-43-

4.7K 230 28
                                    

MERHABAAAA YENİ UZUN BÖLÜM KARŞINIZDA. YENİ BÖLÜM HAFTA SONU GELECEK İNŞ. ŞU KİTABI BİTİRİP BİR AN ÖNCE MELEĞİN FISILTISI 2'YE GEÇMEK İSTİYORUM =)

YORUM YAPAN MELEKLERİM;
yasemn1D-Broken_Hearted_LoveX-Aleyna508-nutellalalalalalala-muzo_38710-AhsenEkinci-FulyaManioglu-ZeynepYelegen-KriStew23-iHarrysgirl-harrylovess1-caramonakyuz-melekdemirstyles

UZUN YORUM YAPAN MELEKLERİM;
mdnemzlm-
teddybearharrystyles

İyi Okumalar xx

Hava yeni kararmıştı ve biz eve yeni girmiştik. Harry’le ormanda yürüyüp normal davranmak gerçekten de çok güzeldi. O kadar iyi hissetmiştim ki. Louisa ve Rupert salonda oturuyordu. Harry onlara başıyla selam verdi ve yukarı yöneldi. Bense onların yanına adımlayıp çene çalmak istedim. Rupert pek konuşkan değildi onun hakkında sınırlı bilgim vardı. Burada doğmuştu ve ömrü burada geçmişti. Rupert anlatmasa da Louisa onu ölümden kurtardığını söylemişti bana. Aslında ona üzüldüm. Biri onun hayatını kurtarmıştı ve o kendini ona adamıştı. Bense beni öldürmeye kalkışan biriyle şuan sevgiliydim. Kendime gözlerimi devirme isteğini yok sayıp birkaç elma alıp yukarı çıktım.

Odaya losyon kokusu fethetmişti. Beni çıldırtan bu kokunun kaynağı ise yatakta uzanıyordu. Hormonlarıma sakin olmalarını söyledim ve yavaşça yatağa ilerledim. Tek gözünü açıp kafasını biraz kaldırıp bana baktı ve sonra kafasını yatağa bıraktı. Elimdeki elmayı ısırırken onun inanılmaz çıplak vücudunu izliyordum.

“Ne yapıyorsun?” diye sordu pürüzlü sesiyle.
“Elma yiyorum. İster misin? Fazladan elmam var.”
“Elma istemiyorum.”
Biran tereddüt ettim benle flörtleşip flörtleşmediğini çözemedim.
“Ne istiyorsun?” diye sordum ama ses tonum daha çok korkar gibiydi.

Dirseklerinden güç alarak doğruldu. “Sen-ben ve yatak. Sence?”
Alayla güldüm. “Ne oldu da naz yapmaktan vazgeçtin?”
Güldü. “Elma yemen çok tahrik edici.”
Onun dediğini duymamış gibi yaptım. “Ya ben bu sen ben ve yatak üçlüsüne katılmak istemiyorsam.”
Güldü ve hiçbir beklemediğim bir anda yanımda bitti. Havlusunun yere düşüşünü izledim. Çıplak Harry göz alıcıydı.

“Belki.” Dedim yavaşça. Elleri belimi buldu. Elimdeki elmadan bir ısırık aldı. İçimden bir titreme geçti. Beni kendi bedenine yapıştırdı. Elmadan bir ısırık daha alırken elmayı çektim ve kaşlarımı çattım.
“Bu benim elmam. Anca ben ısırabilirim.”
Tek kaşını kaldırdı ve beni süzdü. “Sende benimsin o zaman sadece ben ısırabilirim.”
Boynumda hissettiğim şeylerle inledim. Hayır acıdan değil zevkten bu vahşi aşk ısırığı beni alevlendirdi ve ağzımdan zevk mırıltıları çıktı. Dişleri etimi sıkıştırıp çekerken elimdeki elmalar yeri boylamış ve ellerim boynunu bulmuştu. Kendimi yukarı çekip bacaklarımı doladım. “Seni seksi yaratık.” Diye inledi. Yatağa oturdu.

Sevişirken de yaratık olduğumu söylemesi garip hissettirse de onu öptüm. Hem de öyle sert öptüm ki kan tadı ağzımda yayıldı.  Nefes nefese geri çekilirken “Siktir, bu çok ateşliydi.” Dedi ona gözlerimi devirmek istedim ama tek düşündüğüm altımdaki çıplaklığıydı. O beni öpmek için yakınlaşırken onu omuzlarından ittim ve yatağa düşürdüm. Üstümdeki tişörtü çıkardım sonra üstüne eğilip onu doyasıya öptüm. Bana karşılık verdi.

Onun her hareketi beni uçurmaya yetiyordu. O kadar iyi hissettiriyordu ki. Tabi beni bok gibi yapan da Harry’di. Yani farklı bir kişiyle falan öpüşmüyordum. Değişikti. Belki de buydu. İnsanların aradıkları kişi buydu.

Beni altına ani bir hareketle aldı ve kasıklarını bana bastırdı. Daha sonra altımdaki fazlalığı hissetmiş olmalı ki. Pantolonum ve iç çamaşırım yere atıldı. Sonra onun tenini üstümde hissettim.

“Seni hissetmek-“
“Vahşice.” Diye sözümü böldü. Belki de sevişirken romantik değil de vahşileşiyordu. Beni kendimden geçirecek bir öpücük daha bıraktı. Sonra hissetmeye bayıldığım dudakları göğüslerimin ortasına öpücük bıraktı.”Bu südyeni çıkarmayacağım.”

Elleri vücudumda gezerken tek düşündüğüm oydu. Onu doyasıya hissetmek istiyordum.

“Harry.” Diye inledim. Çok klasikti belki ama bu ona iyi hissettirmiş olmalı ki gözleri gözlerime sabitlenmiş. Dudakları gülmek adına kıvrılmıştı. Kendisini bir kez daha bana bastırırken “Beni hisset.” Dedi. Onu hissediyordum. Hissetmemek imkansızdı.

Dudakları boynumu kemirirken inledim. “Hadi.” Dedim belimi yavaşça yukarı kaldırırken ama istediğimi vermemekte ısrarcıydı. Geri çekilirken güldü.
“Belki de böyle rahatlamalısın.”

Çekinmeden homurdandım ve bir kez daha onun gülümsemesini gördüm. O üstümde kendini bana sürterken onu hızla ittim ve yatağa sırt üstü düşmesini sağladım. Arada supersonic özelliklerim işe yarıyordu. Harry’nin üstüne bıraktım ve içimdeki sertliği hissedip, inledim. Birkaç saniye sonra Harry’nin ‘Sen benim Tanrıçamsın.” Diye mırıldandığını duydum.


***

İki gün sonra öğleden sonra mistraller geldi. Son dakikaya kadar tanışmamak için elimden geleni yaptım ama Harry savaş mevzusunu aklının en derinlerine kazımıştı ve şimdi beni de o düşüncelerle meşgul ediyordu. Savaş istemiyordum ama o kötü meleklerin bizi rahat bırakmayacağını da biliyordum ayrıca oradan kurtarmamız gereken bir Mike ve Akathi vardı.Onların ne durumda olduğunu gerçekten çok merak ediyordum. Hiçbir şekilde haber alamıyorduk. Louisa bu konu üzerinde çalışıyordu.

Harry dışarı bakmaktan sıkılmış bir biçimde homurdandı. Onları camda bekleyeceğini tahmin etmezdim.
Yanıma oturduğunda ona alayla baktım. Tam dibime oturmuş. Canının oynaşmak istediğini belli edici hareketler yapmaya başlamıştı.

“Sevgilisinin askerden gelmesini bekleyen bir kız gibisin.” Bana güldü ve dolgun dudaklarını boynuma bastırdı. Onun koca kafasını elimle itekledim. Şimdi istemiyordum.
“Kırıcı oluyorsun.” Dedi dudaklarını bükerken.

“Kendimi iyi hissetmiyorum.”
Gözlerini devirdi. “Senin ihtiyacın olan tek şey-“
“Harry ben ciddiyim.”
“Bende sevgilim.” Dedi bir kez daha bana sokulurken.

Beni anlayamazdı çünkü onun önemsediği tek şey bendim. Yani o öyle söylüyordu ama benim önemsediğim kişiler listem çok kalabalıktı ve bu savaş denilen şey olursa 71 mistral de bu listeye eklenecekti. Sıkıntıyla homurdandım. Harry’nin eli destekleyici bir şekilde sırtımda durdu.
“Sakinleş bebeğim. Belki şu mistraller gittikten sonra biraz yüzmeye gideriz.”
“Daha gelmediler bile.” Dedim gülerek.

Harry’de benle birlikte gülerken Rupert içeri girdi. “Efendim geldiler.”

Harry’nin anında yüz ifadesi değişirken ayağı kaktı ve beni de kaldırdı. Birden salona mistral diye düşündüğüm insanlar akın etti. İçeri girenler ilk önce Harry’e kötü bir bakış atıp sonra bana şaşkın gözlerle bakıyorlardı. Büyük salon bu kadar kalabalıkla küçüldüğünde son olarak Louisa ve yanında benim genç diyebileceğim ama kim bilir kaç yaşında bir mistralle içeri girdi. Adam beyaz tenliydi ve gayet iyi gülümsüyordu. Herkesten iyi gülümsediğini söyleyebilirdim. İçeri girer girmez, gözleri bana takıldı. İlk kez içeri giren biri Harry’den önce bana bakmıştı. Yüzü soldu ve beni inceledi. Bu mistraller hiç konuşmaz mıydı?

Louisa güçülü bir şekilde gülümsedi ve beni duyurmak adına “Bu Diana, yeni mistral.”
Herkesten hayret dolu bir ses çıkarken kafamı öne eğme isteğimi yok saymaya çalıştım. Kevin bana bir gülümseme gönderip birkaç adımla önümde dikildi. “Merhaba Diana. Ben Kevin ve bunlarda kabilem Mistraller.”
Gözlerimi onların üstünden gezdirip başımı sallayarak onayladım.
Harry ona elini uzatıp “Harry.” Dedi. Adam elini sıktı ki ben bir an geri çevireceğini düşünmüştüm. “Biliyorum.”
Kevin tekrar bana döndü ve beni süzdü. “Dönüşürken fazla hırpalanmışsın.” Diye mırıldandı bundan hoşnut değil gibiydi. Louisa’ya döndü. Louisa boğazını temizledi ve birkaç adımla salonun ortasına geldi.

“Arkadaşlar yoldaşlarımız kötü meleklerin elinde tutsaklardı ve Diana çok zor zamanlar geçirdi. Duyduklarımız doğruymuş. Diana ölmekten son anda kurtulup ölümsüzlüğe ulaştı.” Diye bir açıklama yaptı.

Etraftan hayret edici bir ses yükseldi. Kendi aralarında mırıldanmalar başladığında Kevin bana döndü. “Şuan nasılsın?”
“İyiyim ve biraz garip.”
Başını sallayarak onayladı ve Harry’e baktı.
“Onu buraya getirmen aptallık.”

Buz gibi kestiğimi düşündüm. Kevin “Buradan ayrılmayın yoldaşlarım. Biz Louisa ve yeni arkadaşımızla bir şey konuşacağız.” O salondan çıkarken bizde peşinden gittik. Harry’e baktığımda dudaklarını alnıma bastırdı ve fısıldadı “Kurtulacağız meleğim. Sana söz verdim.”

***

Odadaki yerlerimizi aldığımızda Harry elimi sıkıca tutmuştu. Louisa endişeyle bana baktı ve ben ağzımı tutmaktaki kararımı bozdum. “Ne demek istedin?” diye sordum Kevin’a.
Öfkeyle bana döndü. “Louisa kabileyi tehlikeye attığının farkında mısın?”
“Onlar bizim düşmanlarımız değil!”
Harry tiksinti dolu bir ses çıkardı. Kevin ona döndü.
“Bak bizimi kimseye tehlikeye attığımız falan yok. Biz-“ diye başladı ki Harry. Kevin sözünü kesti ve işte bu yapılmaması gerek bişeydi.
“Siz kendinizi düşünen ve diğerlerini kendi canınız için kullanıp atanlarsınız. Buna izin vermeyeceğim.”
Harry ayağı kalktı ve hırladı. İşte Kevin geriye bir adım atmak zorunda kaldı. Harry’nin önüne geçtim ve onu göğsünden ittirerek oturttum.
“Senin neye izin verip, vermeyeceğini bile bilmiyoruz. Kabilenden istediğimiz bişey yok. Ayrıca arkamızdakileri kurtarmak için buradayız.”

Kevin güldü ve gözlerini devirdi. Louisa bana iyi konuştun gibi baktı ve oda ayağı kalktı.
“Kevin ona öğretmelisin. Onlar bizim tek umudumuz.”
“Hayır, onlar bizi bu kötülerden kurtaramayacak daha çok yerin dibine batıracak ve sonra kaçacaklar olun bize olacak!”

Güldüm. Sinirlerim bozulmaya başlamıştı. Ben hayatım boyunca Kevin’nın dediklerinin hiçbirini yapmamıştım. Ben kimseyi incitmemiş ve yarı yolda bırakmamıştım. Şimdi arkamdakileri toplamak için geri dönmeliydim. Kötüleri yenmeliydik.
Harry ayağı kalktı. “Bak.” Dedi “Bu dediklerinin hepsini yaptım ve hala yaparım ama onu önemsiyorum ve o buna izin vermeyecek. Adımızı nasıl duydun bilmiyorum ama bu böyle ben abuk subuk şeyler yaparım ve o düzeltir ama bunda hata olmayacak. Bu sefer işleri bitecek. “
“Hepimizin istediği bu Kevin. Sizinde bizim de.” Diye devam etti Louisa.
“Louisa…” diye mırıldandı “Sen onlardan farklısın.”

Louisa oturdu. “Hiç öyle gözükmüyor Kevin. Bende bir meleğim ve bu iki aşığın seni hayal kırıklığına uğratmayacağının üzerine kan yemini edebilirim.”
Harry derin bir nefes aldı rahatlamış gibiydi.
Kevin başıyla onayladı. “Senin için Louisa ama bir şartla.”
Sessizliğimi bozdum ve  “Nedir o?”
“Seni burada değil bizim yaşadığımız yerde eğiteceğim ve o olmayacak.”
Gözlerimi Harry’e çevirdim. Kızmıştı. O tam ağzını açacakken konuştum.”Peki nasıl istersen”

***

Odadaki toplantımızdan sonra aşağı indik ama Harry ortadan kaybolmayı seçti. Ben yeni yoldaşlarımla tanışırken o ortalıkta yoktu. Kızmıştı bana hissediyordum ama onlara hak veriyordum. Kovulmuş melekler onlara çok zarar vermişlerdi ve Harry’nin de adı pek fazla temiz sayılmazdı. Önceden katil diye anılan birinin böylesine dışlanması beni üzüyordu. Hep geçmişimiz bir şekilde önümüze çıkıyordu. Biliyordum o artık eskisi gibi değildi ama onlar bunu bilmek istemezlerdi. Halbuki onun temiz bir kalbi vardı. Değişik bir hayatı vardı. Mistraller gittikten sonra -ki giderken Kevin gelip beni alacağını söyledi- odama çıktım. Yatağın üzerinde uzanmış bir seksi melek beklemiyordum. Yatağı uzanmış ve tavana bakıyordu. Yanındaki viski şişesi beni gülümsetti.
“O sende işe yaramaz sevgilim.” Dedim gülerek.
Gözleri bir ara bana takıldı ve çok azıcık gülümsedi.
“İşe yarayacak tek şey sensin.”

Ayakkabılarımı çıkardıktan sonra yanına uzandım. “Nasıl gitti?”
Başımı göğsüne koydum ve mırıldandım. “Yorucu.”
“Daha çok mutlu gibiydin.”

Sesindeki ima beni hayal kırıklığına uğratırken başımı kaldırıp ona baktım. Yeşil gözleriyle anında çarpıştım. Dalga barındırması beni kızdırdı. Doğruldum.

“Öyleydim.”
“O zaman şikayet etme.”
“Etmiyorum.”

Güldü ve bana sırtını döndü. İçime bir hüzün çökerken “Yarın gideceğim.” Diye mırıldandım.
“Şaşırmadım.”

Onun üstünden onun tarafına geçtim ve başımı hemen çenesinin altına yerleştirdim. Bana sırnaşacak tek bir hareket yapmaması buz gibi kesmemi sağlarken aklıma Katerina’nın ona sihir yaptığı zaman geldi. Aynı böyleydi.
“Harry.” Dedim heyecanla bir kez daha onu kaybetmeyi göze alamazdım. Boğulacak gibi olmuştum. Sesim o kadar acılı çıkmış olmalı ki. Kafamı onun soğuk göğsünden kurtarıp doğruldum.
“Ne oldu?” diye sordu.
“Neden böyle yapıyorsun?” diye sorusuna soruyla karşılık verdim.
Doğruldu ve sırtını başlığa dayadı. Sinirli gibiydi. Çenesi sıkılamıştı ve bayıldığım o sert mimikleri gelmişti ama korkuyordum aynı şey olabilir miydi?
“Harry beni hala seviyorsun değil mi?”
Mimikleri şaşkınlıkla değişirken “Bu nereden çıktı?” diye sordu.
“Bana soğuk davranıyorsun.”
“Ben mi?” kahkaha attı. “Sen beni yeni arkadaşlarına sattığını düşünürsek.”
“Seni satmadım.” Diye hırladım “Sadece onlara hak verdim. “
“Ne yani o piç herifin düşüncelerine katılıyor musun?”

Bacaklarını hırsla yataktan sallandırdı ve ayağı kalktı. Kızdım. Derin nefesler alırken ayağı kalktım ve bağırdım. “Seni lanet herif ona katılsaydım şimdi burada olmazdım bunları yaşıyor olmazdık.”
Kahkaha attı. “O piçe katılmasaydın tek başına orayı gitmeyi göze almazdın. Bensiz oraya gitmeyi kabul etmezdin.”

Ona gözlerimi devirdim. Tüm mesele buydu demek. “Harry orada kovulmuş melek istemiyorlar.”
“Hayır.” Diye bağırdı daha demin kahkaha atıyordu ama şimdi kızmış gözüküyordu. “Orada adı katile çıkmış bir kovulmuş melek istemiyorlar.”

Ona üzüldüm ve bir an kalbim acıdı. Onun yanına giderken ellerini havaya kaldırdı “Hayır. Gelme.”
Onu dinlemedim ve ona sıkıca sarıldım. “Senin ne kadar iyi biri olduğunu biliyorum, insanlar öyle düşünüyor ama sen insanları önemsemezsin değil mi?” dedim onun yüzüne bakmak için geri çekilirken. Elimi yanığına getirdim ve okşadım “Sen sadece beni önemsersin ve ben seni hiçbir zaman katil olarak görmedim”

Bana sıkıca sarıldı ve dudaklarını saçlarımın arasına bastırdı. Onun kollarında olmak farklıydı. Onu hissetmek çok güzeldi. Onu ilk gördüğümde böyle olacağını nereden bile bilirdim ki? Onun beni öldüreceğini sanmıştım. Öyle kötü bakmıştı ki bana. Şimdi çok farklı bakıyordu. O kadar güzel bakıyordu ki… Onun hakkındaki tüm o kötü düşünceler saçmalıktı.

Beni geri çekti ve kararlı bakışlarını yüzümde gezdirdi. “Kan yemini edeceğiz.”
“Ne?” dedim suratına sonra “Ne için?” diye sordum.
“Birbirimiz için eğer olurda birbirimizden herhangi birimiz vazgeçerse vazgeçen ölecek.”
“Sen benden vazgeçsen de ben ölmeni istemem ki.” Diye fısıldadım. Bana gülümsedi ve beni bırakıp arkaya doğru yürüdü yürürken “Yatağa otur.” Dedi.

Yatakta bağdaş kurdum ve onunda oturmasını bekledim. Odadaki dolabın çekmecesinden işlemeli bir bıçak aldığını gördüm. Kalbim yerinden çıkacaktı. Tanrım! Bunu yapıyorduk o kesinlikle sonsuza kadar benim olacaktı. Benim… Sadece benim.

Karşıma oturdu ve gözlerime baktı. Ona gülümsedim.
“Seni seviyorum Tanrıçam!” İki gün önce bir gece yarısı fısıldadığı kelime tekrar kalbime dokundu. Ona gülümsedim.
“Seni seviyorum Tanrım!”

Gözleri hala gözlerimdeyken bileğini kesti ve bıçağı bana uzattı “Seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğime yemin ederim. Eğer vazgeçersem ölümle cezalandırılayım.”
Bileğime yerleştirdiğim bıçakla ince bir çizgi açarken onunkinden daha az kan aktığını fark ettim. “Seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğimi yemin ederim. Eğer vazgeçersem ölümle cezalandırılayım.”

Yavaşça fazla sıkmadan bileğim yukarı kaldırdı ve getirdiğini fark etmediğim işlemeli bardağa benim kanımı akıttı ve sonra aynı işlemi kendi kanı içinde yaptıktan sonra bana uzattı. “Sadece bir yudum.”
Tadı kötüydü ama ben kana alışmıştım. Ona içtikten sonra kendi kanıyla benim bileğime kalp şeklini çizdi ardından benim kanımla kendi bileğine kalp şekli çizdi.
“Peki bu neydi?” diye sordum.
Gülümsedi ve beni çekip yatağa uzanmamı sağladı. Beni kollarıyla sararken “Seni seviyorum.” Diye mırıldandı.
Ona gülümsedim. “Harry biliyor musun?” diye mırıldandım “Seni hiçbir zaman katil olarak görmedim, seni her zaman süper kahraman olarak gördüm.”


TEKRAR MERHABA 45. BÖLÜM FİNAL AMA BİLİYORSUNUZ İKİNCİ KİTAP ÇIKACAK HAFTAYA BU KONU HAKKINDA BİLGİ PAYLAŞACAĞIM.
BU ARADA GEÇ GELİYR ÇÜNKÜ YORUMLAR PEK HOŞUMA GİTMİYOR DAHA FAZLA YORUM OLABİLİR UMARIM BU BÖLÜM OLUR ÖPÜYORUM =)

Meleğin Fısıltısı (Harry Styles Fanfic)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu