30 🌸 en çok öpücükler can yakar 桜

En başından başla
                                    

Elimi iterek kollarını kavuşturduğunda daha çok kahkaha atarak bir süre sonra onun da istemsizce gülmesine sebep oldum. Sert bakışları imalı gülüşüyle birleşip, "Sen birazdan görürsün mankafa." diye tehdit ederken, gözlerindeki ürkütücü intikam onu fazla hafife aldığımı hatırlattı.

"Görelim bakalım."

Tekrardan cama dönüp dışarıya odaklanırken, aramızdaki mesafeyi biraz daha azaltarak işaret parmağıyla siyah kürk kabanlı, orta yaşlarındaki bir kadını işaret etti. "Birazdan kanal ızgarasının üstünde kayacak."

Kadının ayağındaki deri botlara bakıp yürüyüşündeki düzgünlüğe dayanarak, "Hayır." dedim. "Bence kaymayacak. Nasıl düzgün yürüdüğüne baksana!"

Hafif çatlamış kırmızı dudaklarından ufak bir gülücük koparken, "Zamanında birisi bana ön yargılı olmamamız gerektiğini söylemişti." diye mırıldandı. "Ama anlaşılan kendisi dahi bunu uygulayamıyor..."

"Ne alakası var?" diye karşı çıktığımda işaret parmağını alnıma bastırarak hafifçe ittirdi. "Çok alakası var." Yüzümü astığımda gülümseyerek ekledi. "Bazen en sağlam ayakkabılar dahi kaygan bir buza dayanamayabilir Su-ah."

Çok geçmeden kürklü kadın ızgaraya adımını atar atmaz yalpalarken, şaşkınlığımı gizleyemeden cama bakıyor, bir taraftan da birazdan yiyeceğim fiskeyi hazmetmeye çalışıyordum.

"Sen..." dedim bakışlarımı egoyla kastığı suratına çıkararak. "Nasıl bildin?"

Masada doğrulup eliyle bana işaret verirken, "Aynı botları annem de giyiyordu." dedi. "Izgaralardan her geçişinde düz tabanı yüzünden demirlerin kayganlığına teslim olup böyle yalpalıyordu."

Gülerek, "Ben de kahin falansın sanmıştım." dediğimde tekrardan elini salladı."Kahin değilim ama iyi bir intikam alıcıyım."

Bakışlarım anında dehşete bulanırken, dudaklarımı tıpkı onun gibi büzerek üzüntüyle, "Ama, ama, ama... " diye mırıldandım. "Ben çok korkuyorum."

Fakat Jimin, haklı olarak alayla güldü ve kahverengi örgü kazağının kollarını sıvayarak, "Yavru köpek bakışların dahi intikamımı durduramaz Sujin-ah." dedi. "Alnını getir."

İstemeye istemeye başımı öne doğru uzatırken yeni kestirdiğim kahküllerimi yukarıya kaldırdım ve son kez kahverengi gözlerinin içine bakarak, "Çok acıtmazsın değil mi?" diye sordum. Yan bir gülüşle bana doğru yaklaşırken, kahve kokulu nefesini buram buram alabileceğim şekilde "Buna sen karar verirsin." dedi.

Gözlerimi sıkıca kapatıp gelecek darbeyi beklerken, kafedeki insanların gürültüsü, orta ritimde çalan şarkıyla harmanlanıp kulaklarımda uğulduyordu. Birkaç kez gerginlikle yutkunduktan sonra kendi kendime geri sayım yapmaya başladım.

Ancak sayım bittiğinde, beklediğim o arı ısırığına benzeyen darbe yerine bambaşka bir şeyle karşılaştım. Yumuşacık dudaklarını alnımla birleştirirken saç diplerime vuran sıcak nefesi kalbimi dalgalandırıyor, toz pembe rüyaların en büyüleyici saniyelerine yolculuk ettiriyordu.

Geri çekildiğindeyse kast ettiği acıyı anlamamıştım. O zamanlar kalbimi eriten o dudakların tenime dokunuşu çöllerimi çiçeklendirirken, biraz daha büyüyünce aynı dokunuşun buz yanığı gibi canımı yakacağını bilmiyordum çünkü. En derin ve kalp parçalayan acının, minik ama şefkat yüklü öpücük olduğundan kimse bana bahsetmemişti.

-

Şiddetli yağmur asfaltı umarsızca dövmeye devam ederken, genç adam turuncu taksiden hızla inerek ayaklarını ıslak zeminle buluşturdu. Kapıyı kapatır kapatmaz görüş açısındaki tanıdık siyah arabanın motoru çalıştı ve üşüyen bedenine yağmur damlaları iğne gibi saplanırken, yabancı araba küçük oyuğa dolmuş su birikintisini tekerleğiyle dağıtarak oradan uzaklaştı.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin