İkinci Perde : 3.Bölüm : Seni İçimde Tutabilmek.

Start from the beginning
                                    

"Ne oluyor ya?" diye mırıldandı saf saf,

"Mert'in babası aradı. Ender'le alakalı bir şeyler oluyor, Onur'u o adamla konuşturmaktan bahsediyorlardı telefonda."

"Onur'u Ender'le konuşturmak mı? Onur'u Ender'le konuşturmayı bırak aynı ülkenin içine sokmam ben."

"İşte bu yüzden merak ediyorum. Konuşma nasıl böyle bir noktaya geldi diye. Bir şey olmuş olmalı... Önemli bir şey." Tam o sırada Onur ve Mert odaya girdiklerinde gözüm Onur'a kaydı. Gözleri uykudan yeni uyanmış mahmurluğunda, akşam içmenin vermiş olduğu sersefil halde yüzüme bile bakmadan gelip koltuğa bıraktı kendini. Başını ellerinin arasına aldı ve öylece duruyor. Mert salonun tam ortasına geçip üçümüze de sırayla baktı.

"Şimdi bir şey söyleyeceğim," dedi, "büyük bir şey oldu." Tüylerim günler sonra ilk kez diken diken olurken elimi kalbime götürdüm. Sanki bir kez ölmüştük, ikinci kez ölmemizden korkuyordum.

"Abi ne oldu yine!" Burak şimdiden duyacağı haberin kötü olacağına kanaat getirircesine konuşunca Mert atladı.

"Babam aradı. Ender... Ender hiçbir şeyi hatırlamıyormuş. Hafızasını kaybetmiş." Onur şok içinde başını kaldırdığında kalbim delicesine atıyordu.

"Ne?" Ağzımdan sadece bu iki harf çıkabildi. Şok içindeydim, şok.

"Hafızasını kaybetmiş. Üstelik daha şok edicisini söylüyorum. Adam uyanır uyanmaz karısını, Onur'un annesini sormuş. Yani geçici ve kısa süreli bir hafıza kaybı değil. Yıllarını kaybetmiş. Yıllar öncesini hatırlıyor. O yıllarda kalmış, ilerisini hatırlamıyor. Doktor beyninin yaşadığı bir şokla kendini koruma altına aldığını, aynı zamanda çarpmaya bağlı bir amnezi yaşadığını ve yaşına da bakarak hafıza kaybının geçici olmayacağını söylüyormuş."

"Abi adam şimdi... şeyi... hatırlamıyor mu... yani Onur'un annesinin..." derken kekeleyen Burak'a sert bir bakış attı Onur,

"Annemin onu aldattığını." dedi duygusuz bir sesle.

"Abi ben onu hatırlatmak istemedim... Sadece merak ettim, yani bu adam şu an intikam almak isteyen o adam değil. Ailesini seven o eski Ender mi?" Mert başını salladı.

"Babam Ender'e durumu açıklamış. Eşinin öldüğünü, yıllar geçtiğini, Onur'un büyüdüğünü. Kendisini kimin vurduğunu sorunca okulda olduğunu ama kim tarafından olduğunu bilmediğini söylemişler. Onur'u sorduğunda ona okulda ve depoda işlenen o iki cinayetten bahsetmişler. Onur'un bir suçu olmadığını, suçsuzluğu ispatlanana kadar yurtdışında kalacağını anlatmış babam. Hemen Onur'la görüşmek istemiş. Telefonda konuşmak istediğini ve hatta hemen yanında görmek istediğini söylemiş. Onu saklayacağını, koruyacağını, mahkemesiyle ilgileneceğini söylemiş, adam delirmiş gibi olmuş oğlunun başına bunların geldiğini öğrenince." Mert korkuyla Onur'a baktı, "Seni istiyor Onur. Türkiye'de, yanında." Endişeyle konuşmaya atladım,

"Hayır!" dedim, "Hayır! Onur asla o adamın yanına dönemez." derken Burak girdi konuşmaya şevkle,

"Beni yollayın o adamın yanına bir kendine getireyim onu her şeyi tek tek hatırlatırım! Şerefsiz, besbelli yalan söylüyor!"

"Bir dinleyin! Bakın... Ben de yalan söylediğini düşündüm, ama babam çok emin. Zaten doktor uyanmadan önce hafıza kaybına yüzde doksan ihtimal vermiş. Babam iki doktora muayene ettirmiş, ikisi de doğrulamış. Emin olmak için üçüncü bir doktorun yolda olduğunu söyledi. Babam diyor ki, bu Onur için bir fırsat olabilirmiş..."

"Evet, onu öldürmem için elime ikinci bir fırsat geçmiş olabilir. Ya da onun beni öldürmesi için. Bahsettiği fırsat buysa." Onur'un cümlesiyle derin bir iç çektim. Korkuyordu, Onur kendinden korkuyordu. Çünkü biliyorduk ki artık intikam ateşiyle yanıp tutuşan hafızasını kaybetmiş Ender değildi, Onur'du. Artık tehlike Ender değildi, Onur'du. Artık tehlikede olan Ender'di. Ve Onur artık bu savaşta karşı taraftan değil, kendinden korkuyordu.

Karantina SerisiWhere stories live. Discover now