Bölüm 22

1.9K 223 14
                                    

Eylülün ilk haftası nemli bir sonbahar sabahına uyandığımızda etrafta büyük bir gürültü vardı. Bugün Ella ve David Claflin sonunda evleniyordu. Tanrıya şükür. Annem ortalıkta nefes almadan dolanırken babam Will'le birlikte eve doluşan konuklarla ilgileniyor, oğlanlar bu ani kalabalıktan çıldırmış bir halde gelen çocuklarla ortalığı birbirine katıyorlardı. Bense yardımcılarla birlikte benden istenilen sonsuz isteklere koşturmaya çalışıyordum. Düğün, akşam beşte kasabanın en güzel salonunda yapılacaktı. Orası kasabanın en güzel salonuydu çünkü böyle işlerimizi halledeceğimiz yanında kilisesi de bulunan başka salon yoktu. Bir kolumda Jack diğer kolumdaysa elbise, davetiye, uçan balon ya da düğünle ilgili bir şeyler taşıyarak oradan oraya gidip duruyordum. Jack'e bakacak kimse olmadığından, annem oğlanlara güvenmiyor çünkü en son Jack'i onlara bıraktığında komşunun ahırında bulmuştuk, bana kalmıştı ve halinden de memnun gözüküyordu. Ben perişan bir haldeyken o kucağımda etrafa gülücükler saçıyordu. Çünkü her yer ağzına kadar dolu olduğundan dikkatini çekecek çok şey vardı. Ara sıra Will'le karşılaştığımızda konuşacak vakit olmadığı için bana göz kırpıyor, ben de ona gülümsüyordum. Ama şimdiden kollarım ağrımaya başlamıştı. Böyle giderse akşam dans edecek halim kalmayacaktı.

Ben Jack'i kucağıma oturtup davetli listesini bininci kez kontrol ederken omzuma bir el değdi. Başımı kaldırıp baktığımda Monica sarı saçları ve ışıltılı gülümsemesiyle tepemde dikiliyordu. Jack'i yere bırakıp ayağa kalktım ve arkadaşımın boynuna atıldım.

"Dur Alice! Akşama kalmadan saçımı bozacaksın."

Bir adım geri çekilip "İnanamıyorum," dedim. "Buradasın."

"Evet, aslında buraya iki hafta sonra dönecektim ama davetini görünce hemen geldim."

Jack yerde sıkılıp ağlamaya başlayana kadar çığlık atıp birbirimize sarıldık.

Monica Jack'i kucağına aldığında ona minnetle baktım.

"Beni kiminle tanıştıracaksın bakalım? Yoksa yeni bir erkek kardeşin mi oldu?"

"Tanrı korusun," dedim gülerek. "Adı William Black."

"Bana daha önce niye bahsetmedin?" Monica'nın sesi azarlarcasına çıktı.

"Sana yazdım ama yollayamadan Ella zavallı mektubu yakaladı."

"Onu öldüreceğim," dedi homurdanarak. 

"Yarına ertele. Çünkü bugün evleniyor."

Monica'yla kol kola girip babam ve Will'in olduğu yere doğru yürüdük ve belli bir mesafede durduğumuz sırada Will bizi gördü ve gülümsedi.

Monica "Bu da ne böyle Alice?" diye sordu. "Aman tanrım. Ben yanlış mı görüyorum yoksa bu karşımda gördüğüm şey gerçek mi?"

"Evet," dedim.

"Yani nefes alabiliyor."

"Evet."

"Peki insan mı?"

"Hayır."

"Biliyordum. Tanrılara bulaşmamalıydın. Şuna bak. Bir de gülümsüyor."

Will hala durduğumuz tarafa bakmaya devam ediyordu. Babam omzuna vurduğunda kendine gelip önüne döndü.

"Bana her şeyi anlatacaksın. Öpüştünüz mü?"

Başımı salladım.

"Seni hain. Her ayrıntıyı istiyorum."

"Tamam," dedim. "Şu düğün bir bitsin."

Annem bize bağırdığında koşarak yanına gittik.

Cadı ve AvcıWhere stories live. Discover now