47. Bölüm

23.7K 1.6K 92
                                    

Savaş...

Yedi Aşiret masasında en zayıf kişi bana göre Cihan Ağa'ydı. Bütün ağalar hakkında az ya da çok bilgim vardı. Onların ailelerine, soylarına ve sevdiklerine verdiği önemi biliyordum. Ama o adam bir muammaydı.

Yalıya birlikte geldiği kadının Genco ile birlikte gördüğüm kadın olduğunu biliyordum. Ancak neden onunla buraya geldiğini çözememiştim.

Rojda...

Düğün saati yaklaşırken, üzerime giydiğim siyah ince askılı elbisemin eteklerini düzeltiyordum. Kalçalarımın altına dek daralan kumaş, bollaşarak yere uzanıyordu. Bedenimi ikinci bir deri gibi sarmalamış, tüm hatlarımı ortaya çıkarmıştı. Saçlarımı omuzlarımın ardından düz bir şekilde bırakmış, sade bir makyaj yapmıştım. Ayakkabılarımı giyerken, telaşla odaya giren Savaş'ı gördüğümde irkildim.

"Savaş?"

"Rojda, Beyaz Hanım, seninle ve Genco'yla görüşmek için beklediği haberini yollamış. Avukatın hazırladığı belgeyi aksi takdirde imzalamadığını dile getirmiş."

Yine şaşırtmamıştı. Sabahki konuşulanların ötesinde ne söyleyeceğini, hayatlarımıza daha ne kadar kara çalacağını bilmiyordum. Öğrenmek de istemiyordum. Sırlardan, ardından dönen planlardan o kadar yorulmuştum ki... Ama mecburdum. Zira bu onu son görüşüm olacaktı. Ölene dek, bir daha ne suretini görecek ne de sesini duyacaktım. Bu yüzden emrivakisine katlanacak ve onunla bir kez daha yüzleşecektim.

Kapıya doğru adım attığımda kolumu kavrayan güçlü eller engel oldu. "Gitmek zorunda değilsin."

Gözlerimi sert hatlarla bezeli yakışıklı surette gezdirdikten sonra sağ elimi uzatıp yanağına dokundum. Avucumun içine batan sakalları umursamadım. Seviyordum. Ona dokunmayı seviyordum. "Son bir kez... Bir daha hayatımızda yeri olmayacak."

"Seni üzmesine izin verme!" dedi Savaş yüzüne dokunan elimi kavrarken.

"Beni daha fazla üzemez, Savaş." Beni izleyen okyanus gözlere bakıp iç çektim. Ardından elimi sıyırıp, odadan çıkmak üzereyken ardıma döndüm. "Ne olursa olsun, ne karar verirsem vereyim bunu bizim için yaptığımızı bil. Olur mu?"

Onun kısa bir kararsızlığın ardından başını salladığını gördüğümde bir nebze de olsa rahatladığımı hissediyordum.

Genco, koridorda beni bekliyordu. Yan yana yürürken çatılı kaşlarını ilerideki kapıya odaklamıştı. "Konuşmak zorunda değilsin. Ben hallederim."

Sustum. Zira konuşursam dudaklarımdan kaçacak sözcükleri tutamayacağımı biliyordum. Aralık duran kapıdan girdiğimizde ayakta duran avukatın karşısında rahat bir şekilde oturan Beyaz Hanım'ı gördük.

"Hayattaki tek varlıklarım!" Abartılı bir şekilde kollarını açtı. "Hoş geldiniz. Biz de İskender Bey ile sizi bekliyorduk."

"Gösterini izlemeye vaktimiz yok. Ne istiyorsun büyükanne?"

"Avukat Bey, senin tüm isteklerini yazmış," dedi torununu gösterirken. "Az önce hepsini okudu. Bir daha Türkiye'ye dönmeyeceğimi, son nefesimi verdiğimde cenazemin gittiği yerde gömüleceğimi yazdırmışsın. Kimseyi aramayacağımı, kimseyle iletişime geçmeyeceğimi de. Bakımıma yardım edecek bir kadın, bana yetecek bir ev ve masraflarımı karşılaması için her ay düzenli gönderilecek çek... Bunların hepsini kabul ediyorum. Ama bir şartla..."

"Şart sunabilecek durumda olduğunu mu sanıyorsun? Ne istiyorsun? Bizden aldıkların yetmedi mi? Doymadın mı kana?"

"İkinizden bir can olmasını istiyorum!"

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin