Gözyaşı...

3K 97 4
                                    

Huzursuzca kıpırdandım yatağımda telefonumu elime alıp baktığımda, saat 8’20 geçiyordu… Zorla doğruldum, birkaç dakika yatağımın içinde oturduktan sonra kalkıp eşofman takımlarımı giyip koşuya çıktım.

 Sahilde biraz yürüdükten sonra, bir banka oturdum ve cebimden çıkarttığım telefonum ile Aksel’i aradım. Birkaç kere çaldıktan sonra Aksel’in uykulu sesi duyuldu. Belli ki uyandırmıştım.

Aksel: Efendim Zeynep?

Zeynep: Şu yemek işini bugün halledelim, olur mu?

Aksel: Tamam, kaçta alayım seni?

Zeynep: 6 gibi uygun mu?

Aksel: Uygun. Geldiğimde ararım, çıkarsın.

Zeynep: Tamam.

 Telefonu kapatıp tekrar cebime koyduğumda, başımda dikilen Kerem’i fark ettim. Öyle boş boş bana bakıyordu, hiçbir şey demeden denizi seyretmeye başladım… Bir süre sonra dikilmekten vazgeçip yanıma oturdu, konuşmuyordu… Gözlerini hiç ayırmadan sadece beni seyrediyordu.

Zeynep: Ne oldu Kerem?

 Cevap vermeden sadece, öyle baktı bana pes edip gözlerimi tekrar denize çevirdim…      “ Soru soranda suç zaten!”

Kerem: O yemeğe gidecek misin Zeynep?

Sorduğu soruyu duymazlıktan gelip, soruya karşılık bir soru da ben sordum.

Zeynep: “Sen beni mi takip ediyorsun?”

Kerem: “Zeynep yemeğe gidecek misin?” Israrla aynı soruyu sormaya devam ediyordu…

 Kerem’in yanından kalkıp yürümeye başladığımda, önüme geçip durmamı sağladı. Başımı yerden kaldırıp gözlerinin içine baktığımda, Mavimsi gözleri buz gibiydi, üşüdüm…

Kerem: Gitme Zeynep…

Zeynep: “Çekil önümden.”  Yüzümü avuçlayıp gözlerini gözlerime sabitledi.

Kerem: O yemeğe gitmen demek, benden gitmen demek Zeynep…

 Kerem’in gözlerinin dolduğunu gördüğümde, benimde gözlerim doluverdi. Tamam, doğru Kerem’in canının da benim gibi yanmasını istemiştim ama yine de kıyamıyordum işte… Kerem’in canını yakayım derken kendi canımı da tekrar yeniden, yakıyordum.

Zeynep: Ben senden gitmedim ki, sen benden gittin.

Kerem: Zey-

Zeynep: “Beni öylece bırakıp giden sendin… Hiçbir şey demeden, hiçbir açıklama yapmadan, gözümden akan yaşlara aldırmadan gittin. Hoşça kal demeden gittin sen… Ben sebebini bile bilmeden terk edildim Kerem. Şaka yapıyorsun sandım, o yüzüme çarptığın kapıya dayanıp saatlerce dönmeni bekledim… Biliyordum dönmezdin, dediğin dedikti bilirdim senin kadar iyi tanırdım seni… Benden değil, evimizden değil, birlikte aşkı yaşadığımız şehirden değil o kadar uzağa gittin ki… Nefes almam için kokuna ihtiyacım vardı, bunu bile bile gittin. Günlerce bembeyaz bir hastane odasında seni bekledim, dönmeni. Beni o hiç sevmediğim hastane kokusuna sen ittin, o hastanenin burnuma dolan iğrenç kokusuyla unuttum kokunu… Şimdi 1 sene sonra karşıma çıkıp hiçbir şey olmamış gibi davranmamı bekleme, şimdi sakın beni affet deme…” Gözümden yanağıma süzülen gözyaşlarımı sildim elimin tersiyle.

Kerem: Zeynep ağlama… Neden gittiğimi anlatabilirim sana… -

Zeynep: Hıçkırıklarımın arasından zorda olsa konuşmaya çalıştım. “Kerem anlamıyorsun. O gün eve seni görmek için, özlediğim için koşarak geldiğim o gün… Eğer o gün sorduğumda anlatsaydın, tek bir cümle kurup olanları söyleseydin bir çözüm yolu bulabilirdik. Ama şimdi anlatsan bile biz o yolda bir daha asla yürüyemeyiz Kerem… Senden nefret etmedim… Kızdım, küstüm, kırıldım ama nefret etmedim… Ben artık seni gördüğümde beni terk eden adamdan başka bir şey göremiyorum… Üzgünüm.

 Son cümlemi bitirdiğimde, koşarak Kerem’in yanından uzaklaştım, her adımımda daha çok ağladım. Son cümlemi bitirdiğimde Kerem’in gözünden akan yaşı gördüğümde kendimden nefret ettim, canım her zamankinden daha da çok yandı… Koşarak eve gelip odama kapattım kendimi daha çok ağlamaya başladım daha çok… Çok… Çok.

 Kerem’in ağzından

 Kalktığımız banka oturdum yeniden, adi Aksel yüzünden ne kadarda çok yaktım Zeynep’in canını… Ama pes etmeyeceğim Zeynep anlayacaksın beni, anlaman gerek. Sana gelip anlatmadan önce ilk işim Aksel’in cezasını vermek, bizi ayırmanın, senin canının yanmasına sebep olmak ne demek göreceksin…

-

 Büyük bir baş ağrısıyla araladım gözlerimi komidinin üzerinde ki saate baktığımda 5’e geliyordu, ağlarken uyuyup kalmışım. Yataktan kalkıp aynaya baktığımda korkunç bir haldeydim. Gözlerim kızarmış şişmişti. Ağlarken uyuyup kalmıştım… Güzel bir duş alıp kendime geldikten sonra, saçlarımı bir topuz yapıp bir iki bukle açıkta bıraktım elbiselerin arasından rastgele seçtiğim kırmızı elbise mi giyip son olarak çantamı da aldıktan sonra aşağıya indim, evde kimse yoktu ayakkabılarımı giyerken çantamda çalan telefonumu çıkartıp kim olduğuna bakmadan açtım…

Zeynep: Efendim?

Aksel: Zeynep, geldim ben…

Zeynep: “Geliyorum” diyerek kapattım telefonu…

 Telefonumu ve anahtarlarımı çantaya atıp, ayakkabılarımla aynı tonda olan ceketimi geçirdim üzerime ve çıktım… Arabaya binip hiç bir şey demeden kemerimi takarken Aksel arabayı çalıştırdı. Moralimin bozuk olduğunu anlamasından olacak ki hiçbir şey demedi, üstelemedi, sormadı…

 Aksel, arabayı yemek yiyeceğimiz restaurant doğru sürerken ben sadece dışarısını seyrediyordum… Aklımdakiyle yanımda ki farklı adamdı farkındaydım ama yine de ben en sevdiğimi hayal ettim… Kerem’imi…

Aşık OlmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin