~Aleda Kırk Birinci Bölüm ~

4.7K 382 72
                                    


Rumeysa bu bölüm sana canım... 😂

ALEDA'DAN...

Birden nefes nefese yerimden kalktım. Nefesimi düzene koymaya çalışırken etrafa baktım. Burası da neresiydi? Hızla ayağı kalkıp etrafa baktım. Ayağımın altındaki çıtırtı sesler çıkaran şeye baktım. Ağaç dalı, iskelet. "Aleda?" hızla arkamı döndüm. Karşımda gördüğüm kişi ile şok oldum. "JANE!"

AUSTYN'DEN...

"Bana kızımı geri getirin hemen!"

Kraliçe Marisa sabahtan beri herkese bağırıp çağırıyordu. İki defa bayılmıştı, az önce kendine gelmişti ama direk Aleda'yı sormuştu.

"Marisa, Aleda'nın sinyaline ulaşamıyoruz. Bağlantı yok."  dedi Elvis.

Marisa hızla ona dönerken Elvis'in susması daha iyi olacağını kanaatine vardım.

"Austyn, onunla bağlantı kur."

Yutkundum.

"Kraliçem, mü-mühürlerimiz silindiği için onunla bağlantı k-kuramıyorum."

Derin bir nefes verdim.

"Onu hissediyor musun?"

Hızla kral Aaron'a döndüm. Başımı iki yana salladım. Onu hissedemiyordum. Ya gerçekten ölmüştü ya da başka bir şey vardı. Ben ikinci seçeneği seçiyordum yine her zamanki gibi. Flicka da ortalıklarda yoktu. Marisa yere oturup ağlamaya başlarken annem yanına gitti. Gözlerimi kapattım.

'Aleda, her neredeysen... Ölü yada diri... Bizi böyle bırakma.'

Gözlerimi açtım. Taht odasından çıkıp Aleda'nın odasına doğru ilerledim. Onun hiçbir şekilde hissedemiyordum. Yaşıyor mu, ölü mü, nerede, kimle, kim aldı onu? Aklımda bir sürü soru işareti vardı. Odasına girip kapıyı kapatırken, kapıya yaslandım. Etrafa baktım, değişik sembollerde duvar, kitap dolusu bir raf... Hızla oraya doğru ilerledim. Kitaplarını karıştırmaya başladım, belki bir şey bulurdum diye.

Yoktu, hiçbir iz, hiçbir şey yoktu. Derin bir nefes verdim, çekmecelerini karıştırmak istemiyordum ama şuan da buna mecburdum. Hızla çekmeceyi açıp bakmaya başladım. Burada da hiçbir şey yoktu. Duvara tekme attım sinirle, daha sonra balkona çıkıp başımı gökyüzüne çevirdim. Kraliçe Marisa'ın hızla hava sarayına uçtuğunu görünce kaşlarımı çattım. Demek kanatlarını kullanabiliyordu.

"Austyn?"

Arkama dönüp baktım, Bilge idi.

"Gel Bilge, gel."

"Nasıl hissediyorsun?"

Başımı bilmiyorum dermiş gibi iki yana salladım.

"Bilmiyorum Bilge, bir boşlukta gibiyim. Adım atsam düşecek gibiyim, atmazsam yerimde öylece kalıyorum."

Derin bir nefes aldım. "Elimden hiçbir şey gelmiyor ve bu beni öfkelendiriyor!" diye devamını getirdim.

"Peki bu his Aleda öldüğü için mi yoksa?"

Hızla ona döndüm.

"Aleda ölmedi Bilge! O yaşıyor. Hissedemezsem de eminim."

Güldü. Benimle dalga mı geçiyordu.

"Aferin çocuk. Bazı şeyleri, bazen kabul etmemek gerekir. Her kabulün bir sonucu vardır."

Kaşlarımı çatarak ona baktım. Her kabulün bir sonucu vardır da ne demekti? Hiçbir şey anlamamıştım. Derin bir nefes vererek önüme döndüm. Mühüre baktım.

A L E D A ~Hükümdar~Where stories live. Discover now