İkinci Perde - 19.Bölüm + 20.Bölüm + 21.Bölüm

En başından başla
                                    

"Zeynep... Zeynep..." diye fısıldadığını duydum gözyaşlarının arasında, alnını alnıma yasladı, "Lütfen ölme. Benimle kal." Sesi titriyordu. Sol gözümden bir damla yaş akıp giderken nefesimin boğazımdan içeri giremiyor olması kalbimi deli gibi attırıyordu.

Etraftan iki yüzden fazla telaşlı insan sesi geliyordu.

"Oğlum ne oldu burada! Ambulansı aradınız mı!" Deliye dönmüş öğretmen ve müdür sesleri, telaşlı öğrenciler, her kafadan çıkan bir ses ve Onur'un beni kucağından bir saniye bile bırakmayışı içinde bulunduğumuz cehennemin özetiydi. Oysa ben kendimi bırakacaktım, bilincim sanki ipince bir ipin üzerinde yürüyormuşcasına kaybolup gidecekmiş hissi veriyordu bana. Kendimi bıraksaydım beynim tüm sistemini kapatacaktı. Ama Onur'u yalnız bırakamazdım, onu duymak istiyordum, çektiği acıyı duymak istiyordum, yalnız kalmasını istemiyordum. Her şeyden ötesi ben ölmek istemiyordum... Ölürsem Onur ne yapacaktı? En çok da bu yüzden, bu yüzden ölmek istemiyordum.

"Zeyno! Zeyno! Onur, ne oldu oğlum ne oldu!"

"Zeynep! Zeynep!" Burak ve Mert'in deliye dönmüş seslerini duyduğumda kapalı gözlerimden onlarca damla yaş aktı. Burak'ın yarı yolda dengesini sağlayamayıp yere düştüğünü duydum, Mert zar zor yanımıza geldiğinde cehennemi yaşıyorduk.

"Ne oldu?" Mert'in titreyen sesini duyduğumda havanın soğuduğunu hissettim. Hem de onlarca derece eksiye düştüğünü. Sonra birinin bana doğru koştuğunu ve üzerime doğru eğildiğini fark ettim, bir parmak boynuma uzandı. Parmak boynuma bastırıldı ve hemen sonra eklendi,

"Nabzı çok yavaş. Ambulansı aradınız mı!" Bu doktordu. Nabzım yavaşmış, öyle diyordu. Oysa ben kalbimin deliler gibi attığını hissediyordum.

"Bilincini kaybedecek!" dediğini duydum zar zor. Sonra doktorun eli elimi tuttu.

"Beni duyuyor musun! Duyuyorsan elimi sık!"

"Lütfen Zeynep lütfen...." Onur'un yalvaran sesiyle elimden geleni yapmaya çalıştım. Doktorun elini sıkmaya çalıştım ama olmuyordu. Sıkamadım, ellerim kıpırdamıyordu, bacaklarım kıpırdamıyordu, çok üşüyordum. Giderek bir bebek çaresizliğine giriyordum. Çok üşüyordum, birden tüm beynim bu düşünceyle doldu, her şeyi unutup sadece ne kadar üşüdüğümü düşünmeye başladım, çok üşüyordum... Titriyordum... Çok soğuktu...

"Ambulans geldi! Çekilin!" Doktor beni Onur'un kucağından almaya çalışırken Onur'un acı içinde konuştuğunu duydum,

"Kucağımdan almayın! Yalvarırım benden almayın onu, bir yerine bir şey olur!"

"Sakin ol. Bak ben doktorum, sence ona zarar verir miyim?" Sonra bir başka telaşlı ses duyuldu,

"Çekilin!" O an iki puzzle parçasını birbirinden ayırır gibi Onur'un kucağından aldılar beni. Beni ondan aldılar, ve ben o an kendimi tamamen bıraktım. Onur'un kucağında kendimi bırakamayan bedenim işte acıyla o an tanıştı. Onu üzmemek için tuttuğum çığlığım başka bir kucağa alınınca ağzımdan çıktı.

"Zeynep! Zeynep! Abi acı çekiyor abi!" Onur deliriyordu. Mert onu sakinleştirmeye çalışırken acı içinde sızlanıyordum. Susmaya çalıştım, kendimi durdurmaya çalıştım ama içimde büyük bir alev topu vardı sanki, göğüs kafesimin içinde bir oraya bir buraya koşturan bir top.

"Onur, gel buraya sakin ol! Düzelecek! Sana yemin ederim düzelecek!"

"Ben de ambulansa bineceğim, onu bırakamam!" Beni sedyeye yatırdılar, ambulansa bindirilirken Onur'un peşimden koştuğunu duydum.

"Ben de bineceğim!" Sesi sert, öfkeli, kızgındı.

"Birinci dereceden akrabası mısınız?"

"Hiçbir prosedürünüz umrumda değil ben bu ambulansa bineceğim yoksa olay çıkar!"

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin