Ashley'in gözünden - 2

68 10 0
                                    

Moon Labs nerede? Amor indigentiam ne demek? Ozan Aslan kim? Stephan bu formülü çaldıktan sonra ne olacak? Bunların hepsini araştırıp öğrenmemiz lazım. Ayrıca Stephan'ın nerede olduğunu bulursak, Moon Labs'in nerede olduğunu da buluruz. Steve'e döndüm "Çabuk kalk. Kapanmadan önce kütüphaneye yetişmeliyiz." Steve saatine baktı. "Çabuk olalım kütüphanenin kapanmasına on bir dakika var. Oradan yemekhaneye gideriz."  Kapıya doğru yürüdüm. "Şimdi araştırmaya başlarız gece de odadaki bilgisayardan bakmaya devam ederim." Steve kızdı. "Sakın. O zaman sizin odadaki bilgisayardan bakıldığını anlarlar. Eğer kütüphanedeki bilgisayardan bakarsak bizim baktığımızı anlamazlar. Oradaki bilgisayara günde kaç kişi bakıyor. Kimin baktığını bulamazlar."  Başımı salladım. "O zaman şimdi bakarız kalanına yarın sabah kahvaltıdan sonra bakarız." Steve başını sallayarak onayladı. Lacivert dosyayı kahverengi postacı çantasına sokuşturduktan sonra kapıya yöneldi. Elim kapının kolundaydı açmaya çalıştım. Bir iki kez denedim ama kapı açılmadı. "Bir de ben deneyeyim." dedi Steve. Kapının yanından çekildim. Steve kapının kolunu eliyle kavradı. Birkaç kez denedi ama o da açamadı. "Harika." dedim."Kaldık burada." İsyan bayraklarını çekmişken "Dur bakalım. Neredeyse her gün burada kalırım ve başıma hiç böyle bir şey gelmedi." Dedi Steve. "Kapı kilitli. Biri kilitlemiş işte. O kilitleyen kişi de bütün konuştuklarımızı duymuştur tabii. Anahtar kimde biliyor musun?" Stres olmuştum. Stresliyken ben bile kendimi tanıyamıyordum. Sorularım çok sorgulayıcı olurdu birden. "Anahtar Eslem'de." dedi Steve. "Mükemmel. Yandık. Bittik biz." Yere oturdum ve buradan nasıl çıkabileceğimizi düşünmeye başladım. "Bulunduğun duruma zıt ifadeler kullanmayı seviyorsun galiba. Harika, mükemmel falan." Steve'in bu sözleriyle kaşlarımı çattım. "Dalga geçmeyi bırak. Buradan çıkmanın bir yolunu bulmamız lazım." Kırmızı tulumumun küçük cebine zar zor sığan telefonumu çıkardım. Aylin'i aramaya çalıştım. Telefonuma mobil ağa erişilemediği bildirimi geldi. Belinda'yı aramayı denedim. Aynı bildirim yine geldi. Steve yanıma geldi ve oturdu. O da telefonunu çıkardı ve Johnny'i aramayı denedi. O da arayamadı. Jackson'ı aradım. O sinir bozucu yazı yine çıktı. 'Mobil ağa erişilemiyor.' Steve'e döndüm "Burada çekmiyor." Steve başını salladı."Hayır burada çekiyordu. Dün geldiğimde çekiyordu. Biri telefonlarımıza giden sinyalleri engellemiş." Dalga geçerek güldüm. "Kim olduğunu çok merak ettim. Eslem'den başka bunu yapabilecek başka birisi yok zaten." Steve'in zihninden geçenleri okuyordum. "Keşke uçabilseydik." diye geçiriyordu aklından. "Aynen" dedim. "Ne?" dedi şaşkınlıkla. "Yani zihninden geçenler, uçmakla ilgili. Keşke uçabilseydik." Güldü. "Keşke." dedi. "Eminim ki bizim yokluğumuzu fark ederler ve kapı açılmasa bile iki uçan arkadaşımız bize yardım edecektir."
"Umarım." diyerek Steve'i destekledim. "Sabaha kadar burada kalmayız değil mi? Ben çok acıktım." dedim. Steve de çantasından bisküvi ve kraker çıkardı. Onları yemeye başladık. Yine Steve'in zihnini okuyordum. Kontrol edebildiğim bir şey değil üzgünüm. "Belinda burada olsaydı. Umutsuzluğa kapılmazdık." diyordu. "Haklısın." dedim. Steve yine şaşırmıştı. "Yani Belinda burada olsaydı bitmeyen neşesi ve pozitif enerjisini bizimle paylaşırdı." dedim.
~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~*
Günün sonunda dışarı çıkabilmiştik. Adını aklında tutamadığım koreli kız Belinda ile kol kola yürüyordu. Okulun dışında tek bir masa vardı ve boştu. Ona oturduk. Johnny ve ben masanın bir kenarına oturmuştuk. Karşımızda da Jackson, koreli kız ve Belinda oturuyordu. Koreli kızın ismini aklımda tutamamıştım . Sormaya da utanıyordum açıkçası. Johnny utanmadı ve sordu. "Adın neydi? Aklımda tutamadım da." Koreli kız sanki bu durumu her gün yaşıyormuş gibi bir tecrübe ile " Adım Tianqi ama kısaca Tina diyebilirsiniz." dedi ve şirin gülümsesini bize armağan etti. Yaklaşık on beş dakika sohbet ettik. Okulun ilk günü yorucu geçmişti ve yeni bir arkadaş daha edinmiştim. Bu benim için çok iyi bir şeydi çünkü buraya gelmeden önce neredeyse hiç arkadaşım yoktu. Sohbetimiz,  Jackson'ın "Ashley ile Steve nerede?" sorusu ile bölündü. Johnny saatine baktı. Akşam yemeğine beş dakika kalmış. Yemekhaneye gidelim onlar da gelirler. Beş kişi kalktık ve yemekhaneye gittik. Biz gittiğimizde önümüzde tam on yedi kişi vardı. Sıraya girdik ve beklemeye başladık. Sıra bize geldiğinde upuzun bir kuyruk olmuştu ama Steve ve Ashley'i göremiyordum. Yemeklerimizi alıp her zamanki yerimize oturduk. Yarım  saat boyunca sohbet edip yemek yedik ama Steve ve Ashley gelmedi. Tina arada sırada arkasına dönüp kolyesiyle oynuyordu. Diğer kolyelere göre garip ve daha büyük bir kolyeydi. Ortam sessizleşmişti. Son yudumlarımızı yiyorduk. Ağzımdakini bitirince konuşmaya başladım. " Ashley ve Steve'i bulmalıyız. Asla gelmemezlik etmezlerdi." Belinda onayladı. " Katılıyorum Aylin. Asley'in yanına gelen o iki kız hiç de Ashley'in arkadaşlık edeceği tiplere benzemiyordu." Johnny ofladı. " Kocaman okulda nerede bulacağız onları ya?" Jackson kızdı. "Bunu diyene kadar bir üst kata ışınlanmıştın Johnny!" Hepimiz masadan kalktık. Tam yemekhaneden çıkacaktık ki Tianqi seslendi. "Durun. Ben yapabilirim. Onları bulabilirim." Kızı ciddiye almayarak "Nasıl?" dedim. Süpergücü olan birine sorulacak son soruydu herhalde bu. Gücü neydi bilmiyordum ama öğrenmeye çok yakındım. Belinda bunu nasıl düşünemedim dercesine " Tabii ya." dedi. Yemekhaneden çıktık ve ikinci kat koridorunda plan yapmaya başladık. Johnny sordu. "Neymiş senin özel gücün?" bunları söylerken kolunu öne uzatmıştı. Tianqi buna sinir olmuş olacak ki aynı ilk karşılaştığımız zaman yaptığı gibi Johnny'nin kolunu ani bir hamle ile geri itti. Kız ısrarla konuşmamaya devam etti ve gözlerini kapadı. İçimden saymaya başladım.

Bir,iki,üç. Kız gözlerini açtı. O kopkoyu  bitter çikolata kahvesi gözler yerini mor gözlere bırakmıştı. Belinda hariç hepimiz şok olmuştuk. O gülerken biz ağzımız açık kızın gözlerine bakıyorduk. Kız sanki hiç tanışmamışız gibi elini uzattı.

"Ben Tianqi. Sizin görmediklerinizi gören, ön yargıların kurbanı olmuş, kendine kahraman demeye çekinen garip kız."

Elini sıktım. "Ben de Aylin, insanlara ön yargı ile yaklaşıp onlara şans tanımayan, kahramanlıkla uzaktan yakından alakası olmayan yalnız kız."

Johnny kafası karışık bir biçimde: " Şu konuya açıklık getirelim. Görmediğimiz neyi görüyorsun?" derken Tianqi güldü ve kolyesinde bir yere bastırdı. "Duvarların arkasını görebiliyorum. Mesela şu koridorun sonundaki sınıf boş. Şu dolap da büyük ihtimal bir kıza ait ve magazin dergileriyle dolu." Jackson her zamanki laubaliliğiyle "Mükemmel" dedi "Hadi Ashley'i bulalım." Belinda ekleme yaptı "Steve'i de."
Koridorun sonuna kadar gittik. Tianqi "Bu koridor boş." dedi. Aşağı kata indik. Tüm koridor boyu koştuk. "Burada da değiller." dedi Tianqi. Üçüncü kata çıktık. Üçüncü kat da boştu. Beş katlı okulun her yerini dolaştık. Tianqi artık "Burada da değiller." demekten yorulmuştu. Beşinci katta karşımıza bir kapı çıktı. "Oradalar mı Tina?" dedi Belinda. Tina gözlerini kıstı "İki kişi var. Bunlar onlar. Steve ile Ashley." Dedikten sonra gözlerini üç saniye boyunca kapalı tuttu. Açtığında bitter çikolata rengi gözleri yine yerindeydi.Jackson hemen kapının koluna asıldı. Birkaç kez denedi ama açamadı. Johnny atıldı. "Bir de ben deneyeyim." Johnny de açamadı. Araya girdim "Kapı kilitli işte. Jackson kapının kilidini parçalasana." Hiç de kuralcı olmayan Jackson itiraz etti. "Olmaz okul malına zarar veremem." Gözlerimi devirdim. "Sabah elinde çatlattığın bardak okulun malı değildi zaten." Johnny araya girdi. "Kapıyı bozması Jackson'a yakışmaz. Nasıl olsa burası teras, uçar alırız onları. Sen Ashley'i tutarsın ben de Steve'i. Başımı salladım.
~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•~*~•
Steve ile tüm bisküvi ve krakerleri yemiştik. Üşüyordum. Kapıya doğru bakmam ile kapı kolunun hareket ettiğini görmem bir oldu. Steve'i dürttüm. "Kapıda biri var." Ses çıkarmadan yerimizden kalktık. Yavaş yavaş kapıya doğru yürüdük. Steve kapıyı dinlerken bana da sus işareti yapıyordu. Ben de kafamı kapıya yasladım. Sesler geliyordu. "Jackson'ın sesi bu." dedim. Steve de "Belinda da orada." dedi. Hemen bağırdım: "Jackson, Belinda! Buradayız." Belinda cevap verdi: "Merak etmeyin Johnny ve Aylin sizi kurtarmaya geliyor."
Oturup beklemeye başladık. Tam bir dakika sonra Aylin ve Johnny havada göründüler. Terasa indiler. Aylin, hemen bana koştu ve sarıldık. Aramızda küçük bir plan yaptık. Aylin'in belinden tutacaktım. Steve de Johnny 'e tutunacaktı. Aylin'in belini tuttum. Havaya doğru yükselmeye başladık. Uçarken ne kadar da güzel görünüyormuş her yer.

ÖZGÜR KAHRAMAN | #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin