4. BÖLÜM " ALACAKLI KAPIYA DAYANINCA "

442 291 51
                                    

Kapıyı açmasına açtı ama gördüğüne pek sevinmedi. Zavallının yediği yemekler boğazında dizildi.
Halbuki ne kadar güzel bir müjdeyle eve gelmişti . Sigortalı olduğunu, artık devlet güvencesi altında çalıştığını anlatacaktı karısına.
Kapıda dikilmişti iri gövdeli ve uzun sakallı Haşim Ağa . Utanmadan yanında iki korumasıyla gelmişti. Sanki parayı vermezsen 'seni benzetiriz' der gibi havaları vardı.
" Buyur Ağam ... akşam yemeğimizi yiyorduk. Gel buyur beraber oturalım sofraya " dedi.
" Fazla vaktini almayacağım Salih efendi. Hayırlı olsun bir- iki hafta önce tezkereni almışsın. Haberimiz olmadı kusura kalma, hahaha..." diye de kahkahayı bastı edepsiz . Yani aslında alttan alttan 'sen kimsin ki gelip hayırlayım' anlamında bir tutum sergiledi.
" Ağam kapıda kaldın... içeri buyur ! Ne diyeceksen içerde deyiverirsin .Bir kahvemizi iç, yabancı miyiz Allah aşkına? " deyip sanki zaman kazanmak için biraz yol yapıyordu gariban .
Cevher de ayakta durmuş başını eğmiş yere bakıyordu. Haşim Ağa' nın hangi sebeple geldiğini bilmiyordu. Çünkü Salih sıkıntıları hiç hissettirmemişti . Kendisi baş etmiş, mücadele etmiş hayatı boyunca.
Fikrince; bir kadının elinden ne gelebilirdi ki ? Ona bu sıkıntıları anlatsam da ne yapabilirdi ki?. Sevdiği insanı,hayat arkadasını üzmekten başka bir duruma sebep olmayacaktı .
Derken Haşim Ağa sabırsızlanmıştı. Gereksiz sohbetlerden ve özellikle de gereksiz kişilerle muhattap olmaktan hoşnut olmayan kibir biriydi. Çünkü o dönemde zengin olmak ve Ağa olmak ,hatırı sayılır bir kariyerdi🤔.
Neyse Salih dışarı çıkmış kapıyı ardına kapamış. Konuşulanlardan karısı duyup da üzülmesin diye.
Haşim Ağa hemen konuya girdi. " Ee Salih Efendi ... Salih Efendi...Ne zaman ödemeyi yapacan ? Hani sözün sözdü ! Askerlik bitti hatta duyduğuma göre fabrika seni işçi olarak tekrar almış. Hayırlı olsun " demiş manalı ifadelerle kıs kıs gözlerini kısarak.
" Ağam hatunumun haberi yok bu kadar borçtan. Ellerini öpeyim ona birşey söylemeyin ben yanında değilsem . Parana gelince Ağam , borç hariç ana paranın faizini ödesem şimdilik makbule geçer mi? "
Yaninda duran iki bodyguarda şöyle bir göz attı.... "Yani bu adam ne teklif ediyor böyle ? Şaka mı yapıyor ? Hani paranın tümünü verecekti askerliği bitince !?" der gibi mimikleri ve duruşu sertleşti.
Genç adam bir adım geriye gitmiş, korkmuş. Ya daha 22 yaşında gencecik bir adam ve evli çocuklu.
Haşim Ağa " Efendi.... şimdi bu yaptığın adamlık değil sözünde durmadın" vurgulu ve sert konuşmuş.
Salih ürkmüştü ,konuşmaya fazla uzamasın diye teklif etmiş; " İstersen sana ineklerimi vereyim üzerine de bir miktar para. Faizini karşılar mi? Ağam beni 4 yıldır idare ediyorsun.Babamdan görmediğim iyiliği gösterdin. Allah senden razı olsun. Ne kadarsa hepsini ödeyeceğim. Sayende yuva kurdum sayılır. Daha yeni başladım çalışmaya. Ama dediğim gibi faizini ödeyeyim " diye aklınca çare üretmiş.
Yere başını eğmiş ve bir iki dakika hiç konuşmamış Haşim Ağa.
Sonra birden dişlerini bastırarak, gıcırdatarak ses çıkarmış ve babamın o masum çaresiz suratına bakmış.
" Salih Efendi.. Aslında dediğin gibi olur. İki ineğini alırım. Nekadar para biriktirdin?" demiş uzlaşmaya gayret eden bir arkadaş gibi.
" Valla 100 liram var "
" Hım .. oğlum zaten benden aldigin para 200 liraydı. Onunla arsa aldın üstüne de çatpat ev yaptın. Düğünü yaptın oğlum!. 200 liranın yılda faizi 100 lira. Eder sana 4 yılda 400 lira sadece faizin var. Birde 200 ana para toplam 600 lira borcun var. Sen bana inekleri 50 liraya say. Nakit 100 lirayı da koy üstüne getir . Senedinden de birini alırsın . Anlaştık mı ?"
Uzun uzun düşündü Salih ve inekleri ucuza verdiğini son anda idrak etmiş . Şimdi bir inek almaya kalkışsa en az tanesi 60 liradır . Birde ikizleri o ineklerden besliyorlardı.
" Ağam sana ineklerin yerine nakit verecem kabul mu?"
" En geç hafta sonu getir al senedini!" der ve çeker gider. Böylelikle anlaşmış oldular.
Neredeyse 1 buçuk saattir bu çat kapı misafirlik sürmüştü . Cevher tedirgin olmuş ama kapıdan dışarı çıkmamış. O devirde erkeğin işine burnunu sokmazdı kadınlar. Zaten o hak da kendilerine verilmemişti.
Yani aslında kadınların çektiği hayat da hayat değildi maalesef. Evleneceksin diyorlardı söz hakkı yoktu ki itiraz etsin . Gel, gel ... git, git!.. Modern köle hayatı sadece zincirleri görünmeyen bir esaretti.

****
Sonunda Salih içeri girmiş ve belli etmemeye gayret etse de suratından düşen bin parça.
Karısı dayanamamış ve sormuş." Herif, Haşim Ağa ne diye gelmiş? Pek hayırlı değildir onun gelişleri haneye. Az çok bilirim benim babamın da borcu vardı daha vadesi gelmeden kendi gelirdi dayanırdı kapıya. Ne bileyim Salih, senin borcun vardı düğünümüz için. Hani bitirmiştin askerliğe gitmeden. Ne oldu ? Yalan mıydı !?"
sorgulayıcı ve ezici bir tavırla.
Genç adam " Yok Cevherim sen meraklanma. Borcum az birşey halledeceğim. Aslında hayırlamaya gelmiş Ağam. Askerliğim bittiği için ve ikizlerimiz için. Sağ olsun " diye konuyu geçiştirmeye çalıştı.
Yemek kalkmış sofradan . Salih efendi çocukları severken aklına düşmüş birden; müjdeyi verecekti.
Karısı o esnada çay kaynatmış ve bir bardak kocasına da doldurmuştu. İkizleri bir yer yatağına bırakan Salih çayını almış ve " Hatunum sana bir müjde verecektim biraz geç oldu. Nasip bu saate imiş" Cevher altın bilezik görmüş edasıyla yerinden zıplamış ve " Eee ne duruyon hadi ver bakyım " demiş çıkarını gözetleyen alacaklı gibi.
" Fabrikada çalışırken mola verdiğimizde müdür çağırdı beni. Çalışkanlığımı ve eski bir işçisi olduğum için beni çok sevdiğini dile getirdi sağolsun.Duymuş iki bebemizin doğduğunu bana bir iyilik etti" demiş lafı eveleyip geveleyip daha da sabırsızlandırmıştı karşısında duran alacaklıyı 😣
Nihayet tek cümlede söyleyiverdi. " Artık sigortalıyım. İlerde emekliliği hak edecem. Artık sen de çocuklar da hasta olduğunda hastaneye rahatlıkla gidip tedavi olabileceksiniz" dedi sevinçle çayını yudumlarken.
Genç kadın tekrar yerine oturmuş üzüntülü bir hali vardı. " Zannettim ki..." demiş ve başını yana çevirmiş. Kocası onun ne beklentisi olduğunu yeni anlamış. Hemen gönlünü almak için oturmuş yanına ve uzun kollarıyla ufacık tefecik olan karısını sarmalamış. " Sana söz Cevherim bu borcum biter bitmez kollarını Adana burmasıyla dolduracam. Merak etme sen yeter ki mutlu ol" demiş ve Ayyüzlü Cevher'e bir buse kondurmuş alnına.
Böylelikle yine başkalarını mutlu etmek adına altından çıkamayacağı kadar zor bir söz vermişti. Ona göre söz " yemin" gibidir. Tutmalıydı ve yapmalıydı.
Huzur içinde bir gece daha atlatmışlardı..Hergün rutin şekilde sabah 5 te kalk fabrikaya git ,akşam 7 de çık eve yürüyerek dön. Sanki ordaki yorgunluğu yetmiyormuş gibi 14 saat hep ayakta ve yolu yürümek zorunda kalıyordu. Eve 1 saatte ancak gelebiliyordu. Vasıta pek yoktu. Birde masraf çıkarmamalıydı.
****
Tek düşüncesi Almanya. Nasıl bırakacaktı karısını, çocuklarını. Komşular ters davranıyordu karısına. Aile desen kimse alakadar değildi. Ama gitmeliydi. Başka çaresi kalmamıştı. Ağaya borç çok yüklüydü. Burda çalışarak ödeyemezdi.

Hafta sonu gelmişti ve 100 lirasını sakladığı keseden çıkarmış üzerine de 50 lira daha bulmalıydı. Aklına Ahmet Ağa , bacanağı geldi. Hemen gitti yanına. Bir-iki lafladıktan sonra konuyu açmış ve mağduriyetini dile getirmişti. Ahmet Ağa," Sen kardeşim gibisin. Elbette yardım ederim.Niye daha önce gelmedin? Tamam ne kadar istiyorsun? Ya da dur dur! Haşim Ağaya borcun ne kadar? " diye babacan yavruyla yaklaşmıştı derdine .
" Yok abimsin , bacanağımsın ,atamsın. Kesinlikle o kadar para istemiyorum. Sen gerekli kadarını ver Allah Kerim gerisini ödemeye " demiş. Baş eğmemek adına yardımı heri çevirmişti, gurur meselesi yapmıştı.
Sadece 50 lirayı kabul etti ve ilk soluğu Haşim Ağa ' nın çiftliğinde aldı. İçeri buyur etti ve salonda oturdular. Adam zengindi ve evi saray gibiydi gariban Salih'e göre ve diğer köy halkına göre .
Mutluydu Haşim Ağa kendi ayağıyla gelen borçluyu görünce. Neyse bizimkibparayı uzatmış ve senedini almış.
Herhangi farklı bir dialog geçmemiş aralarında. Sohbet falan .
***
Salih geriye kalan 450 lirayı nasıl ödeneceğinin planını yapmaya başlamış . Kafası iyi çalışırdı. Derken başka bir yol, başka bir çare bulamamış. Düşünmekten günlerce uykusu kaçmış ve yine hatununa hissettirmemeye gayret etmiş .

İkizler 10 aylık olmuşlar ve emekliyormış artık. Genç adam ilkbaharda gitmeye karar verir ve genç kadını da Almanya'ya birkaç ay sonra götürmeye de niyetliymiş . En azından kış başlamadan, karısı o soğuğa karşı tek başına çocuklarla mücadele etmeden yanında olacağının plânını yapmıştı.
Kararı açıklama zamanı..
...

Devamı gelecek
Takibe devam
Teşekkürler
✩↓basmayı unutmayiniz

KALP VURGUNU ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin