BÖLÜM 28

4.4K 229 17
                                    

MERHABA DEĞERLİ ARKADAŞLARIM. YENİ BÖLÜM SİZLERLE. HEPİNİZE İYİ OKUMALAR DİLERİM. 🌻🌼🌻

Halil tüm bu olayların ardından, amcasının yardımıyla evden kaçmayı başarmıştı. Mardin'in bir ilçesinde, nereye gideceğini bilmeden ilerliyordu arabayla. Adeta ölüm onu ve Boran'ı kovalarken, yakalanmamak için kaçıyordu. Nereye gideceğini kestiremiyor, aklındaki birçok düşünceden dolayı buna yer bulamıyordu. Sonunda aklına Boran'la buluştukları, çocukluktan beri ikisinin oyun alanı olmuş o yıkık ev geldi. Arabayı Karasu'ya doğru sürmeye başladı. Aklına yolda bir yere uğramak, yiyecek birşey almak bile gelmemişti. Bir an önce ilçeden çıkmak ve saklanabileceği yere ulaşmak vardı aklında. Daha sonrasında belki düşünebilir ve ne yapacaklarına karar verebilirdi.

Diğer yandan Boran'ı merak ediyor, telefonu neden kapattığını çözmeye çalışıyordu. Bir aptallık etmesinden ve göğüs germesinden endişe duyuyordu. Ancak ''Seni arayacağım.'' dediği için, geri aramakta istemiyordu. Bu düşünceler ve endişeler eşliğinde, yol nihayet bitmişti. Karasu'ya geldiğinde uygun bir yer aradı önce. Arabayı kimsenin görmeyeceği, farkedilmeyecek bir yere parketmek istiyordu. Ağaçların arasında, görülmesi zor bir yer buldu sonunda. Arabayı park ettikten sonra, aşağı indi. Bagajı açtı ve neler olduğuna bakmaya başladı. Birkaç poşet açılmamış cips, temiz su ve geçen seferlerden birkaç bira duruyordu. Biraları görmezden geldi ve su, cips, kilim gibi ihtiyaçlarını alıp yola çıktı. Biraz yürüme mesafesi olan yıkık evi, Boran ve Halil'den başka kimse bilmiyordu. En azından aileden birinin bilmediği kesindi. Boş boş bakarak, ne yapacağını düşünerek ilerledi Halil. Sonunda eve varmıştı ve kapısı bile olmayan bu enkaza baktı. Hiç yoktan barınabileceği bir yer vardı şu an için. Gerisini hızlıca düşünecek ve Boran'la iletişim kurduklarında, kurtulmanın bir yolunu bulacaklardı nasılsa. Bu düşünceyle kendini rahatlatarak içeri girdi. Elindekileri bir köşeye bıraktı. Ardından dışarı çıktı ve etrafa baktı. Hayat devam ediyordu işte. Kuşlar yine ötüyor, güneş yine sıcak yüzünü gösteriyor, Karasu yine şarıl şarıl su sesleriyle kendini farkettiriyordu. Hayatı neredeyse mahvolmuş olan Halil ve Boran'dan başkası değildi o anda. Halil gözlerini kapattı ve elleriyle saçlarını geriye aldı. Derin derin nefes alıp verdi. Kötü düşüncelerin, korku ve endişenin onu mahvetmesine izin vermek istemiyordu. Belki bu yüzden durmuş ve kaçmamıştı konakta. Bu kaçışı yaşamak, daha fazla yorulmak, korkmak, endişelenmek istemediği için durmuş ve göğüs germişti. Ancak bir şans geçmişti eline ve ikinci kez geri tepmemişti. Konaktan kaçarak, ne olursa olsun bu şansı değerlendirmek istemişti.

Saatler ilerledikçe hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Halil'in aklında ilk sırada Boran vardı. Elindeki çalıları evin uygun bir köşesine bıraktı  ve telefonuna sarıldı. Boran hala aramamıştı. Artık Boran'ı arama vakti gelmişti. Numarasını çevirdi ve beklemeye başladı. Bir süre sonra telefonu açan Boran, cevap verdi:

- Alo, nerdesin?
- Karasu'dayım ben. Neden aramadın Boran? Hiç mi akıl etmiyorsun meraktan ölüyordur diye.
- Dur dur hiddetlenme hemen. Geldim ben de oralardayım. Birazdan yanında olurum. Anlatacağım herşeyi.
- Tamam.

Telefonu kapattılar ve Halil geri dönüp, bıraktığı çalı çırpıyı kapının önüne çıkardı. Etrafını topladığı taşlarla çevirdiği boşluğun içine bıraktı. Ardından bir kağıdı ateşe verip çalıların arasına bıraktı. Ateş yükselmeye başlamış ve hafif loş bir ışık yaratmıştı. Yavaş yavaş kendini gösteren alev, Halil'in içindeki yangından çok daha küçüktü. Az sonra ayak sesleri geldiğini farkeden Halil, her ihtimale karşı evin içine geçti. Ancak gelenin Boran olduğunu görmüştü, yıkıntıların arasındaki bir boşluktan. İçine su serpilen Halil, saklandığı yerden çıktı. Kapının ağzına geldiğinde, Boran'la göz göze geldiler. İkisi de belli etmekten kaçındıkları bir korku yaşıyordu. Bu korku, endişe dolu haller gözlerinden belliydi. Uzun zamandır aralarına mesafe koyan, gurur ve fedakarlık nedeniyle kalplerini kontrol altına almaya gayret eden iki adam, göz göze gelince farkettiler gözlerindeki doluluğu ve özlemi. İkisi de duraksadı önce. Tıpkı yıllar önce birlikte geldikleri gibi bir aradaydılar yine. Yıllar önce masum oyunlar, tatlı koşuşturmalar, mutluluk dolu arkadaşlıklar için sığındıkları o evde, bu kez ölümden kaçmak, kalplerinin sesini dinlemek ve uzun bekleyişin ardından birbirlerine sımsıkı sarılmak için bulunuyorlardı sanki.

Boran kendini tutamamış ve ilk adımı o atmıştı. Halil'de sevdiği adamın açtığı kolları karşısında, tereddütte bile kalmamıştı. İki beden buluştu bir anda. Birbiri için çarpan iki yürek bir araya geldi. Birbirlerini öyle sıkı sardılar ki, ölüm bile ayıramaz gibiydi. Boran ağlamaklı, titreyen sesiyle fısıldadı:

- Halil!

Halil'de gözlerinden akan yaşa aldırış etmeden cevap verdi:

- Sana bir şey olacak diye öyle korktum ki. İyi ki buradasın, iyi ki yanımdasın. Seninle ölüme bile gitmeye varım ben.
- Ben de, ben de seninle.

Birbirlerinin omzuna yaslanan iki adam, sonunda yeniden buluşmuştu. Artık onları ayırabilecek tek şey ölüm olabilirdi. Uzun uzun hasret gideren ikili, bir süre sonra ayrıldı. Boran bir şeyler almıştı. Yere bıraktığı poşetleri aldı ve içeri girdiler. Halil bu sırada merak içinde haber beklediği saatler adına sordu Boran'a:

- Haber vermedin ya, öldüm öldüm dirildim sanki.
- Nolur affet Halil. Sen haber verince, ne yapacağımı bilemedim önce. Ardından bir arkadaş geldi aklıma. Çok güvendiğim bir dost hatta. Onunla görüşmeye gittim. Bize yardımcı olmaya çalışacak. Ama o sürede saklanmamız gerekiyor.

Halil duydukları karşısında, anlayış gösterdi Boran'a. Ardından içeri girdiler ve oturdular. Birbirlerine sımsıkı sarıldılar yine. Korkuları yok oluyordu sanki, yanyana oldukça. Bir süre bu şekilde zaman geçirdiler. Saat baya ilerlemiş, içeriyi aydınlatan ateşin ışığı azalmıştı. Uzun uzun aynı şekilde oturan, düşünmeye zaman ayıran ve gözleri uzaklara dalıp giden ikiliyi, Halil'in telefon sesi kendine getirmişti. Halil bir anda toparlandı ve ceketinin cebindeki telefona uzandı. Biranda merak ve endişe dolu gözlerle Halil'e bakıyordu. Halil telefona baktığında şaşırdı. Boran Halil'in yüz ifadesini farketmiş ve bir cevap vermesi için beklemeye başlamıştı. Halil telefonu açıp açmamak arasında kararsız kalırken, arayan kişinin hayatlarında büyük bir etkisi olacağını tahmin bile edemezdi...

HALİL İLE BORANWhere stories live. Discover now