İkinci Perde - 10.Bölüm : İçimde Bir Dağ

Start from the beginning
                                    

"Güzel gülüyorsun." diye mırıldandı,

"Teşekkür ederim."

"Ama ciddi anlamda güzel gülüyorsun." Kendimi tutamayıp kıkırdadım.

"Çok teşekkür ederim."

"Ve çok güzel teşekkür ederim diyorsun." Bu neydi şimdi, utanıyor muydum?

"Eh, sağ ol."

"Sağ ol kelimesinin bu kadar güzel söylendiğine ilk kez şahit oluyorum." Bunu dalga geçmek için yaptığı o kadar belliydi ki büyük bir kahkaha daha attım,

"Tamam, abartmayalım!" Gülerek derin bir nefes aldı.

"Beni yanlış anlama. Yavşak değilim. Bunları şaka olarak söylüyorum, ve yine yanlış anlama ama sana bir teklifim var. Eğer boşsan gidip yemek yiyelim mi? Seni harika bir yere götürebilirim. Yavşamıyorum, asılmıyorum, hiçbir ters durum yok. Ben sadece arkadaş arıyorum." Gülerek başımı salladım,

"Ondan şüphem yok... Ama..." Onur bunu duysa ne derdi, ne düşünürdü?

"Ama ne? Şu çocuk senin sevgilin miydi yoksa? Bana az önce koridorda öldürecek gibi bakıyordu. Gerçi sevgilin olsaydı şu an yanında olurdu, değil mi? Uzaktan bakmayı seçmezdi." Sanki söylediği cümleler o an bir anda aklımı başıma getirdi. Haklıydı, o benim sevgilim değildi. Sevgilim olsaydı şu an koridorda değil yanımda olurdu. Ve açıkçası Onur'la alakası olmayan bir arkadaşım olması beni mutlu ederdi. Buna ihtiyacım vardı.

"Evet. Sevgilim değil. Onlar arkadaşlarım benim."

"Arkadaşların... Ama bil ki o çocuk sana köpek gibi aşık. Bu her halinden belli. Tabi sizin aranızdaki mesele. Ben karışmayayım, eee, yemeğe çıkıyor muyuz?"

"Aslında benim bir işim vardı..."

"Hayır, bir işin yok Zeynep. Sen de o çocuktan hoşlanıyorsun. Ve şu an onu kaybetmekten korktuğun için böyle söylüyorsun." Kaşlarımı çattım.

"Sen üstün zekalı filan mısın?" Gülmeye başladı.

"Aslında bakarsan öyle sayılırım. Ve insan sarrafıyımdır. Her şeyi anlayabiliyorum. Ama dediğim gibi, sadece arkadaş olmak istiyorum. Var mısın?" Bana elini uzattığında o kadar ikna ediciydi ki hafifçe gülerek elini sıktım.

"Varım, ne yiyoruz? Nereye götüreceksin beni?"

"Daha önce hiç duymadığın bir yere. İlk kez duyacaksın, Burger King!" Kıkırdayarak şaşkınlıkla yüzüne baktım,

"Ciddi misin?"

"Evet, yoksa duymuş muydun?" Çocuk cidden komikti! Gülerek oyununu devam ettirdim,

"Hiç ama hiç duymamıştım! Lüks bir yere benziyor. Gidelim..." Birlikte sohbet ederek sınıftan çıktığımız sırada gözüm direkt koridora kaydı. Oradalardı. Koridorun sonunda bekliyorlardı. Onur'un gözü üzerimizde değildi ama Burak fazlasıyla bizi izliyordu. Onları görmezden gelerek Rüzgar'la birlikte merdivenlere yöneldik. Birlikte merdivenlerden indik, ve sohbet giderek koyulaşıyordu.

"Buraya bursla geldim. Öyle zengin bir ailenin çocuğu filan da değilim. Mesela şimdi seni buraya en yakın alışveriş merkezine götüreceğim yemek yemek için. Bir başkası olsa lüks bir restauranta götürürdü. Ama sen bunları umursayacak birine benzemiyorsun."

"Iyy, lüks restaurantlar uzak dursun benden." dediğim sırada keyifle güldü.

"İşte beklediğim cevap."

Okul bahçesine çıktığımız sırada dönüp dönüp arkama bakıyordum onları görebilecek miyim diye. Rüzgar tam o an beni şaşırtacak bir cümle kurdu,

Karantina SerisiWhere stories live. Discover now