4: Biri Keşfetmek Mi Dedi?

786 82 188
                                    

Okulun ilk haftası sınıftan sınıfa koşarak ve koridorlarda kaybolup durarak geçmişti. Her birinci sınıf gibi ben de derslere profesörlere ve Hogwarts’la ilgili diğer her şeye uyum sağlamaya çalışmıştım ve bana kalırsa buraya alışmaya başlamıştım. Yine de keşfedemediğim yüzlerce sınıf ve koridor kalmıştı ama buna pek aldırış etmiyordum. Ne de olsa önümde daha koskoca yedi sene vardı.

Bu kısa süre içinde Dexter bile depresyon halinden iyice çıkmış, kendine güvenen ve biraz da bilmiş bir hale bürünmüştü. Hatta çoğu zaman kahkahalarımızda bize eşlik eder oldu. Zamanımın çoğunu Hansel ve Adore’la geçirir olmuştum.

Cumartesi sabahı ise gün, Ortak Salon’umuzdaki bir tartışmayla başladı. Kavganın başını odamda hazırlanmakta olduğumdan dolayı kaçırdığım için bir süreliğine olup bitene anlam vermeye çalışıyordum ki Dexter’ın benden önce gelmiş, tartışan iki çocuğu izlediğini fark ettim. Bir üst sınıftan Justin Finch-Fletchley, adını bir türlü aklımda tutamadığım bir çocuğu Kristal Şişesini çalmakla suçluyor gibi görünüyordu. Bu kadar büyütülecek bir şey olduğunu düşünmüyordum.

Dexter’ın yanına gittim ve “Problem bir kristal şişe mi?” diye sordum küçümseyici bir ses tonuyla. Her ne kadar sesime aşina olsa da kim olduğumu onaylamak istermiş gibi önce yüzüme baktı ve ardından gülümsedi. “Günaydın… Şey, sayılır.”. Kavga onu germiyor gibiydi.

Şaşkınlıkla ona baktım, “Nasıl yani? Tartışma şişenin kaybolmasından çıkmadı mı?” İki çocuk hala birbirlerine laf atmaktaydı ve artık iki tarafın arkadaşları da sözlü savaşa dahil olmuşlardı. Justin’in arkadaşlarından olan Alaska bile kendi arkadaşını savunma çabası içindeydi.

“Asıl tartışma Justin’in kristal şişesinin Justin’in kendi cebinden çıkmasıyla başladı.” dedi Dexter. “Ama Dylan’a öncesinde şişeyi alıp almadığını sorunca ve şişe kendi cebinden çıkınca Dylan durduk yere  parladı.” nefes almak için duraksadı. “Yemin ederim hırsız kelimesini ilk kullanan Dylan’dı. Justin’inki sadece masum bir soruydu.”. Kalabalığa kısaca bir göz attıktan sonra yeniden bana döndü ve “Neyse,” dedi. “Kahvaltıda görüşürüz.” hemen çıkışa yöneldi.

Bir anlığına odadaki gerginlikten uzaklaşıp gülerek, “Ravenclaw Ortak Salon’undan uzak durmaya çalış.” diye seslendim arkasından ve Dexter da gözlerini devirip gülerek, imalı imalı, “Ha-ha!” dedikten sonra Ortak Salon’dan çıktı.

Sınıf başkanlarının müdahalesiyle tartışma, Hansel ve Adore göremeden bastırılmıştı. Yine de kavgadaki iki tarafın arası bu andan itibaren biraz limoni olacak gibi görünüyordu. Hans ve Adore’a sabahki olayı yakalayabildiğim kadarıyla özet geçtim.

“Hufflepuff Ortak Salon'unda böylesine huzursuz bir an olacağını kim tahmin edebilirdi.” dedi Hansel memnuniyetsizce merdivenleri inerken. Alt katımızda kalan merdiven, üzerinde bir grup erkek öğrenci varken hareket etmeye başladı. Bu durum ilk tanık olduğum an kadar etkileyici gelmiyordu artık.

“Bilmiyorum.” dedi Adore, “Dean en başından beri…”

“Dylan” diyerek düzelttim.

Adore beni duymamışçasına konuşmasına devam etti, “o çocuk bana farklı geliyor. Biraz gerginlik verici bir çocuk ama neyse ki son sınıfta ve yalnızca bir sene dayanmamız yeter.” bir an endişeyle bizi süzmek için duraksadı. “ Bu sırada ona bulaşmamaya çalışırız.”

“Dylan bu sene FYBS’lere hazırlanıyor.” dedi Hans, çocuğu savunmak için, “Yani gergin olması oldukça normal.”

O sırada biraz ileriden geçen, Slytherin’den bir grup kızın arasındaki Astoria dikkatimi çekince Hans ve Adore’u geride bırakarak onlara doğru ilerledim. Astoria safkan olmayanlarla görünmekten çekiniyordu ama belki benimle tek başımayken konuşmayı sorun etmezdi.

Melrose: Hufflepuff KupasıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon