10. Bölüm: Mantığın sınırında

1.9K 171 21
                                    

Görevlinin ciddi bir durumun söz konusu olmadığını ancak son derse girmeyip eve gitmesinin ve istirahat etmesinin daha iyi olacağını söylemesinin ardından Nisan ve Yiğit revirden ayrıldı. Dışarı çıktıklarında Nisan'ın başı hala biraz dönüyordu.

Kızın eliyle başına bastırdığını ve hafiften sendelediğini fark eden Yiğit endişeyle, "Pek iyi görünmüyorsun, seni eve ben bırakayım," dedi.

"Gerek yok," dedi Nisan hemen.

Yiğit bu aceleyle verilmiş cevap karşısında kendini tutamayarak alaycı bir şekilde karşılık verdi. "Daha hızlı reddetseydin Nisan."

"Affedersin," dedi Nisan mahcup bir gülümsemeyle. "Sadece senin de benim yüzümden dersten geri kalmanı istemem, hepsi bu."

"Sanırım bu bana kurduğun en uzun cümleydi," dedi Yiğit de gülümseyerek.

Ayrıca bu defa gözlerime üç saniyeden fazla bakabildin, diye aklından geçirse de kızı daha fazla utandırmamak adına bu kısmı kendine saklamaya karar verdi.

"Ayrıca senin yüzünden falan değil, bütün bu olanlar en başta benim suçumdu, unuttun mu?"

"Yani pek de öyle sayılmaz," dedi Nisan bahçeye adım attıklarında. Kaçamak bir bakış attı çocuğa. "Daha önce de söylediğim gibi, bunlar benim başıma her zaman gelen şeyler."

Bu cümle kendisini daha iyi hissetmesini sağlamamıştı, yine de Yiğit kızın artık uzun cümleler kuruyor olmasından açıklanamaz bir mutluluk duyuyordu.

Bahçede ilerlerken Nisan bir kez daha sendeleyince bu defa bir şey söylemesine izin vermeden teklifsizce kızın koluna girdi.

Çocuğun dokunuşu karşısında istemsizce gerildi Nisan. Aynı sınıfta olsalar da Yiğit onun için bir yabancı sayılırdı. En azından araya okul çantasını koyabilseydi... Aklına gelen şeyle aniden durup Yiğit'e baktı.

"Eşyalarımız sınıfta," dedi çocuğun şaşkın bakışlarına cevaben.

Yiğit boştaki eliyle cebinden telefonunu çıkarıp saate baktı. "Dersin bitmesine on beş dakika var. Biraz kantinde oturalım, sana bir ayran falan içirelim."

Ayran mı içirelim, diye geçirdi içinden. Kızın tansiyonu düştü sanki, ne alaka ayran?

İliklerine kadar aptal gibi hissetse de devam etti Yiğit. "Zil çalar çalmaz ben sınıftan eşyalarımızı alayım, hocaya da durumu bildiririm hem. Sonra birlikte çıkarız, olur mu?"

"Ben kendim giderim," diye başladı Nisan itiraza.

"Nisan," diye sözünü kesti Yiğit. "Benim içim rahat etsin diye istiyorum seni evine bırakmayı, tamam mı? Bunu benim senden özür dileme şeklim olarak düşün." Kızın kararsızca bakmaya devam etmesi üzerine üsteledi. "Anlaştık mı?"

Çocuğun kararlılığı karşısında Nisan'ın omuzları mağlubiyetle çöktü. Zaten ne zaman dişli biri olabilmişti ki?

Böylece tekrar binaya girip kantinin yolunu tuttular. Yiğit, Nisan'ı boş masalardan birine oturttuktan sonra ona hem ayran hem de çift kaşarlı bir tost aldı. Tostla ayranı kızın önüne koydu.

"Buranın tostları eser miktarda peynir içerdiğinden, sen de biliyorsundur gerçi, çift kaşarlı yaptırdım."

"Teşekkürler," dedi Nisan minnetle ve tosttan büyük bir ısırık aldı.

"Bu defa itirazsız kabul ettin, güzel," diye sataştı kıza.

Nisan o kadar acıkmıştı ki şu an ona dünyadaki en lezzetli yemek gibi gelen tosta hayır demek aklının ucundan bile geçmemişti. Tosttan bir ısırık daha almadan hemen önce "Bana reddedemeyeceğim bir teklif yaptın," dedi.

Aramızda KalsınOnde as histórias ganham vida. Descobre agora