yirmi bir - "playing the god"

En başından başla
                                    

"Pekala." dedim ne zaman ağzımdan çıktığını bilmediğim sesimle. "Nasıl yanına geliyoruz?"

***

"Şimdiye kadar zilyon tane soru sormuş olman gerekiyordu."

Karşımda sessizce oturmuş bakışlarını üzerimden ayırmayan Taehyung'a şüpheli bir şekilde baktım.

Başını yana eğerek derin bir nefes alıp verdi. "Neyi sormamı bekliyorsun? Bir klon olmanı mı?" Utanç dolu bakışlarıma sırıtarak cevap verdi. "Seo Ra... Fark ettin mi bilmiyorum ama ayakta duran sağlıklı bir insan gibi görünebilmem için enjeksiyonlara muhtaç bir ucubeyim."

Ağzımı açıp itiraz edecekken omuz silkti. "Öyleyim. Ama sen öyle değilsin. Sadece zihnen klonlandığın insandan farklısın. Şaşırdığım nokta da bu zaten. Bir klonun, özellikle de yıllarca kontrol altında tutulmuş bir klonun eğitimli bir köpek gibi yetiştirilmesi gerekmez miydi?"

Düşünceli bakışlarımı gördüğünde dudaklarını büzüp gülmemek için birbirine bastırdı. "Alınma, klonlar için genelleme yapıyorum."

Bakışlarım boşluğa dalana kadar söylediklerini düşündüm.

Başkan neden bir klonu itaatkar yetiştirmektense asi kişiliğini kontrol altına almasındı ki? Neye güveneceğimi bile bilmezken bilgilerin sürekli değişmesi zihnim patlıyormuş gibi hissettiriyordu.

Hoseok'un ayarladığı helikopterde -aklıma bu alet için en yakın bu isim geliyordu, ama söylemeliyim; teknolojinin geliştirdiği en sessiz şey olabilirdi- karşılıklı oturuyorduk ve öncekinde yolu çok takip edemediğimden daha ne kadar yolumuz olduğunu kestiremiyordum.

Taehyung öne doğru uzanınca refleks olarak olduğum yerde dikleştim. Daha sonra onun Taehyung olduğunu hatırlayarak tekrar eski pozisyonuma geldim. Yaşadıklarım beni gittikçe paranoyak bir insan yapıyordu.

Taehyung geçirdiğim değişimi fark etmiş gibiydi. Düşünceli bakışlarıyla beni süzdü ve işaret parmağını çenemin altına uzattı. Dokunuşuyla çene kemiğimden çenemin ucuna kadar içimi gıdıklayarak her hücremde deprem etkisi yarattı.

Her şey değişiyordu, ancak onun dokunuşlarına verdiğim tepki ve hissettiklerim... Sanırım yeryüzünde bunu değiştirecek bir teknoloji henüz gelişmemişti.

"Bunlara maruz kaldığın için kendimden nefret ediyorum. Gerçeklikten nefret ediyorum."

Koltuklarımızın arasında bulunan yarım metrelik mesafe Taehyung'un koltuğunun ucuna oturmasıyla tamamen kapanmıştı, şimdi dizlerimiz birbirine değiyordu.

Cevap veremiyordum. Bunların kimin hatası olduğunu henüz idrak edememiştim çünkü. Öğrendiğimde, işte o zaman suçlayacak birileri olurdu.

Yavaşça ellerimi üniformasının yakasına uzattım. Yaka kısmından tutarken tenine değen başparmaklarımla sıcaklığının verdiği huzuru hissettim.

"İstediğimizde simülasyona dönmeyi tamamen öğrenmemiz gerek." derken bakışları tamamen dudaklarıma odaklıydı. En son yaşadıklarımız aklımdan kolay kolay çıkacak şeyler değildi. Resmen hiçlikten Taehyung'un kollarına düşmüştüm.

Birkaç huzurlu saniye boyunca güldükten sonra karşılaşmamız muhtemel olan tatsız birkaç olayın olma olasılığını düşününce yüzümdeki gülümseme çaresiz bir ciddilikle silindi.

"Yine zihninde yirmi farklı kötü son düşünüyorsun, değil mi?"

Taehyung'un hüzünlü bakışlarına gözlerimi kapatıp omuz silkerek cevap verdim. Öne uzandı, kolumdan nazikçe kendine çekerek kollarını etrafıma sardı.

crossfire | kim taehyung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin