2.BÖLÜM: Tanışma

454K 13.5K 1.6K
                                    

Evde birkaç gündür ağır bir sessizlik vardı. 

Bu içi dolu bir sessizlikti aslında. Doğru zamanda kulaklarda patlamaya hazırlanıyordu. Pimi çeken ben olmayacaktım fakat belli ki ilk önce bende patlayacaktı.

Abim çoğu zaman bana karışmazdı, açıkçası çok karışacağı bir şey olmamıştı. Hayatımı oldukça sıradan bir çizgide götürürdüm. Okula gider, dershaneye gider, nadiren arkadaşlarımla bir yere otururdum. Çoğu vaktim evde ders çalışmakla ya da boş boş tavana bakmakla geçerdi.

Bundan şikayetçi değildim.

Annemin, ardından babamın vefatıyla hayattan elimi kolumu çekmiştim. Parçalarım hareket etmeye korkuyor, adımlarım farklı bir noktaya gittiğinde titremeye başlıyordu. Sadece bildiğim noktada durmak istiyordum. Dört duvar içerisinde, kimsenin beni incitemeyeceği bir nokta. Çünkü her bir noktam acıyor, can çekişiyordu. Onlara yenilerini eklemeye ne isteğim vardı, ne de cesaretim.

Kısaca ailesini kaybetmiş bir çocuktum işte, konuyu fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yoktu. 

Bıkkınca yerimden kalkıp odadan çıkacağım sırada, "Arya müsait misin?" diye dayımın sesini duymamla iç çekerek kapıyı açtım. "Evet."

Güler yüzüyle içeriye girip, yatağımın bir köşesine oturdu. Bende yanına oturduğumda gelecek konuşmaya tahmin etmek zor değildi, alttan almam gerektiğini, ortada abimin mutluluğu olduğunu söyleyecekti.

"Yüzünde ne diyeceğini biliyorum dayı diyen bir ifade var," dediğinde güldüm. "Evet, içimden tam da bunu diyordum."

"Yalnızca bir ay. Bir ay abin için sabretmeni istiyorum," Konuşmak istediğimde elini kaldırdı. "Zaten daha evlenmelerine var, lise son sınıftasın ve üniversite sınavına gireceksin. Başka şehir yazabilir ya da yurtta kalmak istediğini söyleyebilirsin. Abinin karşı çıkacağını zannetmiyorum."

"Dayı beni asıl sinirlendiren şey saçma sapan şeyler düşünüp buna kendi başına karar verebilme yetkisi görmesi. En nihayetinde burada bir hayat söz konusu ve o hayat benim, ilk önce benimle konuşmalıydı." Sinirle iç çektim, "Buna katlanmak zorunda değilim. Ben mümkünse odamdan çıkmak istemiyorum, o gidip hiç tanımadığım insanlarla yaşamamı istiyor. Bunun neresi mantıklı Allah aşkına?"

"Sorunda bu. Odandan çıkmak istemiyorsun ama gördüğün gibi hayat devam ediyor, sırf incinmemek için bir yere kendini hapsedersen bu ahmaklık olur. Hadi ama beni duygusallaştırma, sadece ona bir iki destek ver ve sonra üniversiteyi kazanıp git. Olmaz mı?"

"Olmaz," diye net bir şekilde reddettiğimde iç çekti.

"Peki. Sonuçlarının sorumluluğunu alabilecek misin? Aras'ı tanıyorsam evlilik işinden yüzden yüz vazgeçecektir."

Biliyordum ve bu tam olarak korktuğum noktaydı.

"Bana çocuk diyor birde," diye sinirle bağırdım. "Bu ne ya? Sonsuza dek beraber yaşayacak değiliz. Yemin ederim kafasını duvara sürte sürte kıvılcım çıkartmak istiyorum."

"Arya," dediğinde gözlerimi kapattım. İkna edilmek cidden çok can sıkıcıydı. "Onunla konuşacağım. Hemen evlenemezler, ben mezun olduktan sonra evlenirlerse geriye kalan duruma bakarız."

"Abine kıyamayacağını biliyordum," deyip heyecanla yerinden kalktı. "Koş git konuş bakayım, koridorda kendine acıyordu."

Homurdanarak kapıyı açtım, "Şu yaptığımı başka hiç kimseye yapmam."

Sırıtarak el salladığında odadan çıktım. Abim gerçekten askılığa bakarak iç çekiyordu. Ona kıyamıyor olmak ne kadar yorucu.

"Askılıkta seni bu kadar cezbedecek ne olabilir acaba?" dediğimde dikleşip bana baktı. Günlerdir hiç konuşmamış, hatta yüz yüze dahi gelmemiştik. Sürekli sırt çevirmekle meşguldük. Genelde tartışmalarımız bu kadar uzun sürmezdi fakat bu sefer oldukça ciddi bir konu söz konusuydu. 

SİYAHUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum