Bölüm 8

2.2K 91 1
                                    

Poyraz Bulut

Ceren aslına bakılırsa çok güzel bir kızdı. Dışına bakıldığında masum görünen bir tarafı vardı fakat duygusal yönü kesinlikle öyleydi. Ailesine ve kuzenlerine çok değer veriyor, hatta ve hatta kuzeni üzüldü diye kendisine zarar veriyor. Bu fazlasıyla garip bir davranış ancak, Ceren'in sevgisini gösterme şekli belki de böyleydi. Kendisine verdiği zarar onları daha iyi yapmayacaktı ama bu Ceren için farklı bir anlayıştı. Omuz silktim, mazoşist bir tarafı varsa bilemezdim ve karışamazdım. Tabii kuzenlerine olan bu sevgisi beni büyülemedi diyemezdim. 

Ebru ile olan minik sorunu düşüncelerime cereyan ettiğinde dudağım kıvrıldı. Ebru, kendisince bana platonikti ve çevremde gördüğü kızlara saldırıyordu. Bu yüzden okulda korkulan bir yanı vardı. Bu sayede popüler olmuştu bile diyebilirdim. Hangi aptal kendisini sevmeyen birisinin yanındaki kızlara sorgusuz sualsiz saldırırdı? Cevabı aslında netti, Ebru. 

Fazlasıyla güzeldi, çekiciydi. Fakat bu kadardı işte. Fazlası yoktu. Onunla bir aralar ilgilenmiştim ama fazlası olmamıştı. Görmüştüm çünkü onun nasıl birisi olduğunu. Güzel kızlar ilgimi çekerdi, ilgimi giderene kadar yanlarında olurdum. Eğer ilgimi tamamı ile kendisinde toplayamamış ise, devamı olmazdı. Zaten herkesin yaptığı da bu değil miydi? Bu yaptıklarım yüzünden yargılanmayı hak etmiyordum, yakışıklı olmam ve güzel kızlarla ilgilenmem benim suçum değildi. Yani, belki. 

Ebru'nun Ceren'i kışkırtması saçmalıktan başka bir şey değildi. Ceren'e bulaşmayı aklından nasıl geçirmişti? Onu tanımıyor olması muhtemeldi fakat biliyordum ki, Ebru'nun Ceren karşısında hiçbir şansı yoktu. Hem zeka bakımından hemde güç bakımından...

Ceren ufak bir uyarı yaptığını belirtmişti ancak elbette inanmamıştım. Hadi ama, kim buna inanırdı ki? 

Düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan Doruk'un omzumda bir delik açarak, "Kuzen, iyi misin?" demesiydi. Ardından Mert'te ona onay veren mırıltılar çıkardı ve ardından mırıldanarak konuşmaya devam etti, "Aynen lan, iyisin değil mi?" 

Dudaklarımı ıslatarak, "İyiyim ben, sadece düşünüyordum. Neyse bir yerlere gidelim mi?" dedim. Sıkılmıştım fazlasıyla ve biraz eğlenmek benim de hakkımdı. Bu düşünce dudaklarımın yukarıya kıvrılmasını sağladı. Onay verdiklerinde ayakkabı bağcıklarımı düzelterek kalktım. Onlar da kalktı ve Doruk öne geçerek arabasına adımladı. 

"Benimkiyle gidelim?" diyerek kafasını arkasına çevirdiğinde, Mert bir şey söylemeden ilerledi ve ön kapıyı açarak yerleşti. Ona baygın bakışlar attığımda sırıttı. Dudağımın kenarını kaşıyarak arka koltuğa oturmak için ilerledim. Kapıyı açtım ve içeriye yayılarak yerleştim. 

Bakışlarım ayakkabılarıma odaklı bir şekilde geçirdiğim yolculuğun ardından boynumun hafif ağrıdığını fark ettim. Birkaç kez kıpırdatarak daha iyi olduğuma karar verdikten sonra arabadan kendimi atarcasına indim. Önce gözlerim üzerimi taradı ve kötü bir şey olmadığına karar verdi. Ellerim saçlarıma gitti ve karıştırdım. Böylesi daha iyiydi. 

Geldiğimiz mekana baktığımda kızların mekanı olduğunu gördüm. Doruk'a döndüğümde sırıtarak kapıya bakıyordu ve bizi bekliyordu. Gözlerimi devirmemek için kendimi sabit tutmaya çalışarak ilerledim. Mert'te yanımda ilerliyordu. 

İçeriye girerek boş bir yer aradık. Bulduğumuz anda Mert hızlı adımlarla gitti ve yerleşti. Doruk bana bakarak gözlerini devirdi. Kolumu omzuna atarak ilerlettim ve bizde oturduk. Garsonlardan birkaç bardak aldıktan sonra birkaç basit muhabbet ettik. Arkama hafifçe sırtımı yaslayarak bacaklarımı öne ittim ve aralık bırakarak durdum. Rahat bir pozisyon, olmazsa olmazlarımdan birisiydi. 

Etrafı tarayıp birkaç kıza göz kırparken, gördüğüm kişilerle duraksadım. Ceren, Irmak ve Pelin de buradaydı. Burada olmalarını garip karşılamazdım, onlara aitti zaten. Reşit olunmasa bile soyadımız sayesinde bu tür mekanlara girip dilediğimiz gibi eğlenebiliyorduk. Bu zamana kadar reşit olmak umurumda da değildi zaten. 

Başkalarının kendi kafasında koyduğu yaş sınırına göre kendi hayatımı kısıtlamak bana göre değildi. Hiçbir zaman da olmayacaktı. 

Yanımdaki hareketlilik düşüncelerimden yine sıyrılmamı sağladı. Gözlerim hareketin kaynağına odaklandı. Fazlasıyla güzel olan bir kız vardı. Tam sırıtacakken gözlerim dudaklarına kaydı ve dağılmış olan ruj dikkatimi çekti. Anında suratımı düz bir hale getirdim ve gözlerine baktım. Henüz daha yeni başkasının yanında olduğu belli olan bu kız, yanıma o kadar hızlı gelmişti ki rujunu düzeltmeye zahmet dahi edememişti. Başkasından bu kadar çabuk yanıma gelen birisini de kabul edecek birisi değildim. Elimle git işareti yaptığımda anlamadı ve daha çok yaklaştı. 

Yanağımı öptüğünde suratım hafif bir şekilde kırıştı. "İkile," dediğim sırada gözlerim Ceren'e kaydı. Gözleri kısılmış bir şekilde buraya bakıyordu. Yüzündeki ifadeyi tanımlayacak bir kelime bulamazken gözleri yanıma kaydı. Ben de döndüğümde Mert ve Doruk'a baktığını fark ettim. Onların üzerinde oturan kızlar vardı. Fazlasıyla eğleniyor gibilerdi. Ceren'in yüzü daha da değiştiğinde, Irmak kulağına eğilerek bir şeyler söyledi. Irmak görünüş olarak aralarında en masum durmayanı diyebilirdim. Ceren derin bir nefes aldığı sırada yanımdaki kızın kıpırdandığını hissettim. Bakışlarım ona kaydığında gitmeyip beklenti ile bana baktığını fark ettim. 

Kaşlarım kıvrıldı ve dudaklarım çizgi haline geldi. "Sana söylediğim şeyi anlayamıyor musun?" dediğimde gözlerime anlamadığını belirten bir şekilde bakmaya başladı. Yani, sanırım. Tam yeniden konuşacaktım ki, kız hızla bir şekilde görüş açımdan çıktı. Kaşlarım bu defa net bir şekilde çatıldığında bakışlarım yukarıya çıktı. 

Sinirli bakışlarını yollayarak kızı radarına almış olan Ceren'e bir an kısık gözlerle baktım, ardından çatılmış kaşlarım düzeldi. Beni kızdan kurtardığı için ona minnettar dahi olabilirdim. Kızı kolundan tutup sürüklemeye başladığında arkama yaslandım. Kızlar da onun arkasından gidiyordu. Mert ve Doruk'a döndüğümde kızların onlardan uzaklaştırılmış olduğunu anladım. Doruk gevşek bir şekilde sırıtarak bize baktığında dudağım kıvrıldı. 

Mert hızla kalktığında bakışlarım ona döndü. "Hadi abicim, bakalım ne yapıyorlar?" diyerek ilerlemeye başladı. Sıkıntıyla nefesimi bırakarak kalktığım sırada Doruk çoktan kalkmış gidiyordu. 

Arkalarından ağır adımlarla ilerledim ve bekledikleri yere ulaştığımda baktıkları yere döndüm. Irmak ve Pelin sırıtırken Ceren ciddi duruyordu. Bu hali dudaklarımı birbirine bastırmamı sağladı. "Seni burada bir daha görürsem senin açından iyi sonuçlar doğmaz," diyerek kıza yaklaştı hafifçe. Kız anlamsız bakışlar atıyordu fakat nedensizce tedirgin gibi duruyordu. 

"İyi sonuçlar doğmayacak, takdir edersin ki bu durumda hiç hoşuna gitmeyecek sonuçlar ortaya çıkacak ve biz senin hasar görmeni asla istemeyiz." Dudaklarını hafif bükerek konuşan Irmak'a bakışlarım odaklandı. Ardından Pelin'e baktım ve en son yeniden Ceren'e döndüm. Kollarını göğsünde birleştirmiş, kıza üstten bakıyordu. 

Bermuda şeytan üçgeni gibi bir şeydi bu kızlar. Daha önce onlar gibisini görmediğime emindim. 

Ceren kısa bir an bakışlarını etrafta gezdirdiğinde bizi gördü. Bir an bakışları değişik bir hale gelse de umursamadı ve yeniden önüne döndü. Daha sonra kızların kulaklarına eğilerek durgun bir şekilde bir şeyler mırıldandı. Onlar da kafalarını salladı ve ilerlemeye başladılar. Eve gidiyor olmaları muhtemeldi. 

Yeniden bara dönmek ya da eve gitmek arasında kaldığımda evin daha ideal olduğunu düşünerek kollarımı Mert ve Doruk'un omzuna attım. Onları Doruk'un arabasına ilerleterek nefesimi bıraktım. 

Karanlığın YalnızlığıWhere stories live. Discover now