24. Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini

En başından başla
                                    

Leyla için ise durum bambaşkaydı. Öylesine mutlu, öylesine huzurluydu ki sevdiği adamın kollarında. Bu sebepten değil miydi susması, bundan değil miydi korkusu. Sanki konuşsa bütün büyü bozulacaktı, konuşsa güzel bir rüyadan kabusa uyanacaktı.  Ömer hâlâ göğsünde sessiz gözyaşları akıtan kadını biraz uzaklaştırdı kendinden.

"Gel oturalım" Deyip onu koltuğa yönlendirdi kendisi de yanına oturdu.

"Neden böyle yapıyorsun Leyla, neden ağlıyorsun?" Leyla cevap veremiyordu, konuşma yetisini  kaybetmişti sanki. Ömer bu sessizliği neye yoracağını bilmiyordu. Karşısında başını öne eğmiş Leyla'nın çenesinden tutup kendisine bakmasını sağladı.

"Ben senin de beni sevdiğini düşünmüştüm yanılıyor muyum  yoksa?" Yine cevap alamayınca bu sefer biraz daha yüksek tuttuğu sesiyle konuştu.

"Niye susuyorsun Leyla konuşsana!" Artık bir cevap vermesi gerektiğini düşünen Leyla sesinin titremesine engel olamadı.

"Ko... Ko... Korkuyorum" Dedi ve derin bir nefes aldı.

"Neden korkuyorsun?" Leyla sessiz gözyaşlarına her an bir yenisi eklenirken cevap verdi.

"Bu rüyadan bir kabusa uyanmaktan korkuyorum" Derin bir iç geçirdikten sonra devam etti.

"Başaramamaktan, geçmişimin bir kabus gibi bu güzel anların üstüne düşmesinden..." Dedikten sonra devam edemedi ve sessiz göz yaşları kendini hıçkırıklara bıraktı. Ömer Leyla'yı kendine çekip sımsıkı sarıldı. Daha sonra onu kendinden uzaklaştırıp yüzünü ellerinin arasına aldı.

"Kolay olacak dersem yalan olur. Zor olacak, önümüze bir sürü engel çıkacak ama korkma, ben senin elini hiç bırakmayacağım. Birlikte aşacağız bu engelleri duydun mu Leyla?" Hıçkırıkları iç çekmelere dönüşen Leyla, sanki bir kabahat işlemiş te azarını işiten bir çocuk gibi sadece başını sallamakla yetindi bu soruya. Leyla'nın bu tatlı hallerine  bir gülümseme ile karşılık veren Ömer dudağına ufak bir buse kondurduktan sonra yine sinesine çekti sevdiğini. Neden sonra Leyla biraz sakinlediğinde sordu Ömer.

"Daha iyi misin?"

"İyiyim"

"Ömer?"

"Efendim güzelim"

"İpek'le Melek nasıllar?"

"İpek dün eve bıraktığımızda daha iyiydi. Melek'te iyi şimdi."

"Sevindim, şey... benim sana bir sorum var"

"Sor"

"Aslında iki sorum var" Bu sefer sabırsız bir ses tonuyla cevap verdi Ömer.

"Sor Leyla!"

"Ben eğer izin verirsen İpek ile görüşüp konuşmak istiyorum"

"Neden?"

"Çünkü o kızın hâlâ içinde tuttuğu korkular var ve onu benden iyi kimse anlayamaz" Ömer bu sözler üzerine gözlerini kapattı, kollarında tuttuğu yaralı kadına daha da sıkı sarıldı.

"Tamam olur. Ben onu buraya getiririm"

"İkincisi"

"Efendim?"

"İki sorum var demiştin"

"Ah evet Selçuk neden hastanede?" Dedi ve tepkisini görmek için kaçamak bir bakış attı. Ömer'in yüzünde ki huzur, kendini sert bir ifadeye bırakıp, kaşı çatılınca aslında sormaması gereken bir soru olduğunu anladı ama artık çok geçti.

"Nereden çıktı şimdi bu soru!?"

"Ziya hırpalandığını söyleyince merak ettim"

"Etme!"

"Ama o çocuk  benim yanımda çalışıyordu, e bende onu sevmiştim" Kaşları hayretle havalanan Ömer doğrulup Leyla'nın gözlerinin içine bakarak konuştu.

"Ha dayak yediği yetmedi, sen illa ölsün istiyorsun yani" Leyla ise safça sordu.

"Niye ki?"

"Ne demek onu sevmiştim!?"

"Ya Ömer ne demek istediğimi biliyor..." Leyla bir an kafasına dank eden şeyle hayret dolu bakışlarını Ömer'e çevirdi.

"Ne yani onu sen mi dövdün?"

"Ben onu uyarmıştım,  aramızda hain var dikkat et demiştim ama o beni hiç dinlememiş demek ki" 

"Sen de onu bu yüzden dövdün öyle mi?"

"Ömer sen cani misin?"

"O an için çok sinirlenmiştim" Dedi umursamaz bir tavırla. Ama Leyla'nın sözlerinden sonra istemsizce kaşları çatıldı.

"Peki İpek'in ve Melek'inde kaçırıldığını duyduğunda kimi dövdün Ömer"

"Ne demek istiyorsun yani bende onları koruyamadım öylemi?"

"Hayır aşkım diyorum ki, adamlar o kadar caniydi ki, sen ne yaparsan yap, onlar öyle yada böyle kaçıracaklardı zaten bizi.

"Sen ne dedin, bir daha söylesene?" Ay bu adamın sağı solu hiç belli olmuyordu acaba yanlış bir şey mi söyledim diye korkuyla sordu

"Ne dedim ki?" 

"En son ne dedin?" Leyla iyiden iyiye tırsmıştı.

"Öyle yada böyle kaçıracaklardı dedim"

"Hayır ondan önce"

"Adamlar cani dedim" Ömer sabırsızca yeniden sordu

"Hayır ondan da önce ne dedin"  Leyla hâlâ korkuyla ve safça farkına varmadan cevap verdi.

"Hayır aşkım de..." Dedim diyecekti ki ne dediğinin son anda farkına varıp dudaklarını ısırdı ve utanarak baktı karşısında ki adama.

"Ömer ben özür dilerim öylesine ağzımdan çık..." 

"Şşşşt hayır niye özür diliyorsun anlamadım. Biz aşık değil miyiz zaten Leyla" Leyla öylesine alışmıştı ki duygularını saklamaya öylesine korkardı ki ağzından bir şey kaçıracak diye. Şimdi  zordu onun için bu aşk itirafları. Başını öne eğdi ve gözünden akan yaşlara engel olamadı.

" Bak şimdi, hep böylemi olacak Leyla"

"Ömer ben..." 

"Sakın! sakın özür dilerim deme, gel buraya!" Deyip aniden çekti kadınını kendine. Ateş miydi bundan sonrası? Yangın mıydı? Bütün itfailer gelse söndüremiyordu değil mi artık. Ömer bu laftan anlamayan kadına başka türlü anlatamayacaktı. Dudaklarının değdiği her bir zerresine  mühürledi aşkını adam kadının. Kadın bu  tutkulu dokunuş ve öpüşlerde kendini kaybederken her seferinde heyecandan öldü ve aldığı bu tatlı hazdan yeniden doğdu...














Aşk'ı kıyametHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin