“Ne yapıyorsunuz koçum?” müzik sesi çok fazla gelse de bağırarak sesimi duyurmuştum.

“Biraz uzaklaş şu sesten.” Dediğim anda uğultu gibi gelmeye başlamıştı ses.

“Bir mağaza da şimdi abi. Ben kapının önündeydim de ondan çok müzik sesi geliyordu.”

“Daha fazla oyalanmayın. Yeter bu kadar alışveriş.”

“Özel alışveriş yapıyor abi. Çıksın geli-” sözünü tamamlayamadan sesi kesilince olduğum yerde doğruldum. Bir şey olmuştu.

“Cemal!”

“Abi Kerem arıyor. Bir dakika.” Telefon hızla kapanınca iyice telaşlanmıştım. Kesinlikle bir şeyler oluyordu. Siktir. Yine o pislikler ortaya çıkmıştı. Göndermemeliydim. Bensiz hiçbir yere gitmesine izin vermemeliydim. Çok sürmeden telefon çalınca hemen açtım.

“Şule Hanım alışveriş merkezinden çıkıyormuş. Koşarak önlerinden geçince hemen beni aramışlar. Peşine düşmelerini söyledim abi.” Her bir sözü biraz daha sinirlenmemi ve endişelenmemi sağlıyordu. Ne demek çıkıyordu? Kendi kafasına göre nasıl iş yapardı?

“O çıkarken sen neredeydin Cemal? Gözünü ayırma demedim mi sana?” bağırarak salondan çıktım. En yakın adamıma da güvenemeyeceksem ben kime güvenecektim acaba?

“Abi sen sesten uzaklaş değince uzaklaştım. O arada çıktı her halde. Yoksa biliyorsun çok dikkat ettiğimi.”

“İyi bok yedin Cemal. Bende iyi bok yedim. Hadi ayrıl dedim ben sen niye gözünü ayırıyorsun? Hemen bulun onu. Eğer onun başına bir şey gelirse çok fena ödetirim bunu sana. Kılına zarar gelmeyecek.”

“Çocuklarla tekrardan konuşacağım şimdi. Bende çıkıyorum zaten.”

“Diğerleriyle konuştuktan sonra beni de bilgilendir. Bende çıkıyorum şimdi. Onu bul Cemal. Yoksa kötü olur.” Telefonu sinirle kapatıp dışarı çıktım. Burada da adamlar vardı. Bir işe yaramıyorlardı ama. İsteyen istediğini yapıyordu anasını satayım. Öfkeyle soluyup yanlarına gittim.

“Arabanın anahtarını verin. İki kişide takip etsin beni.” Anahtarı itaatkârca verdikten sonra hızla arabaya atladım. Yüz kere sözümden çıkma derken kafasına göre nereye gidiyordu acaba? Ne demeye atlatıyordu Cemal’i? Bulamayacaktım sanki onu. Bu sefer çok ileri gittin sen kızıl.
Sinirle oflayıp Cemal’i aradım. Onu korurken bile diğer pislikler onu takip ediyordu. Hemen başına üşüştüklerine emindim.

“Abi taksiye binip gitmiş. Çocuklar çıkmış peşinden ama yetişememişler. Şimdi sinyaline bakıyoruz. Çok uzakta olamaz.”

“Siz ne diye etrafı sardınız Cemal? Böyle mi yapıyorsunuz işinizi?” bağırmam git gide artarken endişem de iyice artıyordu. Tek başına kalmıştı. Lanet olsun. Onu yakalayacaklardı.

“Neredesiniz?” açık adresi verdiğinde biraz daha yüklendim gaza.

“An be an haber verin bana. Geliyorum oraya doğru.” Telefonu kapatmadan arabaya bağladım. Ders almamış mıydı olanlardan bu kız? Ben yanındayken bile kaç kere silahların arasında kalmıştı. Benim o kadar anlatmalarıma rağmen, uyarılarıma rağmen nasıl tek gitmeyi göze alırdı? Nasıl böyle bir aptallık yapardı? Çok fazla alttan alıyordum ben onu. Daha fazla sıkmalıydım. Her istediğini vermemeliydim. Salak. Canını düşünmeden ne yapmaya çalışıyordu? Ben onun için bir ton tehlikeye girerken, o nasıl bilerek böyle bir aptallık yapabiliyordu?

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now