Bölüm 26

1.8K 212 13
                                    

Kapıyı üzerine kilitleyebilirdim ama bu sefer de ben açana kadar beni rahatsız edecekti. Odama girip kapıyı kapattım ve inleyerek kendimi yatağa attım. En iyisi nefretini yüzüme kusmasıydı.

İçeri girip tekrar kapıyı kapattı ve odanın ortasında durup kollarını birbirine kavuşturdu. Will yanımda olmadığına göre rol yapmama gerek yoktu ve acı içinde kıvranmaya başladım. Tahmin ettiğimden çok daha fazla güçlüydü ve beni kaldırıp duvara atması bile oyuncak bir bebek gibi kırılmama neden olmuştu.

Ella halimi görünce bir anlık duraksadı.

"Annemi çağır."

"Nedenmiş?"

Dişlerimi birbirine sıktım. "Yardımı lazım."

Gitmek yerine bana daha da yaklaştı. "Bu işi geleneksel yollarla halledelim."

"Hangi işi?" İyice canım sıkılmaya başlamıştı. Bu tıpkı siz evinizin balkonundan aşağı düşüp yerde çakılmışken aptalın birinin başınıza dikilip havaların sıcaklığından bahsetmesi gibiydi.

"Will işini. İyi olan kazansın."

"Ne istiyorsun Ella?" diye sordum birkaç santim başımı kaldırarak. Gözlerimdeki bakışın soğukluğu beni bile üşütecek derecedeyken Ella hala geri durmuyordu. Aptal cesareti. "Rus ruleti mi yapalım? Silahları da arabalar kadar kötü kullanıyorsan işin zor."

"Esprilerin bakışlarından daha soğuk. Üstüne üstlük öyle bir şey yapmış bile olsak sen daha arkanı dönüp bir adım bile atmadan ben o silahı senin beyninde patlatırdım."

"Bak yine şanslısın. Ben öyle bir hileye başvurmak istesem de yapamazdım."

"Niyeymiş?"

"Çünkü sen de beyin yok. Ayrıca ben de senin gibi bir aptala dolu silah vermeyecek kadar akıllı olduğumdan o silahı alıp... Her neyse bak..." Tanrım, neşeden yoksun bir kahkaha attım. Ne haldeyken burada durmuş neyden bahsediyordum. "Git de annemi çağır."

Ella tereddüt ettiyse de yine yerinden kıpırdamadı. Sabrım taşmaya başlıyordu. Öfkeden nefesim hızlanmaya başlamıştı.

"Bak Alice. Eğer Will'den uzak durursan..."

Bu defa canım ne kadar yanarsa yansın kemiklerim çatırdayarak ayağa fırladım  "Ölmek mi istiyorsun seni lanet olası?" Odadaki florasan patladı. Neyse ki camlar titrese de hiç biri kırılmadı. "Son kez söylüyorum. Annemi çağır."

Oda karanlığa boğulduğunda Ella arkasına bile bakmadan kaçtı. Aslında korkağın tekiydi. Annemi çağırmadıysa bile annem ve babam sonunda o kadar bağırış çağrışıma koşarak içeri girdiler.

Annem gece lambasını yakıp birkaç adımda yanıma ulaştı ve elini alnıma bastırdı. Kanla karışık terden başımın altındaki yastık ıslanmıştı. "Tanrı aşkına yine ne oldu sana?"

"Ağaçtan düştüm," dedim kendimi tutmayı bırakıp ağladığım sırada. "Başımı çarptım ve kemiklerim acıyor."

Babam "Biz bu evde normal bir gün geçiremeyecek miyiz artık? diye sorunca annem onu azarladı ve o da şu lamba işini halledeyim gibi şeyler söyleyip odadan çıktı.

Annem saçlarımı ve yastığı temizlediği sırada babam da floresanı onarıp yanıma geldi. Oda tekrar suni aydınlığa kavuştuğunda ışık gözlerimi kamaştırdığı için birkaç kez kırpıştırdım. Annem bana zorla yeşil ve ağaç kökü gibi kokan bir şeyler içtirdiğinde ise kemiklerimdeki tüm acı yok olmuş, başımdaki kanama durmuştu ve anneme bir tanrıçaya bakar gibi minnetle baķıyordum.

Cadı ve AvcıWhere stories live. Discover now