~Aleda Ondördüncü Bölüm~

10K 644 76
                                    

Gözlerim mi? Ne olmuştu ki gözlerime? Arkamı döndüğümde annem yaptığı su karesi ile yansımama baktım. Yaklaştım. Gözlerim, gözlerim Flicka'nın gözlerine benziyordu. Aman tanrım! Lelenia doğru mu söylüyordu yani? Ben, bir ejderha mıydım? Bu olamazdı. Olsaydı illaki bilirdik. Babama döndüm. Sadece bakıyordu.

"Size söylemiştim majesteleri."

Bakışlarım Lelenia 'ya döndü.

"Benimle gel."

Kollarından tutup hızlı hızlı sarayın içine ilerledik. Elf bana ayak uydurmaya çalışıyordu. Gören rahibeler önce Şaşkınlıktan ağzı açılıyordu sonra da selam veriyordular. Hızla odamın kapısını açtım, Lelenia' yı içeri itip kapıyı kapattım. Neden ejderhaydım ben? Gözlerim neden böyle olmuştu? Görüntüm Flicka gibi olmazsa da onu gözleri gibiydi.

"Lele, ben neden ejderhayım?"

"Majesteleri bunun hakkında bir bilgim yok."

"Madem her şeyi biliyorsun, bunu da bil o zaman!" sesim biraz yüksek çıkmıştı.

Sinirle yatağa oturdum. Sonra birden kalkıp aynanın karşısına geçtim. Tanrım! Ben hep bu gözlerle mi kalacaktım? Ben ejderha falan olmak istemiyordum. Elementler, Flicka bana yeterdi. Etrafı simsiyah olmuş iken içi sapsarıydı. Göz bebeğim ise dik bir çizgi gibiydi. Hala inanamıyordum. Lelenia'ya döndüm.

"Beni yalnız bırakır mısın?"

Selam verip odadan çıktı. Yere uzanıp tavanı izlemeye başladım. Bunlar neden hep beni buluyordu? Küçüklüğümden beri hep bir savaş içerisindeydim, küçücük yaşımda onca sorumluluk almıştım. Şimdi o sorumluluklar bana yük oluyordu. Daha bir ejderha nasıl olunur onu bile bilmiyordum. Benim korumam gereken bir ejderham varken, kendim ejderha çıktım. Bu alışılmışın dışında bir şeydi ve bu ben Edward'ın güçlerini aldıktan sonra oldu. Sahi... Onun güçlerini nasıl almıştım? Ah tabi bir de istemsizce dudaklarımdan dökülen sözcükler! Yaşlı Bilge ile konuşacak bir çok konu birikmişti. Ondan başkasına güvenemiyordum. Kapı açılınca bakma tenezzülünde bile bulunmamıştım. Birden göz hizamda Austyn belirdi. Elini uzattı. Sanırım bu 'kalk' demek oluyordu. Uzattığı eli tutunca birden beni kaldırdı. Kaldırmasıyla göğsüne çarpmam bir oldu. Fazlasıyla yakın olduğumuz için hemen geri çekildim.

"Üzgünüm."

"Sorun yok, konuşmak ister misin?"

"Neyi?"

"İstediğini."

Başımı 'hayır' anlamında sallayıp gülümsedim.

"Konuşacak bir şey yok prens. Senin varsa dinleyebilirim."

Başını benim gibi 'hayır' anlamında salladı.

"Pekala, neden geldin o zaman?"

"İyi misin diye merak ettim."

"İyiyim prens, sorun yok."

"Pekala, görüşürüz."

Başımı salladım. Kapıdan çıkacağı sırada ona seslendim. Bana döndü.

"Sen... İyi bir arkadaşsın."

A L E D A ~Hükümdar~Where stories live. Discover now