Beyefendi'den, Leyl-i Şita.

3.7K 314 66
                                    

LEYL-İ  ŞİTA*.
Beyefendi'nin Güncesi.

&

Bana veda etme, lütfen.
Çünkü bunun ihtimali dahi zehirdir kalbime.

Sana yazmaya ne gücüm vardı bugün, ne de cesaretim fakat seninle konuşmaya ihtiyaç duyuyorum şimdi de, her zamanki gibi. Aslında yalnız kalamadığım için bir türlü, geceyi beklemiştim biraz da lakin masanın karşısında bir başıma oturmuş, beni huzursuz edecek kadar uzun bir vakit boyunca boş kalmış kâğıdı seyrederken de mürekkep akmamıştı kalemimden saatler boyunca. Şimdi ise güçlükle kıpırdıyor elim, neden bilmiyorum ancak parmaklarım sızlıyor büküldüklerinde, sanki kemiklerim diken olmuş, batıyor tenime.

Vazgeçmeyeceğim yine de, yazacağım. Sen susacaksın belki ama ben konuşacağım. İşitmesen de beni, bilmeni istiyorum, ben hiç dilemedim gitmeyi.

Sustum, kelimelerin taşındığı, balçığa dönmüş sular akarken içime, hep sustum. Dudaklarımı aralayabilsem de, sözüme olan sadakatim bir gardiyan oldu ciğerlerimde. Seni tanıdığım günden sonra değiştim ancak saklı tuttum gerçekleri benliğimde ve sonra mahkûm ettim kendimi kendimde. Bir süre sonra, hastalık gibi yayıldı düşüncelerle ihtimallerin karanlığı bütün bedenime. Kimse görmedi çünkü her nasılsa sıcaktı nefesim, oysa yüreğim hep buzlar içinde.

Bir tek sen anlayabilirdin beni ancak zaten ben, kendi ellerimle yıkmıştım bahardan kışa uzanan köprüleri. Ne hakkım vardı seni yanımda görmeye şimdi? Cüretim olsaydı dahi, zulümdü dileğim sana. Yavaşça senden uzaklaşmamı izlerken hala orada durup bana bakmanı istemekti bu zira, yapamazdım. Yapamadım. Bu yüzden bıraktım bugün seni ve baktığımda gözlerine, "Koş," diye fısıldadım.

"Haydi, uzaklaş benden."

Aylar boyunca, incinme diye çukurlar kazdım önüme, hırpaladım yüzümü, engel oldum isteklerime. Kendimden korumak için seni, hep uzak durmaya çalıştım ömründeki çizgilerden. Bugün ise sonunu göremediğim bir uçurumdan düştüm en nihayetinde.

Ve artık benden uzaksın.

Sesimi duymayacaksın, beni görmediğin gibi, ki böylesi çok daha iyi. Yalnızca, mani olamam, zihninde hatıraları yaşatacaksın. İnan bana, ben de öyle ve böylelikle, iki ayrı diyarda, görmeden birbirimizi, yine yan yana duracağız. Sen şiirlerini okuyacaksın bana, ben de biçare satırlarımı sana. Gülümseyeceksin.

Ve ben, bir gün, bu gülümseme ile yeniden doğacağım.

30 Haziran
03.20, gece.

*Leyl-i Şita: Kış Gecesi. 

❆ 

Bugün, derin bir uykuya daldı kışım,
Güzün eski bir odasında uyandım.
Elinde zehirle beklerken beni baharım,
O an, ilk kez yandım.
Son bir kez gördüm gülümsemeni
Ve geldi nâr ile kavrulmuş yazım.
Sonra, bütün âlemle cenk etti varlığım,
Kan revan içinde kaldı dimağım.
Bugün, güneşten örüldü çatım,
Onun kubbesi altında yankılandı andım.
Alevlere teslim olurken duvarlarım,
O an, bir kez daha tutuştu dudaklarım.
Titrerken perdeleri, kapattım gözlerimi
Ve yayıldı kalbime, saklandığım ızdıraplarım.
Sonra, gecelere açtım kollarımı,
Dönmedi bana sabahlarım.

Sen, benim sonsuz kışım,
Tomurcuklara düşen yağmurlarım,
Issız günlere yayılıp
Renkleri boğan rüzgârım.
Sen, ruhumdaki en güzel yara,
Ansızın âmâ kılan beni acılara,
Zalim karanlığın köprülerini yıkan,
Hırpalanmış bedenime deva.
Kirpikleri kül ve alevlere teslim saçları,
Avuçlarında siyahla raks eder kanın kızılı,
Oysa kalbi kar taneleriyle sarılı,
Yangınına sebepti yüreğimin çakınları
Fakat ey güzel sevgili,
Duy sessiz âhüzarımı,
Sen gidince ben,
Kim olduğumu unuttum.

Hazanın elini bıraktığımda
Bir başıma sürgün edildim sahraya
Ve aynı iklimler yok artık etrafımızda
Zira sen bir taraf, ben başka, bu dünyada.
Layık değilim affına ama
Ey, güzel sevgili,
Ne olur, beni bağışla.
Sen gidince ben,
Kayboldum.

Korkarım ki bedenim değil yalnızca,
Ruhum da onun gibi ıraktır sana,
Mevsimlerim zayi, yıllarım yasta
Ve gündüzlerin nefesi sâri
Yanıyor şimdi her bir leyl-i şita.

*Bu şiir, Beyefendi tarafından, güncesinin son sayfasına, 30 Haziran günü, sabaha karşı yazılmıştır.

Beyefendiye MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin