Bölüm 7

862 69 15
                                    

Marcel’in Anlatımından

Hepinizin ne düşündüğünü biliyorum, şu an oldukça mutlu olmalıydım. Kİ ÖYLEYİM. Louis Mükemmel  Tomlinson beni öpmüştü. İlk öpücüğüm-hata olduğunu bilsem de-Louis Tomlinson’dı.

Uyandığımda Louis görünürlerde değildi. Beni öptükten sonra uykuya dalarken burada oturduğunu açıkça hatırlıyordum. Şaşırtıcı bir şekilde o olaydan sonra olanlar oldukça normaldi. Midemdeki kocaman kelebeklere rağmen kendime sakin kalmam gerektiğini hatırlatmıştım. Bana kendi ilk öpücüğünden bahsetmişti, ki özel bir şey olmadığı için sevinmiştim. Gerçi başka birinin Louis’yi öptüğü düşüncesi vücuduma engelleyemediğim bir kızgınlık dalgası gönderiyordu.

Yataktan çıkıp banyoya girdim ve sabah rutinimi tekrarladım. Bugün Cumartesi olduğu için saçlarıma jel sürmeyerek, sağa yatırmış ve kıvırcık olarak kalmalarına izin vermiştim.

Aşağı inerken acele ettim ve mutfağa girdiğimde annemi üzerinde ‘EVİN PATORUNU, MUTFAĞIN PATRONU’ yazılı önlüğüyle yumurtaların başında beklerken bulmuştum. Radyoda çalan şarkıya ıslıklarıyla eşlik ettiğini duyduğumda gülümsedim. Normalde olduğundan bile daha neşeli görünüyordu.

“İyi bir moddasın gibi görünüyor, ha?” İçeriye girip köşede duran yemek kitaplarından birini incelemeye başladım.

“Evet, öyleyim.” Arkasını döndü ve sırıttı. “Sen bugünün en mutlusu olmalısın gerçi.”

“Ne? Neyden bahsediyorsun sen?” diye sordum, kafam karışmıştı.

Dudaklarını uzatıp öpücük sesleri yapmaya başladığında neler olduğu anlamıyordum, anladığımda ise elimde tuttuğum yemek kitabını düşürmüş ve donakalmıştım.

Annem kahkaha atarak bana doğru yürüdü ve parmak uçlarında yükselerek yanağıma bir öpücük bıraktı.

“Salondaki kanepede uyuyor, bebeğim.”

“Louis hala burada mı?” diye fısıldadım, söylediği şeye inanmayarak.

“Evet. Git ve ona günaydın öpücüğü ver, Marcy.” Yanaklarımın ikisini de sıkarken kıkırdadı.

“ANNE! Sen nereden biliyorsun?” Dudaklarımı büzdüm.

“Ee…”

Anne’nin Anlatımından-Önceki Gece

Mutfakta ileri geri yürürken barışıp barışmadıkları hakkında endişeliydim. Louis’nin Marcel’i gerçekten önemsediğini anlamıştım ve emindim ki Marcel de onu önemsiyordu. Endişelenmeyi kesmek için bulaşıkları makineye dizmeye başladım.

İki saat sonra sadece bulaşıkları değil tüm mutfağı temizlemiş, çiçekleri masanın üstündeki vazoya yerleştiriyordum. Merdivenlerden gelen ayak seslerini duyduğumda aceleyle oraya doğru yürüdüm ve gülümseyen bir Louis’yle karşılaştım.

“Hala ayakta mısın?” diye sordu.

“Evet.” Gülümsedim. “Nasıl geçti? Bayağıdır yukarıdasın.”

Yanakları kırmızılaşmaya başlarken cevap verdi. “İyi geçti, beni affetti.”

Gülümsemem daha da genişlerken onu kucakladım.

“Bu harika. Ne kadar rahatladım bilemezsin!”

O da beni kucaklarken kafasını salladı.

“Seninle konuşabilir miyim peki?”

“Tabi ki! Hadi, salona geçelim.”

Louis uzun olan kanepeye, ben ise küçük olanına oturmuşken aramızda fazla bir mesafe yoktu.

Opposites Attract (Türkçe)Where stories live. Discover now