin kapısı kapalıydı. Beklemeye başladım. Yasemin dönemecin sonunda belirdi. Hançerini arkasına saklamıştı. Sessiz adımlarla ilerleyip kapıyı açtı. Nefesimi tutup beklemeye başladım. Kapıyı açık bırakınca üst kata çıktım. Karanlık bir köşeye gidip izlemeye başladım. Aslında yanına gitmek istiyordum ama olmazdı. Bir çığlık sesi duyunca çakılı kaldım. Oda ilk odaydı ve sesler duyuluyordu.
"Prensesim! İyi misiniz?"
Kızın sesi aniden kesildi. Cesaretimi toplayıp odaya girdim. Yasemin'in hançeri prensesin boğazındaydı.
"Yasemin gidelim. Çığlık sesi duyulmuştur."
Hançeri prensesin rastgele üzerine batırıp çekti. Ben odadan koşarak çıkıp karanlığa saklandım. Yasemin hâlâ içerdeydi.
"Yasemin! Çık artık!"
Yere vurulan baston sesiyle taş kesildim. Kalfa başı geliyordu. Koridorun başında göründü. Yasemin yakalanacaktı. Çok geçmeden yakalandı. Kalfa onu sürükleyerek dışarı çıkardı.
"Ne yaptın sen? Öldürdün onu!"
Yasemin çırpınıyordu.
"Ben yapmadım! Sese geldim!"
Kalfa hançeri aldı.
"Bu ne öyleyse? Reçel mi sürdün?"
Yasemin yutkundu. Ter içinde kalmıştım. Hünkarı görünce bacaklarım titremeye başladı.
"Ne oldu kalfa?"
Yasemin titriyordu.
"Yasemin hatun prensesi yaralamış. Nedimesini öldürmüş hünkarım."
Hünkar sinirle bağırmaya başladı.
"Sen kimsin hatun? Ne cüretle bunu yaparsın?"
Yasemin af dileyeceğine başını dikleştirdi.
"Yüce imparator Timur'un kuzeniyim! Senin canını bizzat alacağım!"
Şok olmuştum. Düşman devletts gelen bir haindi. Hünkara atılınca araya kalfa girdi. Kalfayı defalarca bıçakladı. Gözlerim kocaman açılmıştı. Hünkar kolunu tutup sıktı ama Yasemin erkek kadar iyiydi. Yardım etmem gerekliydi. Hemen atıldım.
"Yardım edin! Hünkara suikast var! Ağalar,yetişin!"
Ağalar koşup yetiştiler. Yasemin yakalanıp zindana atıldı. Giderken bana kafası karışmış bir şekilde baktı. Hünkarın yanına gittim.
"İyi misiniz?"
Başını salladı.
"Hekim çağır çabuk. Ben prensese bakacağım."
Selam verip hekim çağırdım. Mecburdum. Hekim gidince hemen daireye gittim. Sultan beni bekliyordu. Yatağa oturup soluklandım.
"Sormayın sultanım neler oldu. Yasemin hatun prensesi bıçakladı. Sonra kalfaya yakalandı. O da yetmezmiş gibi hünkara yakalandı," dedim endişeli ses tonumla. Sultan kaşlarını çattı.
"Sonra ne oldu?" Diye sordu merakla.
"Meğer Yasemin hatun hainmiş sultanım. Timur'un kuzeniymiş. Hünkara saldırınca ağaları çağırdım. Gelip zindana götürdüler."
Sultan korkuyla bana baktı.
"O hatunun bir işler çevirdiğini biliyordum zaten. Hadi yatalım."
Selam verip içeri yatağıma gittim.

Huzursuz bir uykudan sonra kalkıp daireden çıkmamaya karar verdik. Mahpeyker kalfa geldi. Yüzünden düşen bir parçaydı.
"Herkes tedirgin sultanım. Valide sultan nasıl olur da bunca sene haremde bir hain yaşar diye bütün gece uyumamış. Hümaşah sultan da epey korkmuş."
Sultanım başını salladı.
"O hatunda bir haller vardı zaten. Elbet açık verecekti. Prensesin durumu nasıl?"
"Daha iyiceymiş. Yara üstüne yara aldı. Toparlanması uzun sürecektir."
Sultanım başını salladı ve kalfa çıktı. Dün geceden beri içimde huzursuzluk vardı. Ya hünkar orada ne aradığımı sorarsa? Beni odadan çıkarken görmemişlerdi lakin yine de korkuyordum. Şehzadeler de uyanınca kahvaltı ettik. Bilhassa onlara bu konu hakkında tek laf etmeyecektik. Valide sultan geldiğinde içerdeki odaya geçtim. Korkuyla söyleyeceklerini dinlemeye başladım.
"Devletşah,seni boşuna suçladım kızım. Her şeyi yapan Yasemin denilen o hatunmuş. Okla da o vurdurtmuş anlaşılan."
Sultanım gülümsedi.
"Mühim değil validem. Kim olsa aynı şeyi düşünürdü. Hünkarımız nasıllar?"
"Bir hayli öfkeli. Prenses bıçaklandı bu sefer de. Bir türlü mesut olamadı aslanım."
Valide başka yere baktığı için sultanım kısa bir anlığına acıyla bana baktı. Gözlerim dolu gülümsemeye çalıştım.
"Ben gideyim artık. Epey işim var. Sen de rahatla artık. Nöbetçi sayısını iki katına çıkardım," dedi ve gitti valide sultan. Sultanımla konuşmadan oturduk. Hünkarın saadetinin kaynağını prenses olarak görüyordu. Dört evladının annesi olarak değil. Uzun bir süre sonra sultanım bana döndü.
"Sizin oralarda hüzünlü bir şarkı yok mu? Birini söylesene bana."
Gülümsemeye çalıştım. Elbette vardı. Aklıma ilk gelense Roberto'nun bana söylediğiydi. Babam onu dövdürttüğünde ağlayarak söylemişti. O hali gözümün önüne gelince kötü oldum. Şarkıyı söylemeye başlayınca sultanım ağlamaya başladı. Ben de dayanamadım zaten. O elinden gitmekte olan aşkına ağladı,bense çoktan kaybettiğim aşkıma.

SULTANIN NEDİMESİ~NeslişahWhere stories live. Discover now