dün gece durmadan seni düşündüm, ve sabah dörtte uyandığımı fark ettim,
uyuyamadım, korkuyordum, korkunçtu
saçlarımı siyah lastik toka ile topladım, ayaklarımı birbirine doladım ve ışığı korka korka açıp yatağımın kenarında sallanan rüya kapanına baktım, pembe tüyleri bana nedense seni hatırlattı
dudaklarını, falanbugün seni izlerken dudaklarının sanki karadut şerbeti içmiş gibi olduğunu gördüm,
karadut şerbetini suya karıştırırsın, su yavaş yavaş kan rengine dönerken içtiğin her damla dudaklarını, dilini ve gırtlağını boyarken fazlası ile ferahlatır seni, bir gün beraber içelim, bama su yerine vodka ile karıştıralım şerbeti, sonra dudaklarımız ve dillerimiz birbirine değsin, daha da kırmızı olalım, birbirimizi boyayalım en sevdiğimiz renge
çakırkeyf olalım, ellerin vücudumu bir adaymışım gibi keşfetsin ve hazineme sonunda ulaştığında ona iyi bak, onu dilediğin gibi kullan,
kirli sarı saçların silip süpürsün bedenimi
bunu o kadar çok istiyorum ki
saçlarımı topladığımda bok gibi sigara kokusu odaya dağılıyor, bu kokuyu duymamış olmanı diliyorum, yoksa bana kızarsın
"bari bu gün gel, seni düşlemekten bıktım, lütfen gel."
"bugün ellerinin ne kadar güzel olduğunu gördüm, onları ellerimin altında hissetmek istedim, gözlerini kanlı canlı görmek istiyorum, bana en sevdiğin kitabı anlatmanı istiyorum."
gözlerimi bu sefer kapattığımda baş ucumda oturuyor, saçlarım ile oynuyorsun, gözlerin o kadar kırmızı ki mavi renk kırmızı bir gökyüzüne doğan mavi bir güneş gibi duruyor, anlatabildim mi?
sırtımı dikleştiriyorum, sana bakıyorum ve görüntün karşısında dirseklerim titriyor, sanki ellerim çürüyor bir ağacın kökler nasıl çürüyorsa, tutunamıyorum
gözlerim yaşarıyor, karnım yanıyor, hazinem sızlıyor, titriyorum ve kokun bir afrodizyak gibi etkiliyor beni, kendime hakim olamıyorum
bordo rengi ojeli tırnakların -ki çoğu yenmiş, buna rağmen bir erkek için fazla güzel tırnaklar bunlar! aşık oluyorum, kalbim süzülüyor onun elleri arasına- yüzüme değiyor, iki elin ile yüzümü kavrıyor ve kendine yaklaştırıyorsun beni
"yapma, yalvarırım, canım acıyor."
diyorum, sen kocaman bir kahkaha atıyorsun ve ben utanarak başımı eğiyorum, ellerin hala yüzümde ve yavaşça boynuma kayıyor
alnıma sakallarını sürte sürte beni öpüyorsun ve kalbim pır pır oluyor
"hadi, gel artık, korkuyorum."
yüzünü göremiyorum ama şerbetli dudakların alnımın iki tarafını geziyor, sulu öpücüklerden sonra ellerinin yavaşça kaybolduğunu hissediyor ve sana tutunmak için çürümüş ellerimi ileri doğru atıyorum
pembe rüya kapanı sallanıyor, dışarıda bir köpek korkmuşcasına havlıyor ve düz havada bir şimşek çakıyor
alnımdaki tükürüklerini baş parmağım ile sıyırıyor, kendi ağzıma götürüyor ve salyanı resmen emiyorum
uzaktan çirkin, ama taptığım gülüşünü duyuyorum ve gülümsemeden edemiyorum