22. Bölüm

28.5K 966 25
                                    

Rojda...

Terasın ucundaki sedirlerde uzakta görünen dağlara bakarken mutsuz hissediyordum. O gün avluda yaşananların ardından onu görememek canımı yakıyordu. Önüme uzatılan gazeteyle arkama döndü.

"Oku!"

Önce halamın yüzüne ardından gazeteye baktım. Halamın öyle ciddi bir ifadesi vardı ki aksini yapmak aklımın ucundan dahi geçmemişti. Avuçlarımla sardığım gazetenin manşetindeki haberi gördüğümde irkildim.

Tenime dokunan o eller, şimdi fotoğraftaki kadının yüzüne dokunuyordu. Gözlerine bakan güzel mavi gözler, o kadının yüzünde geziniyordu. Kollarında ateşler içinde bedenini yakan, mahrem anlar yaşadığı Savaş Kahraman başka bir kadınla gazeteye manşet olmuştu. Sanki ona hiç dokunmamış gibi kolayca başka bir kadını almıştı sıcaklığına. Aklıma gelen türlü düşünceler ve gözlerimin önünde yer eden görüntülerle gazete milim milim avuçlarımda yok oldu. Aklımda ise tek bir isim vardı: Bade.

Savaş Kahraman'ın sevgilisi ve gazetedeki sözlere göre kalbini çalan tek kadındı. Gözlerimi sıkıca yumarken hatırımdan silmek istedim Savaş'ı. Artık saçma düşüncelere yer vermeyecektim. Cebimde çalan telefonumun sesiyle gözlerimi araladım. Titreyen ellerimle alıp, baktığımda oydu. Savaş arıyordu. Hırsla telefonu meşgule verirken halamın bizi birlikte yakaladığı sabah söylediği sözleri yankılandı kulaklarımda.

"Genco'nun karısı olacaksın, Rojda Kurt. Senin ismine sadece Uluhan soyadı yaraşır. Anası bir günahkâr olan adamınki değil!"

Savaş...

Atını eyerlerken, sesimi işittiğinde korkuyla çığlık attı. Ellerimle dudaklarını hızlıca örtüp, belini sardığımda benim varlığımı anlamış gibi sakinleşti. Ama kısa sürdü bu hâli. Hızlıca öfkelenip, kollarımın arasında debelenmeye başladığında kulağına fısıldadım.

"Sesini çıkarmazsan çekeceğim elimi!"

Uysal bir hâlde başını salladığında çektim elimi. Kollarımın arasından hızla uzaklaştığında ise onu sarmamak için güçlükle tuttum kendimi.

"Ne işin var senin burada?" İnce kaşlarını çatmış, kara gözleriyle bana bakıyordu.

"Seni görmek için geldim. Numaranı neden değiştirdin?"

"Sana hesap vermek zorunda değilim, Savaş Ağa!" Küçük burnunu havaya diktiğinde ısırmamak için güçlükle tuttum kendimi.

"Vereceksin, küçük hanım! Bana aldığın soluğun hesabını dahi vereceksin!" dedim üzerine yürürken.

"Beni o gün konağından kovduktan sonra ne yüzle geliyorsun buraya? Sevgiline gitsene ya da o gelsin buraya! Senin için hazırladığım o yatakta sevişirsiniz belki!"

Ufak adımlarla geri geri giderken şaşkındı. "Ne... Ne yapmaya çalışıyorsun? Gelmesene üstüme!"

"Ben seni kovmadım. Hem sen kıskandın mı beni?" dedim tahta duvara yaslarken bedenini.

"Ne münasebet! Hem ben senin neyinim ki kıskanayım?"

Küçük çenesini tutup, gözlerini gözlerime kenetlerken fısıldadım. " Ah olsan... Benim olsan..."

"O kadını da bu sözlerle mi kandırdın? Ona da böyle mi dokundun? Hatta belki de daha fazlasını yapmışsındır, Savaş Ağa! Sevişmişsinizdir!"

Kızgınlıkla söylediği sözler, kalbimi tatlı bir kıpırtıyla sarssa da duygularımı dizginlemeye çalıştım. "Rojda..."

"Ama umurumda değil!" dedi çenesini parmaklarımdan kurtarırken. "İstediğiniz kadınla olabilirsiniz! Özgür bir adamsınız!"

GÜNAHKAR (Yedi Aşiret Serisi - I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin