6.Bölüm*

210 21 0
                                    

-Craziness-

Jongin yatakta boylu boyunca uzanmış Yixing'i izledi. Uyurken bu kadar güzel gözüken birini daha önce hiç tanımamıştı. Yixing, onun birçok yönden ilki olmuştu. Daha önceleri olsa, asla bir prens için kendini tehlikeye atmazdı ama şimdi zamanı gelirse Yixing'in hayatta kalması için kendini ateşe tereddüt etmeden atacağından emindi. Uyurken Yixing'in yüzünü hafif bir tebessüm kaplamıştı, sanki yaşadığı tüm o kötü şeyler aklından tamamen uçmuş gitmişti. Onu gülümseten bu rüyanın ne olduğunu bilmek istiyordu, böylece onu sonsuza dek gülümsetebilirdi. 

Küçük olanın koyukahverengi saçlarını hafifçe okşadı. Yumuşaklığı onu kendinden geçirirken bir yandan da onu izlemeye devam ediyordu. Dudaklarının yavaşça hareket edişini, suratında ki sevimli derin gamzesini, süt beyazı tenini...herşeyini sanki ezberlermişcesine kazıyordu hafızasına. Onun üzgün olduğunu görmek neden bu kadar acıtıyordu kalbini? Onun gülümseyişini görmüştü, şimdiye kadar gördüğü en güzel gülümsemeydi o. Ve o gülümsemesini asla kaybettirmeyecekti, ne olursa olsun Yixing'i mutlu etmeliydi. 

Taht odasında yaşananlardan sonra, beklenildiği gibi kahin saraydan kovulmuş, Yixing ise bayılmıştı. Onun bir süre dinlenebilmesi için şimdi küçük olanın odasındaydılar, sarayda ise Yixing'in kral olması ile ilgili hazırlıklar başlamıştı bile. Olaylar onun kavrayamayacağı kadar hızlı gelişmişti. Halkın hiçbirşey bilmediğinden emin olmaları gerekiyordu ve diğer prenslerinde eğitimlerine devam ediliyordu. Saray halkı bunu şimdilik bir sır olarak tutmak istiyor olmalılardı ve bir diğer sorunsa, Jongin'in hala bunun geçekleşebileceğine inanmıyor olmasıydı. Bir kral da olması gereken çoğu özellik Yixing'de yoktu ve diğer prensler çoğu konu da çok daha yetenekliydiler. Yixing, bunlaın hepsini yenip nasıl tahta geçecekti?

Düşünceleri kapının açılmasıyla bölündü. İçeri saray muhafızlarına benzeyen bir kaç çocuk girince, Jongin sol elinin kenetlendiği Yixing'in elinden ayırdı. "Bir sorun mu var?" Sesi oldukça ciddi geliyordu ve kötü birşey olmasından dolayı içini bir korku kaplamıştı. "Hayır sadece Prens Yixing'i taht odasına götürmemiz söylendi" Jongin duyduklarının ardından başını hafifçe salladı. "Pekala siz gidin, birazdan orada olacağız" Muhafızlar başlarını hafifçe eğip selam verince, Jongin'de onlara aynı şekilde karşılık verdi. 

Muhafızların odadan çıkmasının ardından, Jongin başını yeniden huzurla uyuyan Yixing'e çevirdi. Her ne kadar onu uyandırmak istemesede buna mecburdu. Küçük olanın kulağına yaklaştırdı dudaklarını ve fısıldadı "Yixing-ah, uyanma vakti" Yixing bunları duymuş gibiydi. Uykusu çoğu insandan daha hafifti ama genede sıcak yatağından kalkmaya niyeti yoktu. Hafifçe homurdandı ve başını hayır anlamında salladı. Jongin karşısında ki çocuğun bu sevimliliği karşısında gülümsemekten alamadı kendini ve bu sefer daha yüksek bir sesle "Artık kalkma vaktiniz küçük prens" dedi. Yixing gözleri hala kapalıyken gülümsedi. "Beni kaldırmak için bundan fazlasına ihtiyacın olacak Jongin" Yixing'in mırıldanmasının üzerine Jongin ona bir bunu sen istedin bakışı attı ve küçük olanın yanağına nemli dudaklarıyla bir öpücük bıraktı. 

Bu ani tepki karşısında, Yixing hızla yataktan doğruldu ve kocaman açılmış gözlerini Jongin'e dikti. Jongin ise ona açıklama yapmakla uğraşmadan küçük olanın elini tuttu ve odadan dışarı çıkardı. Yixing uzun koridorda yürümeye başlamışken henüz yeni şoktan çıkmıştı ve Jongin'in şaşkınlığını kullanarak kendisini bir yere sürüklediğinin farkına varmıştı. "Yah! Jongim çok yorgunum!" Jongin ona aldırmadan sürüklemeyi sürdürdü ve biraz sonra taht odasının önünde buldula kendilerini. Yixing'in gördüğü bu manzara daha birkaç saat öne yaşadığı hafızasında ki taze olayları gün yüzüne çıkarttı. 

"Jongin neden budayız?" Jongin'in de buna verecek bir cevabı yoktu ve susmakla yetindi ama hemen sonra ahşap kapının açılmasıyla uzun boylu bir adam belirdi gözlerinin önlerinde. Adam bir açıklama yapmaya gerek duymadan Yixing'in daha sabahleyin dehşeti haline gelen beton odaya girmesi için yön verdi ve Yixing'de teredütle odaya girdi. Burasıyla ilgili herşey aynıydı ve burada olduğu her bir saniye, ona sabah yaşananları bir ayna gibi yansıtıyordu. Yine aynı sülfür kokusu dolandı burnuna, pencerelerden meltem rüzgarı gene aynı esiyordu. Ama bu sefer odadaki insanlar tamamen değişikti. 

Bir düzine kız, Yixing'in önünde dizilmiş kendisini seçmesi için ona heryerlerini sergiliyorlardı. "B-bu...Bu da ne?!" Jongin'in sorusuna uzun adam cevap verdi. "Şimdiden senden sonra ki varisimiz için hazırlık yapmalıyız değil mi? Yeniden tüm özel çocukları eğitmekle zaman kaybedemeyiz" Yixing kocaman açılmış gözlerle adama bakarken adam umutsuz çocuğa homurdandı. Neden söylediklerinden birşey anlamamış gibi bakmak zorundaydı ki? Ama bu şekilde sevimli olduğunu inkar edemezdi. "N-ne yani...Benden bir kızı becermemi mi istiyorsunuz!" Adam duydukları karşısında yutkundu "Biz sadece bir erkek evlat istiyoruz Prensim" Erkek evlat? Yixing'e bir çocuk sahibi olma fikri çok uzaktı. Hemde sırf bir çocuk için hiç ilgisini çekmeyen bu kızlardan biriyle bekaretini bozmak? Hayır bu kesinlikle olanaksızdı. Belki zamanla hoşlandığı biri olurdu ama o şuan bu tarz şeyler için fazla küçüktü. 

Bu ortamdan kurtulmak için aklına gelebilecek her türlü fikri değerlendirdi ama hepsi o kadar saçmaydı ki. Bu yüzden doğaçlama yapmaya karar verdi ve gözleriyle Jongin'i aradı. Yardımcısı en az onun kadar şaşkın ve sinirli gözüküyordu. Belki biraz da kıskançlık vardı yüzünde ama bunun saçma olduğunu düşündüğünden takılmadı Yixing. Hızla kızları geride bırakıp onu izleyen tüm o kişilerin ardından Jongin'in boynuna atıldı. Büyük olan bu ani hareket karşısında şaşırsa da küçük olanı  uzun kollarıyla sarmaladı ve gülümsedi. "Beni mi tercih ediyorsun XingXing?" Yixing onu daha sıkı sardı ve kulağına fısıldadı. "Onlar benden becermemi istediler Jongin, buna gönüllü müsün?" Jongin bir kere daha gülümsedi ve hemen ardından meraklı gözlerle onları izleyen insanlara baktı. Birkaç muhafız ise onları ayırmak için harekete geçmişti bile. "Pekala...bunu yaparken bir planın vardı değil mi?" Yixing büyük olanın bedenine biraz daha yaklaştı ve kulağına fısıldadı "Kaç!"

Jongin kendini hazırladı ve Yixing'in elini sıkıa tutup beton koridorla attı kendini. Neden bu kadar aptal bir fikre uyduğunu bilmiyordu ama bu iyi hissettirmişti. Yixing'in elini sıcaklıkları birbirini dengelerken daha da kavradı. Muhafızlar hala onları kovalıyor ve kaçmamalarını söylemeyi sürdürüyorlardı. Ama bu ikisinin de umurunda değildi. Yixing'in kapısının önüne gelince hızla içeri girdiler ve Jongin muhafızların içeri girmesini engelleyecek birşeyler ararken Yixing kahkahalar atmaya başladı. Saraya geldiğinden beri ilk defa böyle çılgına birşey yapıyordu ve bu hoşuna gitmişti. Muhafızlar kapıya dayandıklarında Jongin bir şeyler aramakla daha fazla zaman kaybetmemek için yaklaşık 20 kişilik bir grubun kapıdan girmelerini engellemeye çalıştı. Ama karşı taraf onun engelleyemeyeceği kadar güçlüydü. Yixing'in kahkahalarının yerini şimdi hüzün almıştı. Jongin'i buna mecbur kılan kendisiydi ve buna rağmen Jongin sonuna dek onun yanında olmaya devam ediyordu...Tıpkı söz verdiği gibi. 

Jongin, daha fazla dayanamayarak kendini soğuk karpeye bıraktı ama asıl şaşırtıcı olan muhafızların hala kapıya vurma sesleri devam ettiği halde, kapıyı açamamış olmalılardı. Şimdiye kadar bunu çoktan başarmış olmalılardı. Gözlerini Yixing'e çevirdiğinde küçük olanın ona sevgiyle baktığını gördü ve biraz arkasından parlak bir ışık geliyordu. Yixing'in ten rengi bir porselen kadar açılmıştı ve gözlerinin rengi de bu değişime ayak uydurup mavileşiyordu. Jongin bunun ne olduğunu iyi biliyordu.

"Tanrım...Yixing güçlerin ortaya çıkıyor!"

MendoveniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin