6.BÖLÜM: Talihsiz Gün

Start from the beginning
                                    

En sonunda Timuçin, "Bırakırız..." diye mırıldandı. Ardından saçlarını karıştırarak başını yere eğdi. "Özür dilerim. Benim yüzümden oldu."

Şimdi bunu tartışmanın sırası değildi. Onun yüzünden veya başka biri, olan olmuştu artık.

"Hadi Şule," dediğimde üzgün üzgün yüzüme bakarak yerden kalktı. "Gitmek istemiyorum," diye son bir kez şansını denediğinde, "Defol git lütfen," dedim.

"Bana haber vermeyi unutma," deyip Timuçin'in yanına yürüdü ve beraber giderlerken sürekli arkasına bakmaya devam etti. Onlar gözden kaybolana kadar gülümsedim, her an gitmekten vazgeçip yanıma gelmeye çalışabilirdi çünkü.

Gözden kaybolduklarında aralarından adını öğrenmediğim adam beni boğmaya çalışan kişiyi yaka paça götürünce Utku ve Pusat'la tek kaldım.

"Hastaneye gidelim," diye bir kez daha dediğinde Utku kafamı iki yana salladım, "Gerek yok."

"Özür dilerim."

Cevap vermeden yerden kalmaya çalıştığımda tam başaramamış Pusat'ın ufak bir dokunuşuyla kalkabilmiştim. "Eve gitmeliyim."

Benimde abime yakalanma ihtimalim varken daha fazla oyalanmanın anlamı yoktu. 

Pusat, "İlk önce hastane," dedi. "Boynundaki morluğu görmezden gelemezsin."

Gelebilirdim. Gerçekten tek isteğim eve gidip yatmaktı. "Daha sonra eczaneden ilaç alırım."

"Arabayı getir," dedi dediğimi görmezden gelerek. 

Utku arabayı getirmeye gittiğinde sessizlik aramızda sürmeye devam etti. İlk kez birinin yanında rahatsız mıydım, rahat mıydım emin olamıyordum. Genelde insanlar hakkında ilk görüşlerim çok net olurdu, ya yaklaşırdım ya da yaklaşmazdım. Arafda kaldığım olmamıştı ama bu adamın yanında tam da arafda hissediyordum.

Ve üzerine de düşünmek istemiyordum. Karmaşıklığa yol açacağına kesin hükmüm vardı içimde, bu adam aynı ortamda bulunmak istemediğim insanlar içinde ilk üçün içine girerdi.

Araba geldiğinde binmem için kapıyı açtı, "Teşekkür ederim," diyerek bindim. Kapı arkamdan kapanırken o da ön koltuğa oturdu. "Eczane," dediğinde belli etmesem de azıcık şaşırmıştım. Kesinlikle dediğim dedik bir insandı, bu yüzden dediğimi yapmak yerine hastaneye götüreceğini düşünmüştüm ama belli ki yanılıyordum.

"Şimdi nöbetçi eczane bulmak gerek, direkt eve gideyim. Yarın almak için dışarı çıkarım."

Utku'nun sinirli ifadesi biraz daha karardığında konuşacaktı ki, "Tamam," dedi Pusat. "Onu eve götür Utku."

Sessizlik içinde eve geldiğimizde ona adresi vermediğimi fark ettim ama daha önce bize gelen Liva'nın adresi ona söylemesi şaşırtıcı bir şey değildi. 

"Teşekkür ederim," diye mırıldandım. Pusat'a kurtardığı için ayrıca teşekkür etmeliydim ama bunun için kelimeler ağzımdan çıkmamıştı. "İyi geceler."

Arabadan inip dengesiz adımlarla binanın bahçesine girdim. Ardından bina kapısını açıp içeriye girene kadar araba hareket etmemişti. Ne zaman kapı kapanmış, o zaman motorun sesi duyulmuştu.

Elimle duvardan destek alarak asansöre bindim ve aynadan kendime bakmamak için büyük bir savaş verdim. Eve gidince görmek daha mantıklıydı, durduk yere binayı çığlığımla inletmeye gerek yoktu.

Asansör kata gelip durduğunda kapısını ittirip çantamdan anahtarı çıkardım ve eve girdim. Ceketimi, çantamı bir köşeye bırakarak, "Hadi bakalım," dedim kendime. Beni ne bekliyordu artık görmeliyim.

SİYAHWhere stories live. Discover now