24.BÖLÜM: İÇ GIDIKLAYICI BİR GÜLÜŞ

510K 21.7K 7K
                                    

24.BÖLÜM: "İÇ GIDIKLAYICI BİR GÜLÜŞ"

Uzun parmakların saçlarımın arasında gezindiğini hissedebiliyordum. Yüzüme çarpan sıcak nefesin sahibini tanıyordum. Ama onu yanımda bulmayı beklemediğim için mutlu olmaktan ziyade şaşkındım.

Ona bakmak için gözlerimi açmama gerek yoktu. Beni izlediğini zaten biliyordum. Ama dün gece yanıma çağırdığım Batu'ydu, beni masallar anlatarak uyutan şimdi saçlarımı okşayan Kıvanç değildi. Batu hangi ara gitmişti de Kıvanç gelip bana sarılabilmişti?

Asıl şaşkınlığım bu bile değildi. Kıvanç'ın, Hazel'ı kaybetmiş olmanın acısını derinden yaşayıp tanıştığımız günden bu yana şifayı bende aradığını nihayet anlamıştım. Fakat sorun şuydu ki her zaman umutlu olan ben bile bu derdin dermanı olabileceğimi hissetmiyordum.

"Uyumayacaksan kalkabilirsin," dedim artık kırpışmaya başlayan kirpiklerime öfkelenerek.

"Uyuyorum," dedi benim haftalar önce söylediğim gibi.

Bana ne yaptığı aklıma gelince hain bir gülümsemeden önce dizlerimle karnına bastırdım, onu yatağın diğer tarafına doğru itmeye çalıştım. O kadar sıkı sarılmıştı ki bana, yerinden kıpırdamadı bile.

"Kaybedeceğin bir savaşa girme istersen..." dese de onu itmeye devam ettim. Bir anda beni itince neredeyse yataktan fırlıyordum ki son anda beni tuttu. "N'oldu?" dedi keyifli bir sesle.

"Hile yaptın!" dedim kendimi ondan uzaklaştırmaya çalışırken.

"Açım ben."

Kolunun altından çıkarak "Söylerim şimdi, bir şeyler hazırlarlar," dedim.

"Ama ben senin hazırlanmanı istiyordum," dedi dudak bükerek.

"Daha neler..." dedim gülerek. Ben kahvaltılıkların yerini dahi bilmezdim ki!

"Hadi hadi," dedi benim gibi yataktan doğrularak. "Elin lezzetlidir senin." Emri vaki yapmasına rağmen araya iltifat karıştırması hoşuma gitmedi desem yalan söylemiş olurdum. Başımı sallayıp yataktan çıktım. Onun da beni takip edeceğini düşünüyordum ki "Ben biraz daha uyuyacağım, kahvaltıyı hazırladığında beni çağırırsın," deyip gözlerini kapattı.

Banyoya girip rutin işlerimi hallettikten sonra tekrar odama döndüğümde gözleri kapalı bir şekilde yatmaya devam ediyordu. Uyuduğunu düşünerek sessizce kapıya yürüdüm.

"Nehir," diye seslenince büyük bir heyecanla tekrar ona döndüm. Adımı her söylediğinde bu kadar heyecanlanacaksam işimiz vardı... "Domatesler küçük küçük doğranmış olsun."

Nedenini merak etsem de sormadan odamdan ayrıldım. Basamakları koşar adımlarla inip mutfağa girdiğimde Ecrin teyzeyle adının Aysel olduğunu öğrendiğim kadını kahve içerken buldum. Beni görünce Aysel Hanım daha önce de yaptığı gibi ayağa kalktı.

"Rahatsız olmayın lütfen..."

Kadın mahcup bir ifadeyle gülümseyerek tekrar yerine oturdu.

"Bir şey mi istemiştin Nehirciğim?" diye sordu Ecrin teyze.

Göğsümü kabarttım. "Kahvaltı hazırlayacağım."

"Sen mi?" dedi şok olmuş bir ifadeyle.

"Evet? Yapamaz mıyım?"

"Elbette yapabilirsin ama biz varız. Uğraşma hiç."

Başımı şiddetle iki yana salladım. "Ben hazırlamak istiyorum."

"O halde bugün ben hazırlayayım, sen beni izleyerek öğrenmiş ol. Başka bir gün de sen hazırlarsın," diye çocuk kandırır gibi bir ses tonu kullanarak sorduğunda kaşlarımı çattım.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin