27.BÖLÜM: ŞEKER GİBİ BİR BAŞLANGIÇ

Start from the beginning
                                    

Onay beklercesine Irmak'a döndüm. Başını hızlıca yukarı ve aşağı doğru sallamaya başladı, dişlerimi göstererek sessizce güldüm.

"Tanıştığımız parkta?" deyince Kıvanç, yüzümdeki sırıtış silindi. Ayaklarımın üzerinde daha fazla duramayacağımı düşünerek hemen yanımdaki çalışma masasına ait olan sandalyeye kuruldum.

"Tamam," dedim boğuk çıkan bir sesle. Irmak'ın da suratı düştü, telefonu kapatır kapatmaz neyin moralimi bozduğunu soracaktı.

"Tamam," dedi kararsız bir sesle. "O halde 27 Ocak günü, saat ikide, tanıştığımız parkta bekleyeceğim seni."

Aramayı sonlandırdığında kulağımda tutmaya devam ettiğim telefonumu yavaşça kucağıma koydum. Şaşkınlıktan ağzımın açık kalması bir yana, baktığım yerden bakışlarımı dahi alamazken Irmak saniyede beş defa ne olduğunu soruyordu.

"Tanıştığımız yerde bitirmek istiyor."

Söylenecek ne vardı ki bundan sonra? Ona asla dönmeyeceğimi Irmak'a söylememin üstüne beni aramış ve ben de büyük bir umutla telefonunu açmıştım fakat o, her şeyi tanıştığımız yerde bitirmek istediğini söylemişti. Yani evet, tam olarak bunu söylememiş olabilirdi ama tanıştığımız yerde buluşmak istemesinin başka ne anlamı olabilirdi ki?

"Sanırım ağlayacağım."

Donuk bir ses tonuyla söylediğim sözle birlikte Irmak bakışlarını bana çevirip kaşlarını hafifçe yukarıya kaldırdı. "Sakın," diye kesin ve net bir şekilde bana karşı çıktığında dudaklarımı büktüm.

Onunla konuşmayalı epey uzun bir zaman olmuştu ve ben bu süre zarfında onsuz da yapabildiğimin farkına varmıştım. Benim en başından beri istediğim şey de zaten buydu. Ona âşık olacaktım ve o hayatımdan çıkacaktı; ben de geceleri ailemi düşünmek yerine onu düşünüp aptal bir aşk acısı çekecektim... İstediğim şey en başından beri buyken, neden hâlâ zorluyordum ki? Bana zerre kadar değer vermemiş olması canımı acıtıyordu evet ama yapacak bir şey yoktu. Kıvanç, Hazel'a hâlâ âşıktı ve acısını da hâlâ yaşıyordu.

"Ozan gelir birazdan değil mi?" diye sorup burnumu çektikten sonra oturduğum yerden kalktım. "Ben artık gideyim, belki Deniz'le falan buluşurum."

Telefonumu cebime koyduğumda Irmak da oturduğu yerden kalktı ve sağ kolumun dirseğini tuttu. "Eğer istersen, buluşmayı iptal edebilir ve yanında kalabilirim."

Minnetle gülümsedim, bunu yapmasını çok isterdim ama onun mutlu olmasını çok daha fazla istiyordum. "Hayır, buna gerek yok." Kuşkucu bakışlarına maruz kalınca, "Gerçekten," diye devam ettim. "Deniz'le buluşacağım ben."

Uzanıp onu öptükten sonra odasından hızlıca ayrıldım. En azından içimizden birinin mutlu olduğunu görmek istiyordum.

Irmakların evinden ayrıldıktan sonra boş caddede gezinmeye devam ederken yalan söylemiş olmamak adına Deniz'le buluşmak için onu aradım.

"Güzelim!"

Selamsız sabahsız direkt olarak konuya giriş yaparak "Buluşalım mı?" diye sordum.

"Girdap Kafe'deyim."

"Tamamdır, geliyorum," deyip telefonu kapattıktan sonra şoförüm Salim amcayı gelip beni alması için aradım.

On dakikalık bir bekleyişin ardından Salim amca tarif ettiğim yerde durduğunda hızlı adımlarla ona doğru ilerledim ve arka koltuğun kapısını açıp koltuğa kuruldum.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapWhere stories live. Discover now