5 🌸 cesaretim küçüklüğümden 桜

En başından başla
                                    

"Size de çok teşekkür ederim. Bu kadar zahmet etmenize gerek olmadığını bildiğiniz halde fazlaca uğraşmışsınız."

Min Soo teyze bunların hiçbir yükünün olmadığına dair konuşmaya girişip eşinin ona destek olmasıyla Jimin'i ikna etme görevini başarıyla yerine getirdi ve artık mumları üfleme ve hediyeleri verme faslına geçebildik.

Annesinden onu benden uzun süreliğine koparabilecek güzellikteki oyun konsolunu ve babasından da okumayacağını bildiği fakat yine de bir umut almış olduğu eğitici kitapları hediye olarak kabul ettikten sonra sıra anne ve babamın ortaklaşa aldığı, hayallerini süsleyen çizgi roman setine gelmişti. Almamak için fazlaca diretti fakat en sonunda musir tavrını bir kenara koyup kabul etti.

Jimin, her ne kadar anne ve babamı kendi ailesi kabul etse de insanlara sıkıntı yaratacağını düşündüğü şeyleri onlardan istemeyecek kadar düşünceli bir çocuktu. Bu, doğum günü hediyesi dahi olsa gönlü elvermiyor, onları gereksiz gördüğü bu tür harcamalardan uzak tutmaya çalışıyordu. Durumumuz fazla kötü değildi, fakat Jimin fazla duyarlı ve iyi kalpliydi. Bu huyunu da diğer tüm huyları gibi seviyordum.

Ona hediyesini vermediğim halde bana tek kelime ettirmeden kollarını iki yana açarak boşluğu doldurmam için kafasını oynattığında düşünmeden bunu yaptım. Babasına ait olduğu muhtemel erkek parfümü tuhaf bir şekilde burnuma hoş geldiğinde kollarını daha da sıkılaştırarak nefes alma işlevimi adeta kesti.

"Jimin-ah, ne-fes alamıyorum! Kollarını gevşet!"

Ailelerimiz çoktan salondaki koltuklara oturmuş geçenlerde gerçekleşen ihmal kazasıyla alakalı konuşurken yana yakara ona yalvarsam da Jimin ısrarla kollarını gevşetmedi ve üzgün bir ses tonuyla mırıldandı. "Bir haftadır beni ihmal ettiğinin farkında değil misin serseri? Az bile yapıyorum."

Dilim buzla kaplanmışçasına tutulurken geçtiğimiz bir haftayı ve uğraşlarımı hatırladım. Tüm süre boyunca odama çekilip bugüne hazırlık yaptığımı ona söylemenin zamanı henüz gelmemişti. Hayatımın en önemli detaylarından biri olan bu insana karşı yapmaya çalıştığım şeyi bir çırpıda söyleyemiyordum.

Kollarının arasında alabildiğim kısıtlı nefesle, "Ders çalışıyordum." diye yalan söylediğimde buna inanmayacağını adım gibi biliyor fakat umursamıyordum. Okullar başlayalı fazla olmamıştı ve biz henüz ilkokuldaydık, kimsenin dersi taktığı yoktu.

Konuyu değiştirerek, "Sana hediye vermediğim için kızmadın mı?" diye sorduğumda ahtapot misali kollarını vücudumdan çekti ve kaşlarını çatarak kafasını salladı.

"Sence böyle bir şey için kızacak bir insan mıyım Su? Asıl bana hediye almış olsaydın kızardım." Bakışlarını yana çevirerek masanın üzerine oturtulmuş poşetlere ve içindeki hediyelere bakarak söylemişti bunu.

Elbisemin eteğiyle oynarken bakışlarımı gözlerinden çekerek "Haklısın, üzgünüm." dedim. Bir hale güzelliğindeki gözleri gülümsemesiyle kısılırken boştaki elimi tuttu. "Bahçeye çıkalım mı? Temiz hava almak istiyorum."

En iyi fırsatın uğraşlarıma kalmadan ayaklarıma geldiğini anladığım bu vakitlerde onu heyecanla onaylayarak ailelerimize haber verdik ve Mochi bizi takip ederken ufak fakat bir o kadar dolu bahçelerine çıktık. Yıllardır burada yaşayan ailesi her yıl bahçelerini düzenliyor buraya yeni şeyler katıyordu. Bu sene de babamın onlara hediye ettiği manolya ve laleler harmanın dört bir yanına ekilmiş ve kahverengindeki bahçe salıncağı Mochi'nin yuvasının yan tarafındaki köşeye yerleştirilmişti.

Adımlarımızı oraya yönlendirip salıncağa oturduktan ve konuşmadan öylece sallandıktan bir süre sonra sessizliği bozan ben olmuştum.

"Mumları üflerken ne diledin?" Klişe fakat bir o kadar da merak ettiğim mevzuyu ona sorduğumda alayla güldü ve benden tarafa dönerek işaret parmağını alnıma koyup itti.

cherry blossom | pjm Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin