Part 5 ''Did You Miss Me Justin?''

391 33 9
                                    

Bilincim yerine geldiği halde gözlerimi açamıyor, üzerimde bir ton varmış gibi hissediyordum. Sonunda göz kapaklarım hareketlendiğinde yalnız olduğumu anladım. Kafamı kaldırmaya çalışırken boynumda hissettiğim acıyla elimi oraya  götürdüm, kanıyordu. Elimle kanamayı durdurmayı denerken, nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Havanın karanlık olmasının etkisiyle pek bişey gördüğümü söyleyemem sadece bir kaç ağaç ve bitki görebilmiştim. Telefonumun hala cebimde olduğunu anlayana kadar koştum ve sonunda fark ettiğimde neden daha önce düşünemediğim için kendime kızdım.

Bir ağacın gövdesine yaslayıp onu aradım "Justin".. Fakat meşgul çalıyordu, daha fazla dayanamayan yaşlarım süzülürken her zaman özendiğim gibi telefonumu duvara olmasa da karşıdaki ağaca fırlattım. Kaybedecek bir şeyim yoktu. Yavaş yavaş bilincim kapanmaya başladığında yere yığıldım.

Justin'in Ağzından

Ellie çığlık atıp yere yığıldığında ona doğru koşmak ve onu kucaklamak istemiştim. Alevlerin esir aldığı ev patlarken Ellie'ye bakmayı bırakıp eve dönmüştüm. Geriye baktığımdaysa Ellie yoktu. Bir süre etrafta koştuktan sonra umutsuzluk içinde yere yığıldım. Ona verdiğim sözü tutamamıştım, onu koruyamamıştım. Kafamı kollarımın arasına alıp ağaca yaslandığımda gözlerimden akan yaşları henüz farkedebilmiştim İlk defa ağlıyordum,ilk defa bir kız için.. O benim donmuş kalbimi eritebilmişti, hayatıma nasıl girdiğini anlayamamıştım bile ama benden çok şey götürmüştü.

Ellerimle ıslak yanaklarımı silip ne ara çöktüğümü fark etmediğim yerden ayağa kalktım evet arada düşüyorum ama hayır yenilmiyorum. Ne pahasına olursa olsun Ellie yaşayacak uğruna ölmem gerekse bile. Hadi gidip biraz avlanalım ya da Ellie'nin deyişi ile biraz Winchestercılık oynayalım.

Ellie'nin Ağzından

Uyandığımda üstüm o gün bulduğum sarı salya ile kaplıydı, küçük bir miktarı ilgi çekici olsada şuan midem bulanıyordu. Fazlasıyla yapış yapış olduğundan hareket edemiyor olduğum yerde tepinmekten ileri gidemiyordum. Yaptığımın işe yaramadığını anladığımda durdum ve nefes alışverişimi düzene sokmaya çalışıyorum. Nerde olduğumu henüz anlayamamıştım. Tekrar hareketlenemeden gelen seslerle nefes almayı bıraktım, yalnız değildim. Biraz daha dikkatli baktığımda yine o sarı şeyin içindeki diğer insanları ve o şeyi görüyordum. O diğer insanları bana yaptığı gibi bu sıvının içine hapsederken ben tabiri caizse nefes almayı unutmuştum. Sonunda onun gittiğini anladığımda kurtulma çalışmalarıma devam ettim ve sonunda kollarımı kurtarabilmiştim. Ceplerimi yokladım ve o anda nerden geldiğini hatırlamadığım törpü ile salyayı yarmaya çalıştım. Bir gün gerçekten bir işe yarayacağı kimin aklına gelirdi? Sonunda tamamen kurtulduğumda diğerlerini de kurtarmak istedim, çok istedim fakat şuan kaçmaktan başka bir seçeneğim yoktu. Boynum artık kanamıyordu fakat hala acıyordu bir elim boynumda nerde olduğumu anlamaya çalışırken yine o sesleri duydum. Kendimi hemen bir kayanın arkasına attım. Sesler iyice yaklaştığında kenardan ne olduğunu görmeye çalıştım.

Önce sarı şeyin içinden birini çıkarttı ve sonrası ise tamamen bir kusma nedeni. Ciddiyim o şey çocuğun ağzından,burnundan ve kulaklarından içine girdi. Tanrım!

Çocuk bir süre hareketsizce yerde kaldı ardından göz kapakları hareketlendi, gözleri simsiyahtı. Şuan kendimi Supernatural'de gibi hissediyordum ama işin kötü tarafı beni kurtaracak bir Sam, Dean yani Justin olmamasıydı. Kayanın arkasına iyice gizlenip gitmesini bekledim. Anladığım kadarıyla burası bir mağaraydı ve tek yapmam gereken çıkışı bulmaktı.

Gittiğinden emin olduktan sonra taşın kenarından mağarayı yokladım ve ayağa kalktım. Mağaranın karanlık ve dar kolidorlarında ışığı aradım. Uzun bir yürüyüşten sonra yanağıma aldığım darbe ile yere çakıldım. Bu o şeyin içine girdiği çocuktu. Siyah gözlerini bana dikmişken benim ayağa kalkacak hatta gözlerimi açık tutacak gücüm bile yoktu. Olduğum yerde ölümü bekliyordum.

Başaramadık.

Biz o şeye yenildik, ben dayanamadım. Bu kadar saçma şey benim için çok fazla. Ben kırılganım hiçbir zaman güçlü olamadım.  Bu maceranın tek iyi yönü ben aşkı tatmıştım. Kesinlikle Justine aşıktım keşke burada olsaydı, keşke beni yine kurtarsaydı. Onun yanında her sorun yok oluyordu şimdi yine gelse yine sorunlardan kurtarsa.

Ölümcül darbe bana yaklaşırken gözlerimi kapattım.

------

Justinin Ağzından

Mağaranın ağzına geldiğimizde arabadan indim ve babamın gerekli malzemeleri almasını bekledim. O şey insan şekline girmeye çalışıyordu. Fakat unuttuğu bişey vardı. Bedenler zayıf ve onu kaldıramazlar eğer içinde bulunduğu beden çürürken başka bir bedene geçemezse oda onunla birlikte çürür.

İşte geldim Ellie hem seni kurtarıcam hemde ikimizi bu saçma hayattan ve zamanı geldiğinde ise hayatından defolacağım. Ben normal değilim, hiç bir zaman olmadım. Benim karanlığımın seni mahvetmesine izin veremem sen yeterince güçlü değilsin.

Senden vazgeçecek kadar çok sevdim seni.

Sonunda babam geldiğinde içeri girdik ve kısa bir süre sonra karşımıza çıktı. Ellie yerde can çekişiyor ve o şey ise onun kanını içiyordu. Kafasına attığım darbe ile affalladı. Babam onun ellerini tuzdan iplerle bağlarken o dışarı çıkmaya çalışıyordu. Hazırladığımız karışımı aldım ve alnına mührü çizdim. O mühür sayesinde dışarı çıkamayacaktı. İşin büyüğünü babama bırakıp Ellie'nin yanına koştum. Isırıldığı için öleceği kesindi ve bunun için hiçbir panzehir yoktu. En azından ben öyle biliyordum.

Cansız bedenini yere bıraktım ve ayağa kalktım. Duvarları yumruklamaya ve tekmelemeye başladım. Bir yandan da bağrıyordum

''Hayır gidemezsin!!''

''Bana aşkı öğretip hayatımdan böyle çıkamazsın!''

Sivri taşlar ellerimi kesmişti ama acımıyordu, ellerimdeki kanı t-shotume sildim ve Ellie'nin yanına çöktüm. İşini bitirmiş olan babam yanıma yaklaştı ve elini omzuma koydu. Kafamı kaldırdım.

''Herşey bitti Justin. İşi tamamla''

Dedi ve bana bir kazık uzattı.

''Ne?''

''Ellie dönüşmeden önce kazığı kalbine saplamalısın ve sonra sonsuza kadar bitecek.''

''Neye dönüşecek?''

''Bildiğimiz tanımıyla bir vampire ama dönüşmeme yani ölme şansı da var''

Kazığı bana bırakıp mağaradan çıktı. Ama biliyorum yapamayacaktım. Ben kazık elimde uyanmasını beklerken düşünceler beni boğuyordu. Sonunda öldüğüne emin olduğumda ayağa kalktım ve kazığı bir kenara fırlattım mağaranın çıkışını ararken duyduğum seslerle arkamı döndüm, hiç bir şey yoktu. Önüme döndüğümde ise..

Ellie?

''Yoksa şimdiden beni özledin mi Justin?''

Selamlar ^^ Uzun bir aradan sonra saçma olduğunu düşündüğüm bir bölüm ile karşınızdayım umarım hoşunuza gitmiştir ^.^  Yeni bölüm için +15 vote ve yorum istiyorum çünkü yorumlarınız benim için çok önemli bana ilham veriyorlar :) Diğer bölümler daha ekşinli olucak ^^ Spoiler vermeden susuyorum :D Okuduğunuz için teşekkürler sizi seviyorum ^^ <3 xxx

Not: Yorum gelmediğinden dolayı sonraki bölüm final bölümü olacaktır..

  

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 22, 2014 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

The Thing (Justin Bieber Fan Fiction Türkçe)Where stories live. Discover now