Karanlık

1.1K 51 14
                                    

Yeni bölümümüz sonunda geldi.İyi okumalar arkadaşlar:)

"Hakkımı helal eder miyim bilmiyorum bazılarına.
En fazla 'Nasıl bilirdiniz?'sorusuna
'Tanıyamamışım'der geçerim."
                                   Nejat işler

Kalbi sızlıyor ruhu bunalıyordu.Üstelik ne canını sıkan ne de üzen bir şey olmuştu.Tüm gün Omar Asaf ve şirket işlerinden anlayabildiği kadarıyla ilgilenmiş yorgunluktan gözlerini açamayacak hale gelmişti.Ofisteki masanın üzerindeki dosyalar gözüne adeta bir dağı andırırken yarısından çoğunu dikkatle incelemesi üzerine güvenilir çalışanlara verilmişti oysa ki.Başını masaya dayayıp baş ağrısını geçirmeye çalışsa da çare olmamıştı.Kapı çaldığında başını kaldırıp gelen kişiye baktı.

"Evet?"dedi beklentiyle.

"Merhaba Burcu hanım iş saati bitti.Size ayarladığımız Umut beyin evine götürmek üzere şöfor şirketin kapısın önünde bekliyor"diyerek açıklama yapan avukatı başımla onaylayıp

"Teşekkürler."dediğimde avukat rahatça toparlanabilmem için odadan çıkmıştı üzerimdeki kumaş dar pantolon resmen ayaklarıma yapışmıştı artık.Yan odaya geçip bebeğimi battaniyesine sarıp kucağıma aldım.Başını kaldırıp boynuma sığındığında gülümseyip odadan çıktım.Şirket binasının önündeki araca bindiğimizde araç çalışmış ve yavaşça gaza basarak kalkmıştı olduğu yerden.Şimdi o şaşalı İstanbul akşamlarının köşede kalmış sarhoş acısına rastlamıştım.Acımı dindirmek için kendimi başka kollara vurmamıştım aynı yerdeydim, aynı acıda,aynı tutsaklıkta...Canımın acısı hafiflese de taptaze duruyordu olduğu yerde.Sıkıyordu canımı... olur olmadık zamanlarda ağlama krizlerine sokup kim olduğumu, hayatımı unutturuyordu.Karşıma aldığım her acı direnişimin on katı geri dönüyordu, yere kapaklandığımda dizlerime batan çakıl taşları oyuklaştırıyor kanlı izler bırakıyordu.Her yara kapanıyordu elbet ,her yara derdine derman acısına merhem buluyordu.Peki ya kalpteki o kırıklar, çıkıklar onlar kalıyordu. Yara bandı tutmuyordu, kanama kanamıyordu belki ama sancıyordu.Günün öyle belli bir vakti de yoktu.Yedi-yirmidört hatırlatıyordu kendini.Yazın imkansızında ayazlar vuruyordu yanlızlığıma.Sarılacak kimsesi yokken insan daha çok üşür ya, daha çok kapanır ya insan içine... İçinde köpüren çağlayanlara inat susuyordu, yaraları sancırken susuyordu.Araç duvarları dikenli teller ve sarmaşıklarla örülü bahçe duvarını geçtiğinde önümüze üç katlı boydan camlarla kaplı bir ev çıktı.Evin duvarları eskitme krem taşlarla örülü olmasına karşın eski demek imkansızdı.Kocaman rengarenk çiçeklerle bezeli bahçede etrafa çiçeklerin hoş kokusu yayılıyordu.Evin kapısını orta yaşlarda tatlı tombul bir kadın açmıştı.

"Hoşgeldiniz."başımla gülümseyetek onayladığımda
"Buyrun bu taraftan"diyerek beni salona yönlendirdi.Küçük bir holü geçip salona vardığımızda iki merdiven aşağısında kahverengi koltuk takımları ve ortasında cam sehpa vardı.Duvar diplerinde büyük saksılarda süs ağaçları ve duvardaki tablolarda deniz resimleri adeta insanı doğanın içine çeker gibi canlıydı.Salonun sol tarafında iki merdiven çıkınca kocaman bir yemek masası ve duvar dibinde müzik seti vardı.Kucağımda uyanan oğlumu yere bırakıp paytak adımlarla yürümesini izlerken ben de onunla birlikte evi geziyordum.Mutfağa geçtiğimizde tabiri caizse ortada top koşturacak kadar alan vardı.Kırmızı mutfak dolapları haricinde mutfakta tamamiyle beyazın hakimiyeti kol geziyordu.

"Anne"diyen oğluma bakıp

"Efendim annecim."dedim.

"Anne anne "diyerek eliyle dışarıdan cama yansıyan havuzu gösterdiğinde kucağıma aldım camı çekip bahçeye çıktığımızda havuzun yanına gelip yavaş yavaş batan güneşin suya yansımasını izledik birlikte.Hava serinlemeye başladığında ikinci kata çıkıp ayarlanan odaya girdik bebeğimle.Dolaptan ben şirketteyken getirilip yerleştirilen eşyalarımızdan seçtim.Üzerimizi değişip yemeğimizi yediğimizde Omar Asaf'ı uyutup salona indim.Telefonuma birkaç mesaj gelmişti çoğu suzidendi.
Özür dilerim affet beni

Dubai'li Aşklar-Fürade(ARA VERİLDİ)Where stories live. Discover now