13. Bölüm

39.6K 2.2K 171
                                    

Rojda...

Çalan telefonumun ekranına baktığımda gördüğüm yabancı numarayla doğruldum. Çok az kişinin bildiği telefonumu arayan kişinin kim olduğunu merak etsem de umursamadım. Önemli olmasa gerekti. Masada babamın kızgın yüz ifadesine bakarken bir kez daha sıkıntılı bir nefes aldım. Yorulmuştum. Yıllardır halam ve babam arasında kalmaktan, ikisinin de isteklerine boyun eğmekten yorulmuştum. Ama çarem yoktu. Alıştığımı düşünsem de her seferinde biraz daha tükendiğimi hissediyordum. Yaşıtlarımdan oldukça farklı bir hayata gözlerimi açmıştım ve bunun bedelini ödemek zorundaydım.

Pek çok ağa kızından daha zor bir hayat yaşıyordum. Zira aşiretin ağası olan babamın tek vârisi olarak sorumluluklarım çok fazlaydı. Çok iyi bir eğitim almıştım. Okul hayatı bana göre olmadığı için birkaç gün önce mezun olduğum liseyle öğrenciliğim sona ermişti. Toprakla uğraşmayı, aşiretimin insanlarıyla ilgilenmeyi istiyordum.

Ne kadar başarılı olursam olayım tek başına yeterli olmayacağını biliyordum. Babam son nefesini verdiğinde aşiretine, insanlarına, topraklarına ve mirasına sahip çıkacak güçlü bir adamla evlenmeliydim.

Halam, bu önemli konuda da kararı bana bırakmamıştı. Kocam, halam Beyaz Uluhan'ın torunu Genco olacaktı. Yüzünü sadece fotoğraflardan bildiğim, göz göze dahi gelmediğim kuzenimin karısı olmam isteniyordu. Uluhan Aşireti'nin vârisi ve Yedi Aşiret'in gelecekteki reisi olması yeterli miydi peki?

Halamın dediği doğru muydu? Kaderlerimiz bir miydi? Alın yazılarımız eş miydi? Aksini iddia etmem mümkün olmadığı için çok uzun zaman önce bu durumu kabul etmiştim. Babam dışında herkes bu evliliğin olmasını bekliyordu.

"Onu nasıl Kahraman Aşireti'nin topraklarına götürürsün, Beyaz?"

Halam çatalını sert bir hareketle bırakıp babamın yüzüne baktı. "Rojda, elçimiz biliyorsun, kardeşim. Orada olması en doğrusuydu."

"Bu barışı tek isteyen sen ve oğlun Barzan. Diğer ağaların kabul etmeyeceğini biliyorsun. Kızımın hayatını her seferinde tehlikeye atmaktan vazgeç."

Öznesi olduğum sözleri işitirken başımı eğdim. Ses çıkarmamam gerektiğini çok uzun zaman önce öğrenmiştim.

"Rojda, bundan sonra benim iznim olmadan bir yere gitmeyeceksin!"

Duyduğum sözlerle telaşla halamın yüzüne baktım. Genco'nun birkaç güne kadar geleceğini öğreneli saatler olmuşken babamın bu sözlerini kabul edemezdim. "Ama baba..."

"Söz ver bana!" dedi babam ciddi bir ifadeyle. "Yoksa seni üniversite eğitimin için yurt dışına gönderirim. İsteyip istememen umurumda bile olmaz."

"Tamam... Tamam baba," dedim omuzlarımı düşürürken.

"Güzel," derken babam, halama dönüp ardına yaslandı. "Bundan sonra barış için kendine başka bir elçi bulmanı öneririm, abla."

Verdiğim sözle birlikte tüm neşemi yitirdim. Halam ve babamın tartışmasını dinlemeyi bırakıp yemeğimi çatalımla didiklemeye başladım. Ta ki telefonuma gelen mesajın ince sesini işitene kadar. Babam henüz bilmese de verdiğim söz o dakikada yok oldu.

"Bana verdiğiniz sözü unutmadınız, değil mi Rojda Hanım?"

Okuduğum mesaj Savaş Kahraman'a aitti.

***

Savaş...

Güzel yüzü öfkeyle gölgelenmiş, kaşları çatılmış olmalıydı. Minik elleri de yumru hâlinde telefonunu sıkıyordu. Yanında olmasam da onu tam olarak tanımıyor olsam da tepkilerinin bunlar olacağını biliyordum. Avucumdaki telefonu ceketimin cebine yerleştirip masadan doğruldum. Hizmetliler konakta koşuşturuyor, eşyaları toparlıyorlardı. Bu geceden itibaren burada kimsenin kalmasını istemediğim için hizmetlileri Sancar Kahraman için mevlit okunan yere, çiftlik evine göndermeye karar vermiştim. Bunu söylediğimden beri şaşkın bir hâlde dört bir yana dağılmışlardı. Neden böyle bir karar aldığımı, henüz ağalığı devralır almaz konağı boşaltmamı anlayamıyorlardı. Ama açıklama yapmaya niyetim yoktu. Bu lanet yeri hiçbirinin yuva olarak görmediğini biliyordum. İhanetin kokusunun sindiği, ölümün gölgesinin düştüğü bir yer ancak cehenneme mesken olabilirdi.

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin