17 | ♧

3.2K 307 135
                                    

Ben geldim💕

Arkadaşlar hayatımda ilk defa bir mizah kitabı yazıyorum ve eksiklerimin olduğunun farkındayım. Ayrıca yazdığım bölümleri tekrar gözden geçiremeyecek kadar çok yoğunum. Bu yüzden okurken gördüğünüz yazım hataları/anlatım bozuklukları varsa bana bildirebilirsiniz. Ayrıca okurken "Şurası şöyle olsaydı daha güzel olurdu," veya "Burası olmamış." Tarzı yorumlarınız varsa lütfen bana bildirmekten çekinmeyin. Tamamen eleştiriye açık bir insanım ve sizi zevkle dinlerim. Hepinize iyi geceler.

-8K olmuşuz-

"Uyuyamıyorum, uyuyamıyorum!" Diye kendi kendime hayıflanırken baygın bakışlarımla odamın tavanını inceliyordum.

"Ne? Bakışlarımdan rahatsız mı oldun? Tavansın oğlum sen. Zaten bütün gün mal gibi beni dikizliyorsun, fark etmedim sanma. Hatta banyodan çıktığım zamanları dört gözle bekliyorsundur. Pis sapık seni! Tavanlığından utan be! Annem ne umutlarla inşa ettirdi seni. Ama suç senin babanda. Bir terbiye edememişler seni. Sübyancı pislik! Kapat lan gözlerini," Derken Meriç abim salondan kafama CD kutusu fırlattı.

"Yat lan artık! Sabahtan beri psikolojimi bozuyorsun. Zaten sabahta seni Berkan'ın muzlarına kürdan çöpü saplarken gördüm. Dua et seni ispiyonlamıyorum." Dediğinde içimden allah razı olsun dedim.

"Tamam be! Siz de uyuyun. Allah bilir tüm gece salonda Selim abimle ne haltlar yiyeceksiniz!" Diye çemkirdiğimde bu sefer kafama gelen şey Selim abimin telefon kabı olmuştu.

"Oraya gelirsem beynine elektrik santrali saplarım. Ortalıkta kulağına nitrik asit dökülmüş kertenkeleler gibi dolaşırsın." Dediğinde gözlerimi devirdim ve üzerime başka bir cisim gelmemesi için odamın kapısını kapattım.

Arkamı döndüğüm anda kıyafet dolabımın içinde gördüğüm karaltıyla ağzımın içinden hafif çığlık kaçtı.

Berkan abim kulaklarına taktığı kulaklıklarıyla bu sabah üzerine çöp şiş batırdığım muzlarına sarılarak kıyafetlerimin arasında uyuyordu.

"Ruh hastası manyak," Derken dolabıma yaklaştım ve çalışma masamın yanındaki süpürgeyle dolabıma vurmaya başladım.

Muzlarına çöp şiş batırdığım için o çöp şişlerle beni linç etme ihtimali oldukça yüksekti.

O yüzden dolapla aramdaki mesafeyi koruyarak süpürgeyle dolabıma birkaç vuruş daha indirdim.

Berkan abimde tek bir yaşam belirtisi olmazken gözüm dolabımın içindeki askılıklara takıldı ve birine sertçe vurarak Berkan abimin kafasına düşmesini sağladım.

Fakat yine hiçbir tepki vermemiştim.

"Oha! Öldün mü yoksa?" Diye bağırırken süpürgeyi kenara fırlatıp dolabımın içine atladım.

Elimle nabzını bulmaya çalışırken diğer elimle kulaklıklarını çıkarmaya yeltendiğimde Berkan abim birden gözlerini açtı ve boynumu sıkmaya başladı.

"Demek muzlarıma kürdan sokan sendin!" Diye tısladığında başımı olumsuz anlamda salladım.

"K-kürdan değil, çöp şiş sapladım." Dediğimde Berkan abim saçımı çekti.

"Lan ben bir haftadır sırf onlar çürümesin diye aşağı mahalledeki soğuk hava deposunun önünde sabahlıyorum. Üzerlerine sinen et kokusundan kurtulmak için senden kaç tane parfüm çaldım haberin var mı?" Dediğinde kaşlarımı kaldırarak onun suratına bakmaya başladım.

"Bir dakika ya, bende son günlerde tüm parfümlerim nerede diyorum! Sen çalıyordun değil mi hırsız? Doğru söyle lan, odamdan başka neler çaldın?" Dediğimde Berkan abim kıkırdadı. Bu daha çok stresli bir gülüştü.

"Şey... Muzlarımı sıcak tutsun diye geçen ay aldığın mavi tişörtünü de almış olabilirim..." Derken başını eğdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı.

"Hoop! Sen geçen daha gün yanlışlıkla tişörtünü beyaz kıyafetlerin yanında yıkadığım için rengi soldu dememiş miydin? Sonra da annem bir işe yaramayacağını düşündüğü için mavi tişörtümü parçalayıp toz bezi yapmıştı?" Dediğimde Berkan abimin alnından bir ter damlası süzüldü.

"Şey... Bir de diğer muzlarla karışmasınlar diye ojelerini çalıp muzlarıma birkaç küçük işaret koydum." Derken birkaç saniye duraksadı ve surat ifademe baktı. "Ama Asya yemin ederim başka bir şey çalmadım. Hatta ojelerini geri getirecektim ama soğuk hava deposunun önüne bağlanmış koyunlar ojelerini yutunca getiremedim." Dediğinde hızla üstümüzde duran askılıklardan birkaç tanesini aldım ve dolabımın kapağını kapattım.

İçeride Berkan abimle yalnız kalınca ise elimdeki askılıklarla üzerine saldırdım.

***

"Uyuyamıyorum!" Diye kendi kendime konuştuğumda bu sefer kafama CD kutusu fırlatacak bir Meriç abim de yoktu.

Dolabın içinde Berkan abimin suratına asklıklarla saldırdıktan sonra onu dışarı atmış ve birkaç saatimi müzik dinleyerek geçirmiştim.

Müzik dinlemeyi bıraktığımda ise herkes çoktan uyumuştu.

Sinirle nefesimi üfleyip saçlarımı karıştırdım. Uyuyamıyordum!

O sırada telefonuma bir mesaj geldi.

♧ ; Pencereni aç sarışın (4.37)

Kocaman gözlerle ekrana baktım.

Ben ; Burada mısın yoksa? (4.38)

♧ ; Sadece sus ve pencerini aç (4.38)

Ben ; Bu saatte evime girmeyi düşünmüyorsun değil mi Buğra? (4.40)

♧ ; Ben dengesiz bir insanım sarışın. (4.41)

Hızla yatağımdan kalkıp penceremin önüne gittim.

Hiçbir şey yoktu.

Penceremi açtığımda birisi önüme kahverengi bir ayıcık fırlattı ve hemen ardından yolda ayak sesleri yankılandı.

Hızla başımı pencereden sarkıtıp ayıcığı bırkan kişiye baktığımda Buğra sokağı çoktan terk etmişti.

Fakat, penceremi kapatmadan önce koşan kişinin üzerinde Kaan'ın bu sabah giyindiği tişörtün olduğuna yemin bile edebilirdim.

O sırada telefonuma bir mesaj daha geldi.

♧ ; Uyuyamıyorsan bu ayıcığa sarıl. Dört yaşındayken hep öyle yapardım (4.58)

Elimdeki ayıcığa bakıp yatağıma oturdum.

Ben ; Lütfen bana üzerinde senin kokunun olduğunu söyle (4.59)

♧ ; Polis köpekleri gibi tüm yıl kokumdan izimi sürmeye mi çalışacaksın yoksa sarışın? Kdfjfjdkb (5.01)

Ben ; Git zıbar! (5.02)

♧ ; Seni seviyorum (5.03)

Ben ; Sana karşı ne hissettiğimi bilmiyorum... (Gönderilemedi.)

Yatağıma uzandım ve ayıcığa sarıldım.

Erkeksi ve yoğun bir kokusu vardı.

Tıpkı şey gibi... Yasemin kokusu gibi.

Kaan gibi... Evet, evet. Ayıcık, anonimin Buğra olduğunu bilmesem bana mesaj atanın Kaan olduğundan şüpheleneceğim şekilde Kaan'ınmış gibi kokuyordu.

CİDDİ MİSİN?Where stories live. Discover now