24. Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini

Start from the beginning
                                    

Leyla sabah kalktığın da ilk aklına düşen yine dün yaşadıklarıydı. sonra İpek geldi aklına, o gözlerindeki korku o çırpınışları o kadar iyi biliyordu ki bu duyguları, Ömer'e söyleyip o kızla görüşüp konuşmak istiyordu. Daha sonra  Ziya ile konuştuklarını hatırladı. Ne olmuştu acaba Selçuk'a,  kim niye hırpalamıştı? En önemlisi  Ziya niye öyle ketum davranmıştı?  Leyla aklına gelenle gözlerini kocaman açtı. Yok artık olamazdı değil mi bunu Ömer yapmış olamazdı!  

Bütün bu düşüncelerden onu çalan telefonu ayırdı. Ekranda Ömer yazısını görünce ateşe değmiş gibi çekti elini bir an telefonundan ve öylece baktı ta ki susana kadar.  Hem biraz önce aklına gelenler yüzünden hem de kalbinin deli gibi çarpmasından. Leyla korkuyordu, Ömer'in ona söylediği güzel sözleri duymayı çok istiyor ama deli gibi korkuyordu. Yeniden çalan telefonu ile bir elini kalbinin üstüne koyarken bu sefer cevapladı.

"Alo Ömer"

"Günaydın Leyla, uyandırdım mı seni?"

"Yoo hayır uyanıktım"

"Biraz önce de aradım çıkmayınca, uyuyorsun zannettim" 

"Aaa yok du... duydum ama yetişene kadar kapattın, zaten bende geri... Allah kahretsin!" 

"Ne oldu Leyla iyi misin sen!"

"Değilim Ömer değilim. Telefonunu duydum ama çıkamadım"

"Neden!?" Leyla ağlamaklı sesiyle sordu cevabından deli gibi korktuğu soruyu.

"Ömer... Dün dün  gerçek miydi her şey, sen bana o sözleri söyledin mi gerçekten" Derin bir nefes aldı ve devam etti Leyla.

"Yoksa lanet olası bir günde rüya mı gördüm ben, yanlış mı duydum Ömer!?"  Hiç bir cevap gelmeyince yine içinden kurmaya başladı.

"Tabi ya tabi, bendeki de akıl işte, gördüğüm rüyaya bak ne haddime benim, rüyasını görmek bile ne haddime. Niye susuyorsun Ömer söylesene, evet haddin değil desene hadi konuş niye susuyorsun ha..." Leyla yine kendini kaybetmiş gibi sözlerini sıralıyordu ki, belinden sarılan kollarla ve burnuna dolan o tanıdık kokuyla öyle put gibi kalakaldı. Hele boynuna değen dudaklar, daha sonra kulağına nefesini üfleyerek konuşunca, artık ayakta duracak takati kalmadı neredeyse.

"Ah birde sen susabilsen be güzelim" Leyla öyle heyecanlanmıştı ki  bedeni felç dili lal olmuştu. Çok yabancıydı bu duruma, Ömer'in duygularını sakladığı zamanlar daha mı kolaydı kendisi için. Neden sonra Sevdiği adamın sesiyle kendine geldi.

"Vur dedik öldürdün sende ama"

"E...Efendim?" Leyla hâlâ üzerindeki şaşkınlığı atamamış aval aval bakıyordu Ömer'e

"Diyorum ki ben bir sus dedim sen temelli sustun"

"Ömer!" diyebildi sadece Leyla. Gerisi yoktu yine dili tutulmuştu sanki, çaresiz kollarını boynuna doladı ve ne zamandır hazırda bekleyen gözyaşlarını tutamadı artık. Evet evet kesinlikle  Ömer duygularını saklarken her şey daha kolaydı. Şimdi ne yapacağını nasıl davranacağını bilmiyordu. Ömer sevdiğinin yüzünü ellerinin arasına aldı ve gözyaşlarını sildi sevdiğinin, sonra tam gözlerinin içine bakarak konuştu.

"Doğru Leyla, bütün duydukların doğruydu. Seni ne kadar sevdiğimi senden uzak kalınca anladım. sevdiğini kaybetmenin ne demek olduğunu  dağ gibi arkadaşımı, güçsüz çaresiz bir şekilde hastane odasında kabloların arasında gördüğümde  anladım. Ben, seni kaybetmek istemiyorum..." Leyla daha fazla dayanamadı ve parmaklarını Ömer'in dudaklarının üstüne koydu.

"Sus Ömer yalvarırım sus. Bu... bu bana çok fazla" Ömer önce dudağına değen parmakları öptü daha sonra Leyla'yı iyice kendine yaklaştırıp çölde susamış bedevi gibi kapandı dudaklarına. Zor da olsa ayrıldığında sevdiğinin alnından öptü ve sinesine çekti kadınını. Artık onundu Leyla ve bu ilişkiye karşı koyan herkes kendisini bulacaktı karşısında. Bu, tepkisinden en çok korktuğu annesi olsa bile. Anın büyüsüyle böyle düşünüyordu, Ömer'in bilmediği ise karşısına öyle bir şey çıkacaktı ki artık Leyla ile birlikte olması ve şu anda hayal ettiği gibi onunla evlenmesi imkansız olacaktı işte o zaman yaşarken ölüme terk edecekti kollarında ki kadını. Ne güzel demişti  Oscar Wilde: Herkes, öldürür sevdiğini ama herkes, öldürdü diye ölmez.

Aşk'ı kıyametWhere stories live. Discover now