❣️Yeni Bölüm❣️

68 10 6
                                    

Uçarken ne kadar da güzel görünüyordu hava. Keşke ben de uçabilsem diyordum içimden. Belki yapabilirim ha. Aylin'e seslendim.
— Aylin!
— Efendim.
— Sence ben de yapabilir miyim?
— Neyi?
— Uçmayı.
— Denemek ister misin? Düşersen tutarım seni.
Kafamı sallayarak onayladım. Ellerimi Aylin'in belinden çektim ve düşmeye başladım. Johnny'nin bağırışını duyabiliyordum. Şimdi yapmak zorundaydım uçmak zorundaydım. Başka şansım yoktu. Kollarımı Antonio'nun gösterdiği gibi yukarı doğru uzattım. Oluyordu yapabiliyordum. Şu an aşağı doğru uçmam lazımdı ve bunu en iyi şekilde yapabiliyordum. Kısa süre sonra Aylin yanıma geldi. "Başardın."
Bir söz bir insana bu kadar mı güzel gelir? Kısa süre sonra okula iniş yaptık. Jackson, Belinda ve Tianqi kapının önündelerdi. Ayaklarım yere değer değmez Belinda üstüme atladı. Kısa süre ayrı kalmış olsak da onun böyle sarılışını özlemişim. Belinda beni bıraktıktan sonra Steve'in yanına gitti. "İyi olduğuna sevindim."
Jackson da benim yanıma geldi. "Sana bir şey oldu diye çok korktum." biraz duraksadı. "Tabii Steve'e de." Dolu dolu olmuştu bir ormanı andıran yemyeşil gözleri. "Merak etme." dedim moral vermek istercesine. " Ben ve kılıcım daima senin yanında olacağız." gülmeye başladım. "Tabii sen iyi bir düelloda yenilmek istersen."
Denizi görmeyen orman benim için orman değildir. Mavi olmadan yeşilin de bir anlamı yoktur yani. Ben maviyi yeşil için sevmişim. Onun yemyeşil gözleri de maviye baktığı için bu kadar güzeldir belki de.
Masmavi gözümden bir yaş yanağımdan süzüldü. Aklından geçenler, duymak istemiyorum. Zaten gözleri her şeyi anlatıyor.
Jackson'ın elleri belimdeydi. Başımı fark etmeden omzuna yaslamıştım. Beş saniye geçti ya da geçmedi yatma zili çaldı.
Aylin, Belinda, Tianqi ve ben bir yandan kızlar tarafına girerken ; Johnny, Jackson ve Steve de erkekler tarafına girdi.
  On üç numaralı odanın kapısından girerken Tianqi on yedi numaralı odadan içeri giriverdi. Odamıza girdik. Pijamalarımızı giydik. Hepimiz çok yorulmuştuk ve ben yemek de yememiştim. Önceden aldığım acil durumlar için sakladığım elmalı tartı yedim. Fazla bir konuşma geçmedi aramızda. Klasik iyi geceler konuşmasından sonra hepimiz yatağımıza yattık. Süt mavisi yorganımın içine hiç çıkmayacakmışım gibi sokuldum. Belinda da baştan aşağı pembe yatağında bir sağa bir sola dönerek uyumaya çalışıyordu. Aylin'in ikinci gecesiydi ve bence kendi yatağını özlüyordu.
~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•
AYLİN
Yatağıma yattım. Yatağıma her ne kadar alışamasam da arkadaşlarıma alışmıştım.Hem de ilk günden arkadaşım diyebiliyordum onlara. Acaba klonum şimdi ne yapıyordur? Uyuyordur bence. Annem, babam arkadaşlarım hiç mi fark etmemişlerdir?
Kafamda birçok düşünce var. Bunları unutmanın en iyi yolu ne? Uyumak.
Bu kadar mı kolay unutmak? Hayır. Sadece düşünmeyi erteliyorum.
~*~•~*~•~*•~*•~*•~*•~*•~*~•~*~•~*~•~*~•~*•~*~•
TIANQI
On yedinci odanın kapısından içeri girdim. Yatağımın yanındaki koyu kırmızı, üzerinde iğnelerle tutturduğum Tianqi yazılı kağıt olan perde ile ayrılmış bölüme sokuldum hemen. En köşedeki, kırmızı olduğu için ışığı da pembemsi kırmızı yapan lambayı yaktım. Loş bir ortam olmuştu. Koyu pembe sandalyeyi çektim ve oturdum. Bilgisayarımın açılmasını beklerken kolyemden hafıza kartımı çıkardım ve açılınca bilgisayara taktım. Bakalım bugün kimler varmış ve bir şeyler yakalayabilmiş miyim?
Çok fazla fotoğraf yoktu aslında bugün. Eğlenceli şeyler çıkmıştı. Johnny ve Jackson'ın komik fotoğrafları.
  Fotoğraflara bakmaya devam ettim. En son koridordan geçerken çektiğim fotoğrafları incelemeye koyuldum. Stephan'ın kapısı aralıktı. Biri kapıdan çıkıyor sanki. Resmi büyütelim. İşte biri çıkıyor. Uzun siyah etek, siyah topuklu botlar... Kim olduğunu biliyorum. Stephan'ın odasına öylesine girmiş olamaz değil mi? Kesinlikle bir şey var.
  Fotoğrafı yazıcımdan çıkardım ve daha önce çıkardığım fotoğrafların yanına koydum. Pijamalarımı giyidim ama kolyemi çıkarmadım. Onu asla kaybedemem ve kimse de kolyemde kamera olduğunu bilmemeli.
  Bu okulda bir şeyler dönüyor biliyorum ama bunu araştırmada yalnızım.  Şu ana kadar birçok ipucu topladım. Ben Tianqi. Bu okulun içindeki kötülükleri kovacağıma, kötü sırları açığa çıkaracağıma ve buradaki tüm arkadaşlarımı koruyup Ayoza'yı kapana kıstıracağıma söz veriyorum. Nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim yok ama yapacağım. Çünkü ben Tianqi'yim. Kuşkucu Kahraman. Şüphe ile yaklaştığım her şey beni daha profesyonel yapıyor. Özgür olduğumda herkes beni görecek. Sizi kurtaracağım her şeyden habersiz yaşayan arkadaşlarım.
Artık uyumam lazım diye düşündüm içimden. Yatağıma yattım ve kafamı boşaltarak uyumaya çalıştım.
~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•
AYLİN
Zaman geçici. Çabuk geçiyor. Bir hafta geçti bile. Buraya alışmıştım ama ailemi özlüyordum. Onlar olmadan bir yanım eksikti. Bir hafta geçti ve ben kendi gerçeğimi anladım.
Ben , o iki hayatı olan, birine yetişeceğim derken diğerini kaçıran kahramanlardan değildim. Sözde kahraman olmak için gerçek hayatımdan koparıldım.
Bir hafta birçok şeyi değiştirebilir. Mesela bugün okulun müdür yardımcısı Stephan geri döndü. Eslem'in onunla gizli planlar yaptığını biliyorduk ama hiçbir bilgiye ulaşamıyorduk artık. Tükenmiştik sanki. Ben, Johnny, Jackson, Ashley , Steve, Belinda ve Tianqi. İyi arkadaşlardık. Birbirimize yakındık. Ya da öyle olduğunu sanıyorduk.
Yaklaşık bir haftadır Steve ve Ashley arasında garip bir şeyler var. Boş buldukları zamanlarda kütüphaneye gitmek istiyorlar ama biz bırakmıyoruz. Yanlarında gitmeyi teklif ettiğimizde ise...

Yorucu bir antrenmandan sonra oturmak için bulduğumuz ilk yere oturduk. Bir yandan da söyleniyordum. "Nereye kadar sürecek bu antrenmanlar? Şu Ayoza ile ne zaman yüzleşeceksek yüzleşelim. Sıkıldım artık. Johnny cevapladı "Sabır bir kahramanın her şeyidir."
  Diyecek bir söz bulamadım. Sabırsızdım. "Haklısın."
Bu sırada Steve ve Ashley ortamdan sıvışıp kütüphaneye gitmeye çalışıyorlardı. Belinda durdurdu. " Nereye gidiyorsunuz?" Ashley ve Steve birbirlerine baktılar. "Artık onlara söylemeliyiz." dedi Steve. "Neyi?" Dedi Jackson hışımla. Steve kahverengi postacı çantasından lacivert bir dosya çıkardı. "İşte bunu." Tianqi oturduğu yerden alelacele kalktı. "Siz de mi?" Ashley suratına boş boş baktı.   "Biz de ne?" Tianqi inanamayacakçasına "Siz de mi bu okulda bir şeyler döndüğüne inanıyor ve araştırıyorsunuz?" Hepimiz bir ağızdan "Sen de mi?" dedik. Beraber gülüştük. Tianqi konuşmaya başladı. "Bu okula geldiğimden beri bir şeyler olduğunu seziyordum ama bu işte yalnızdım. İnanın bana Eslem birinden talimat alıyor." Johnny bilmiş bir tavırla "Onu biz de anladık zaten." Daha kısık bir sesle "Büyük tarih diye bir şeyden bahsediyor telefonda." Steve dosyayı önünde tutup bir adım atarak "Bahse girerim ki talimat aldığı kişi bu dosyada adı geçen kişiyle aynı." Belinda kaşlarını kaldırdı. "Kim o?" Steve gözlerini kıstı. "Burada söyleyemem."
  Hepimiz antrenman yaptığımız salondan çıktık. Doğruca kütüphaneye gittik. Johnny, Steve'in elinden dosyayı kaptı ve bilgisayarın başına oturdu. Dosyayı açtığı gibi karşısına ilk çıkan kelimeyi arama motoruna yazdı. Hepimiz bilgisayar ekranına sokulmuştuk. Aradığımız ilk şey Moon Labs'di. Arama motoru hata verdi. Hepimiz bu işin işinde bir şey olduğunu anlamıştık. Johnny'nin arama motoruna yazdığı diğer şey ise amor indigentiam'dı. Arama motorunun karşımıza ilk çıkardığı şey çeviri sayfasıydı. Latince çeviri. Amor indigentiam'ın karşılığı sevgi yoksunu. Birbirimize baktık. "Bu hiç normal değil. Bu bir formül adı ve adı sevgi yoksunu ha. Üstelik amacı dünyadan sevgiyi silmek olan bir kötüyle karşı karşıyayız." dedim sinirle. "Sakin ol." dedi Tianqi. "Bu işte Ayoza'nın parmağı var." bundan emindim ve emin olduğum şeyi söyledim. Sayfanın sonuna doğru elini gezdirdi Johnny . Arama motoruna Ozan Aslan yazdı. Gözlerim büyümüştü. "Türk." Dedim. Şükürler olsun buraya geldiğimden beri Türkçe bir isim gördüm ama bu şekilde görmek üzmüştü beni. "Bu adam Ayoza için çalışıyor" dedim. "Aynen." Dedi Johnny. Ekran hata vermişti bile. Başka bilgi yoktu. Dosyadan sadece Şu Ozan denen adamın Ayoza için çalıştığını anlamıştık. Tianqi "Stephan'ın hangi şehirden döndüğünü öğrenirsek Moon Labs'in nerede olduğunu öğreniriz." dedi. Ashley onayladı. "Moon Labs'in yerini öğrenirsek de Ayoza'yla aynı amaca sahip bir bilim insanının yerini öğreniriz." Belinda " Bu da onu otomatikman Ayoza'nın düşmanı yapar." dedi. Jackson da " Ayoza formülü bulacak kadar zeki değilmiş demek ki." Diye karşılık verdi. İşler karışmıştı. Artık bir kötümüz daha vardı. "Aman ne harika." dedim.
Gün zor geçti. Yataklarımıza girdiğimizde ağlıyordum. Özlemiştim. Evimi , ailemi...

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang