8- the other side of the coin

939 170 478
                                    

bu hikayeyi taehyung'un ağzından yazdığıma bin pişman olduğum bir bölümle sizlerleyim yeniden🖤

hikayenin en uzun bölümü olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim çünkü
+4.800 kelime!

bölüm sizin, keyfini çıkarın💕 ve lütfen yorum yapmayı unutmayın💕xx

-

-

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

-

Küçük bir göletin etrafında turlayıp dururken babamı aradığımda ona ne diyeceğimi düşünüyordum. Her zaman olduğu gibi, bir çocuğun ebeveynine asla söylememesi gereken şeyleri sayabilirdim utanmadan ama bu her zaman babamı daha fazla sinirlendiriyordu. Buradan gitmek istiyorsam biraz uzlaşmak zorundaydım. Bu her ne kadar benim için zor olsa bile, bir süre insanların yıllardır olmamı beklediği kişi gibi davranabilirdim. Uysal ve söylenen her şeyi yapan biri. Eminim JunAh bu numarama asla kanmaz ama önemli olan onun patronunu ikna etmekti. Buradan gitmem için ihtiyacım olan tek şey babamın ağzından çıkacak sözlerdi.

Gitmek. Bunu son bir gündür hiç olmadığım kadar ciddi düşünüyordum. Bu aptal köye sürüklendiğim ilk günden beri gitmeyi her zaman istedim ama daha sonra bir takım şeyler günlerimi düşündüğümden daha katlanılır yapmıştı. Hâlâ benim için sıkıcı bir yerdi ve ölene kadar da öyle kalacaktı muhtemelen. Yine de işkence dolu değildi. Günlerimi Jennie'nin güzelleştirdiğini inkar etmeyecektim.

Jennie deyince, o kafasının içinde binbir tilki dönen kurnaz kızı ne zaman düşünsem bir yerleri tekmelemek istiyordum. Dün gece bana oynadığı oyunu ve neredeyse diz üstü çöküp gitmemesini söylediğim halde gittiği akşam yemeğini asla unutmayacaktım. Belki de o, hayallerimde olduğu kadar masum biri değildi. Her ne sebepten olursa olsun eski nişanlısının peşinden koşması duygularıma sert bir darbe indirmişti. Bu yüzden sanki tüm gece onun geri gelmesini beklememişim gibi bu sabahtan beri onu yok saymaya çalışıyordum.

Onun sürekli bana yaptığı şeyi şimdi ben ona yapıyordum ve bundan hiç ama hiç hoşlanmamıştım. Jennie etrafımdayken ona bakmamaya çalışmak işkence gibiydi. Gözlerim otomatikman onu takip ediyordu çünkü. Oysa ki Jennie beni gerçekten takdir edilesi bir şekilde görmezden gelebiliyordu. Sadece ikimizin olduğu ortamda bazen görünmez olduğumu düşünmeme bile sebep oluyordu.

Botlarımın ucuna çarpan bir taşı sürekli tekmelerken eski hayatımdan bu yana kalan her şeyin mahvolduğunu hissediyordum. Tıpkı eskiden ne kadar giyersem giyeyim her daim parlayan ayakkabılarımın buraya ayak bastığım ilk gün toz içinde kalması gibi. Hayatımı JunAh mı yoksa babam mı mahvediyordu, yoksa kendi seçimlerim mi işleri bu kadar yokuşa sürüyordu emin değilim. Sadece bu şekilde daha fazla yaşayamayacağımı biliyordum.

"Bu kadar derin ne düşünüyorsun?"

En son beklediğim şey hemen yanımdan yükselen bir sesti. Aniden sıçradığım için neredeyse yanımdaki gölete düşecektim ama neyseki böyle bir şey olmadı.

toward the sky » taennie [au]Kde žijí příběhy. Začni objevovat