Bölüm 20

1.9K 207 35
                                    

Tam dış kapıdan kendimi bahçeye atacakken bir el kolumu kavradı. Sertçe kolumu çekip arkamı döndüm.

"Onun odasında ne arıyordun?"

Ella, bende kusma isteği uyandıran bir yüzle bana hesap sormaya çalışıyordu. Çektiğim kolumu tekrar tutup "Dikkat çekmek için yaptın demi? Sırf onun ilgisini çekmek için. Ya da ailem biraz benimle ilgilendi diye, ben hastanede kaldığım için sen de kendini hasta ettin."

"Git başımdan," diye tısladım ve son kez kolumu çektim. Buz gibi bakışlarım bana tekrar dokunmasına engel olsa da konuşmaya devam etti.

"Will'e ne yapmaya çalıştığını görüyorum. Onun seninle ilgilenmesini sağlayamazsın."

Sonunda tüm vücudumu ona döndüğümde benden birkaç adım uzaklaştı. Korktuğunu biliyordum. Sadece anlamadığım benden korkuyorsa bana neden hala sataşıyordu? Yani birinden korkuyorsanız ondan uzak durmanız gerekirdi.

"Onunla neler yaptığımızı bilseydin bu çiftlikten kaçardın," dedim ve Ella'yı tokat yemiş gibi bir ifadeyle kapıda bırakıp dışarı çıktım.

Ruh halim o kadar berbattı ki ayaklarımın altındaki çimenlerin ezildiği hissederek bir dakika boyunca yürüdüm ve evden yeterli mesafede, gözden uzak bir yer bulunca durdum. İçimden tıpkı kedilerin yaptığı gibi tırnaklarımı ağaç gövdesine geçirip defalarca sürtmek istiyordum.

"Neden bu kadar öfkelisin?"

Will karşımda belirmiş, çoktan bir ağaç gövdesine yaslanmış ve kollarını birbirine kavuştumuştu. Öyle güzel görünüyordu ki ona bu kadar sinirlenmesem gidip yanına kollarına sarılır ve beni öpmeye başlayana kadar dibinde beklerdim. Sanki bu dünyaya ait değildi. Bu doğa üstü muhteşem varlık neden her gördüğümde damarlarımda akan kanı ısıtıyordu?

"Sen neden bu kadar sakinsin?"

Soruma cevap vermek yerine "Sam'in adım attığın yerleri sulaması gerekecek. Belki çiçek de ekebilir. İroni olur."

Tanrım sanki her şey normalmiş gibi bir de Sam'den bahsediyordu. Sanki dün gece bir felaket yaşamamışız gibi.

"Nedenmiş?"

"Bastığın yerdeki otlar ayak izlerin boyunca kurumuş."

"Gerçekten mi?"

Duraklarım şaşkınlıkla aralanırken gardım düşmeye başlıyordu.

"Gerçekten küçük cadı. Gücün bir kurtadamı bile korkutmaya başladı. Ayrıca sakin falan değilim. Sadece kontrolümü kaybedersem işler çığrından çıkacak."

"Sakin değilsin demek," dedim alay ederek. Ben de tıpkı onun gibi kollarımı kavuşturmuş, ona meydan okumaya çalışıyordum. "Geldiğimde yatağında rahatça uyuyordun ama."

"Evet, rahatça uyuyordum çünkü senin de yatağında güvende olduğundan haberim vardı."

Hareketlenip yanıma geldi ve yere oturup beni kucağına çekti. Etrafta kimse var mı diye bakıp bacaklarımı iki yanına atarak diz kapaklarının üzerine oturdum ve ona bakmaya başladım. Öfkem tozlu bir kitaba üflediğinizde toz zerreciklerinin etrafa yayılması gibi yavaşça yok oluyordu.

Güçlü parmaklarını bandajlarımın üzerinde gezdirdi. Yüzünden canının yandığı belli oluyordu. Ben de onu taklit ederek vücudunda ısırıklar aramaya başladım.

"Benimkiler çoktan iyileşti," dedi ne aradığımı tahmin ederek. "Yanın çok kalabalıktı. Bu yüzden seninkilerle ilgilenecek fırsatım olmadı."

"Önemli değil," dedim ona bakmaya devam ederek. "Annem onları halleder."

Bir süre kimse konuşmadı. Sonunda sessizliği bozan yine ben oldum. "Madem bahsettigin kadar kolaydı. Dün gece beni öldürmelerine niye izin vermedin?" Ona benden istediği şeyi hatırlatmaya çalışıyordum.

Cadı ve AvcıWhere stories live. Discover now