44. Bölüm

26.7K 1.7K 116
                                    

Kendi odamıza geldiğimizde kapıyı sertçe kapattıktan sonra kollarımı bedeninden ayırdım. Rojda ise hızlıca benden uzaklaştı. Ellerini uzun, düz saçlarından geçirip bağırdı.

"Neden engel olmadın Genco'ya? Halamı göndermesine neden izin veriyorsun?"

"O kadının yaptıkları yüzünden Genco böyle bir karar aldı, Rojda."

"Ne olursa olsun o benim ailem, Savaş!" Bana doğru yaklaşıp ellerini göğsüme koydu. "Ona sırtımı nasıl dönerim? Nasıl gitmesine göz yumarım?" Başını göğsüme yasladığı ellerinin üzerine yasladı. "Ondan başka kimsem yok ki benim..."

"Ben varım!" dedim bedenini sararken. "Bugün, yarın, yarından sonra... Senin ailen benim Rojda!"

Kollarımın arasında ağlarken, kapının sesini duyunca, "Gir!" dedim. Beyaz Hanım'dan başkası gelmiş olamazdı. Rojda'dan yardım istemek için gelmiş olmalıydı. Titreyen küçük bedeni daha sıkı sardım. Onu daha fazla yaralamasına izin vermeyecektim. Aralanan kapıdan görünen kişiye şaşkınlıkla baktım. Bizi gördüğünde başını çevirdi.

"Rojda Ağa ile konuşabilir miyim Savaş Ağa? Her yerde biri var. O yüzden en uygun yer burası gibi geldi."

Rojda adını duyduğunda başını kaldırdı. Küçük burnunu çekip, önce kapıya sonra bana baktığında güzel yüzüne dokunup yaşlarını sildim.

"Benimle ne konuşacaksın, Bevar?"

Bevar, adını duyduğunda bize döndü. "Çok önemli... Bana teşekkür edeceksin," dedikten sonra yüzünü buruşturdu. "Senin için zor olsa da..."

"Ukala!" dedi Rojda kaşlarını çatarken.

İkisinin birbiriyle atışan hâllerine gülümsedim. Gerçeği öğrendikleri zaman birbirlerini sevecek ve beni şaşırtacaklardı. Buna emindim. Odadan çıkmadan küçük kadınımın saçlarına bir öpücük bıraktım. "Ben gelene kadar odada dinlen," dediğimde ne demek istediğimi anlamıştı. Odadan çıkmadan önce Bevar'ın omzuna dokunduğumda göz kırptı.

Rojda...

Savaş'ın odadan çıkmasından sonra gözyaşlarımı silerken Bevar'a döndüm. Bana söyleyecekleri var gibiydi ve sanki bu söyleyeceklerinin canımı çok yakacağını hissediyordum.

"Söyleyeceklerimi dinlemeden önce otursan iyi olur."

Ellerimi yüzümden ayırıp göğsümde kenetledim. Duyacaklarımı tahmin edemiyordum. Şu an aklım hâlâ halamdaydı. Onun gitmesine engel olabilmek için elimden geleni yapmak zorundaydım. Bunun için gerekirse Genco ve Savaş'ı da karşıma alarak Yedi Aşiret'in diğer ağalarıyla görüşecektim.

"Fazla vaktim yok, Bevar. Ne söyleyeceksen söyle ve bitsin."

"Tamam," dedi umursamaz bir hâlde kabul ederek. "Derviş Kurt öldüğünde yanında mıydın?"

"Bu soru da nereden çıktı şimdi?"

"Sadece soruma yanıt versen olmaz mı?" derken o da kollarını göğsünde kenetledi.

"Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama hayır. O gece babamın yanında değildim. Babam, halamla birlikte çalışma odasındaydı."

"Son nefesini verirken onun yanında değildin yani? O, hayatını kaybederken Beyaz Hanım ile birlikteydi, doğru mu?"

"Evet," dedi kafası karışmış bir hâlde. "Bunları neden soruyorsun, Bevar? Anlayamıyorum." O gecenin hatıraları gözlerimde canlanırken ellerimi birbirine kenetledim.

"Derviş Ağa'nın çocukluktan gelen astım sorunu vardı. Her zaman doktor kontrolünde olduğu için günlük hayatı etkilenmese de gün içinde nefesi tıkanırdı. Bu yüzden yanında her daim astım ilacı taşırdı. Ama o gece, o küçük hava cihazını kullanamamıştı."

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin