Uzaklaşmak...

2.9K 89 12
                                    

Tüm gece uyuyamamanın verdiği yorgunlukla kalkıp güzel bir duş aldım… Duştan çıktığımda saat 7 olmuştu pencerenin yanına yaklaşıp Kerem’in arabasına baktım, yoktu… Gelmemişti… Komidinin üzerinde duran telefonumu alıp Kerem’i aradım… Çaldı, çaldı defalarca çaldı ama açmadı. Belki de ben aradım diye açmadı… Önceden de böyle yapardı, kıskandığında gözü bir şey görmezdi bağırır çağırır, kızar, çeker giderdi defalarca arardım ama açmazdı daha sonra da pişman olup özür dilerdi. Sakinleşmek için kaçardı benden daha fazla zarar vermemek için uzaklaşırdı. Mantıklı düşündüğüm de hak verirdim Kerem’e. Şimdi uzaklaşma sırası bendeydi… Sakinleşme, kendimle yalnız kalıp düşünme sırası bendeydi…

 Bavuluma birkaç kıyafet ve özel eşyalarımı da koyup, ceketimi de alıp indim aşağıya  henüz hiç kimse uyanmamıştı bir yandan sevindim eğer uyanık olsalardı geçerlerdi karşıma ve beni asla bırakmazlardı… Elime aldığım kağıt kalemle arkadaşlarıma derdimi anlatmaya çalıştım…

 “Uyandığınızda, beni göremediğiniz de telaşlanmayın diye yazıyorum bu notu size lütfen anlayın beni. En zor anlarım da sizler vardınız yanımda şimdi, ben o kadar acı çekmişken Kerem’i tamamen gitti sanmışken çıkıp gelmesi dengemi alt üst etti… bu bir veda değil sakın öyle anlamayın ben sadece biraz uzaklaşıp, kafamı dinleyip tekrar geri geleceğim… Şimdi siz bana, size nereye gittiğimi söylemediğim için kızıyorsunuz ama eğer söylersem de gelir beni alırsınız biliyorum. Söz veriyorum kendime çok dikkat edip, kendimi toparlayıp aranıza döneceğim.”

Arabaya binip uzaklaştım evin önünden, şehir dışında ki kışlık eve doğru sürdüm. Uzaklaştıkça canım daha çok yanıyor, gözlerim doluyordu… Kaçmak bana göre değildi.

-

Kerem’in ağzından

Sakinleşip eve geldiğimde ortalıkta kimse yoktu, ayakkabılarımı çıkartırken gözüm aynanın kenarına sıkıştırılmış pembe renk not kağıdına çarptı… Notu elime alıp okuduğumda, canım gitmek zorunda kaldığım o günden daha fazla yanmıştı. Şimdi de Zeynep kaçıyordu bizden, aşkımızdan… Sandalyeyi çekip masaya oturdum, Zeynep nereye gitmiş olabilirdi? Düşüncelerle boğulurken yanıma gelen Barış’ı bile fark etmedim.

Barış: Kardeşim, neyin var?

Kerem: Yok bir şeyim.

Barış: Kavga mı ettin sen? Kaşına ne oldu Kerem?

Kerem: Ufak bir şey önemli değil.

Barış: Elinde ki ne?

Kerem: Not. Zeynep yazmış…

Barış: Sana mı?

Kerem: Hayır. Size.

Barış: Ne demek bize Kerem, doğru dürüst anlatsana şunu.

Kerem: Zeynep, gitmiş…

 Merdivenlerden inen Melis duydukları karşısında şaşkınlıkla kalakaldı…

Melis: Ne nereye gitti?

 Kerem oturduğu yerden kalkıp Notu Melis’e verdi ve çıktı evden…

-

Barış: Hayatım otur şuraya bi, kafasını toplasın arar bizi.

Melis: Ya Barış nereye gitmiş olabilir…

Yağmur: Ne oluyor Melis neden bağırıyorsun?

Can: Senin sesine uyandık kızım ne oluyor?

 Hıçkırıklarının arasından konuşmaya çalıştı Melis…

“Zeynep gitmiş… Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı varmış…” hemen telefona sarıldı Yağmur.

Melis: Aradık biz açmadı.

Can: Zamana ihtiyacım var dediyse bir bildiği vardır… Arar bizi birkaç güne kadar da döner…

 Başını Can’ın omzuna yasladı Yağmur, Barışta Melis’in elini tutarak destek veriyordu…

-

Kışlık evin bulunduğu siteye girerek camı yarıya kadar indirip site görevlisi Adnan amcaya selam verdim…

Adnan amca: Hoş geldiniz Zeynep hanım.

Zeynep: Adnan amca ya lütfen hanım deme, ben anlaştığımızı sanıyordum bu konuda.

Adnan amca: Gülümseyerek ekledi “ Hayırdır kızım sen pek uğramazdın?”

Zeynep: “İyi gelir diye düşünmüştüm.” Yüzüm asılmıştı.

Adnan amca: İyi bakalım, geç hadi.

 Gülümseyerek kapattım arabanın camını. Evin önüne geldiğimde arabadan bavulumu alıp kapıyı açtım ve burayı hiç özlemediğimi fark ettim. Bavulumu merdivenlerin önüne bırakıp hemen bir kahve yaptım kendime. Kahvemi içerken, çantamdan çıkardığım telefonumda 6 cevapsız çağrı vardı… Melis pes etmiyordu oysa Kerem aramamıştı bile. Tam telefonu kapatacak iken tekrar çalmaya başladı, yüzümde oluşan gülümseme ile açıp kulağıma götürdüm…

Zeynep: Efendim, Demet sultan?

Demet:  Kuzum, nasılsın?

Zeynep: İyiyim anne, sen nasılsın?

Demet:  İyiyim bende. Kışlık evdeymişsin.

Zeynep: Evet de nerden duydun hemen?

Demet:  Adnan aradı, moralin bozukmuş neyin var Zeynep?

Zeynep: Yok bir şeyim değişiklik olsun diye.

Demet:  Kerem gelmiş.

Zeynep: Evet. Sen ne zaman geleceksin anne?

Demet: Hazırlamam gereken birkaç koleksiyon daha var ama Sevim’in defilesinde orada olacağım…

Zeynep: Konuştunuz mu Sevim teyzeyle hiç? Kerem’in geldiğini biliyorlar mı?

Demet: Evet konuştuk, zaten bana da Sevim söyledi. Ama uğramamış eve, bide sana da kırgın…

Zeynep: Biliyorum…

Demet: Bir ara uğra kızım, emin ol ki Kerem’in gitmelerinde onların bir suçu yok.

Zeynep: Tamam anne.

Demet: Peki, senin kışlık eve gitmenle Kerem’in dönmesinin bir ilgisi var mı kuzum?

Zeynep: Lütfen anne. Kapatıyorum ben şimdi ulaşamazsan merak etme iyiyim, ben arayacağım seni… Öptüm.

 Annemle telefon konuşmam bittiğinde telefonumu tamamen kapattım, madem bir işe kalkıştım tam olsun! Bir ağrı kesici içip uzandım… Ben daha önce hiç yalnız kalmamıştım.

-

Kerem’in ağzından

Zeynep’in gittiğini o küçücük not parçasından öğrendiğimde, ben Zeynep’i bırakıp gittiğimde neler hissettiğini daha iyi anladım. Ama bir fark vardı Zeynep açıklama yapmıştı…

Arabayı, Zeynep’le evimizin önünde durdurup güvenlikten aldığım anahtarlarla kapıyı açtığımda Zeynep’in kokusu doldurdu burnumu. Bize ait eşyalar, Zeynep’in zevkine göre döşenmiş mobilyalar, duvarların rengini saklayacak kadar çok fotoğraflar tamamen bize ait 2 katlı bir ev… Bizim evimiz… Evin içerisine göz gezdirirken az ilerde ki masanın üzerinde duran yüzüklere takıldı gözüm. Benim ve Zeynep’in yüzüğü…

 “Seni bulacağım Zeynep, her neredeysen bulacağım, anlatıp gönlünü alıp, affettireceğim kendimi o yüzüğü tekrar parmağına takıp seni bir daha üzmemek için söz vereceğim…” , Geliyorum güzelim, tekrar biz olmak için seni bulmaya geliyorum.

Aşık OlmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin