8 🌸 her şey 'birlik'te 桜

4.9K 500 266
                                    


"Sessizsin yağmur gibi
Üşüyorsun bir dağ gibi
Korkuyorsun kırılmaktan
Rüzgardan yaprak gibi"

2009

Sanırım hayatım boyunca dolu dolu geçirdiğim en tuhaf ve güzel yıl, bu yıldı. Bisiklet kazasını bir yıl geride bırakmış ve iki hafta dayanabildiğim fizik tedaviyi unutmuştum bile. Ellerim asla eskisi gibi kalemle boş bir kağıdı şenlendiremedi belki ancak Jimin'in dediği gibi yeni umutlara sarılmış, beni meşgul edecek farklı şeylerle ilgilenmeye yönelmiştim. Bir daha asla bisiklete biner miydim, ya da resim çizebilir miydim bilmiyordum ama bunlar hakkında endişelenmek için fazla küçüktüm. Bu yüzden her şeyi akışına bırakmayı seçip, ilk kez gerçek anlamda büyüdüğümü hissettim.

Pazartesi sabahı, okul için hazırlanmam gereken saatten epey sonra karnımda hissettiğim müthiş ağrıyla uyandım. Annem kapımın önüne gelmiş kızgın bir ifadeyle beni uyaracakken yatakta iki büklüm olduğumu görünce endişeyle yanıma geldi ve iyi olup olmadığımı sordu. Onu endişelendirmemek adına hafif bir karın ağrımın olduğunu söylediğimde istersem evde kalabileceğimi söyledi ancak bugün beden eğitimi dersinden sınav olacağımızdan onu reddedip bir çırpıda sabah rutinimi halledip üstümü giyindim. Evden çıkmadan önce kahvaltıya vaktim olmadığından annem elime içine muhtemelen biri Jimin'in midesini boylayacak iki sandviç koyduğu beslenme kabını verdiğinde onu reddedemedim.

Dışarı çıktığımda bizim evin bahçe kapısının duvar kısmına sırtını yaslamış, iki eli ceplerinde tek ayağıyla yerdeki bir kağıt parçasını çiğneyen üniformalı çocuğu gördüm. Her sabah geç hazırlanan o olmasına ve dakikalar boyunca onu böyle bekleyen kişi ben olmama rağmen ilk kez bugün geç kalmıştım. Onu korkutmak için yavaş adımlarla gidiyordum ki beni fark ederek kafasını kaldırdı ve kızgın bakışlar atarak kaşlarını çattı.

"Yah! Seni kaç dakikadır bekliyorum, haberin var mı acaba? Bir de yüzsüz yüzsüz korkutmaya çalışıyor haspam. "

"Ne uyuz bir insansın sen ya? Yıllardır seni şuralarda bekleyen benim, bir gün, sadece bir güncük geç kaldım diye şu dediğin laflara bak."

Bakışlarını benden çekerek yaslandığı duvardan uzaklaşırken sabah sabah onunla uğraşamayacak kadar bitkin hissettim.

"Zaten rahatsızım, bir de seninle hiiiç uğraşamayacağım Minmin."

Ona son bir yıldır bu lakabı takmıştım. Kendisi bundan hiç hoşlanmadığı için ne zaman irrite edici bir şey söylese ona böyle sesleniyordum. Bir anda endişelenmiş gibi, çoktan okul yolunda yürümeye başlayan benim yanıma ulaşıp kafasını bana doğru eğerken ona bakmıyordum.

"Hey, ne rahatsızlığın var? Yoksa dün yediğin çikolatalardan sonra ishal mi oldun?"

Ağzıma soktuğu kafasını elimle iterek uzaklaştırırken ağzımdan sıkkın bir nefes çıkmasına engel olamamıştım. İçime düşürdüğü hastalık kuşkusu bir yana tam da bugünü bulma ihtimali beni çok ürkütüyordu.

"Yok canım, çok yemedik ki."

"Altı pakete çok demiyorsan ne dediğini merak ettim. Bir insanın günlük çikolata ihtiyacı falan mı?"

"Kes sesini, birlikte yedik."

"Ben sadece bir bar yedim. Hatırlatırım şişko."

Gözlerimi devirerek onu duymazdan gelirken karın ağrımı artık eskisi kadar hissetmiyordum. Okula ulaştığımızda o kendi sınıfına ben de kendiminkine giderken tamamen yok olduğunu ve hiç gelmeyeceğini sandım.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin