7.BÖLÜM: KORKULAR

Start from the beginning
                                    

Arkasından hüzünle baktım, Irmak'ın da oturduğu yerden kalktığını fark edince bakışlarımı boşluktan çektim. Masanın üzerindeki telefonunu eline alırken "Ben de bir lavaboya gidip saçımı başımı düzelteyim diyorum, gelecek misin?" diye sorunca kaşlarımı kaldırarak hayır anlamında karşılık verdim.

Omuz silktikten sonra arkasını döndü ve kantin çıkışına doğru ilerlemeye başladı. Ben de bir süre daha kendi başıma oturup Kıvanç'ı izledim. Geride bıraktığımız son dört günü aklımdan geçirip kendi kendime kurulurken en sonunda daha fazla dayanamayarak ayağa kalktım, ona doğru ilerlemeye başladım.

"Sözünde durmayacak mısın sen?"

Yanındaki Su'ya dönüp kulağına birkaç şey fısıldadığında Su'nun yüz ifadesi değişti ve sonra bütün kızlar aynı anda yanımızdan uzaklaştı. Kıvanç'ın, Su'ya ne söylediğini delicesine merak etsem de ona bunu soracak değildim.

"Duruyorum," dediğinde asık suratımla karşısındaki koltuğa oturdum.

"Parka gidiyorum ama seni göremiyorum?" diye sorarcasına konuştuğumda sol kaşımı havaya kaldırmış, gözlerimi gözlerine dikmiştim.

"Doğrudur."

"Neden?"

"Bir süredir parka gitmiyorum da ondan."

"Neden?" diye tekrar sorduğumda, göz ucuyla bana bakmakla yetindi. "Peki, bundan sonra da gitmeyecek misin?"

"Okulda zaten beni görüyorsun. Artık parka gelmene gerek yok."

İfadesiz tuttuğu suratına bir süreliğine onu taklit ederek aynı donuklukla baktım. Bu bakışımın bir anlamı olmasını diledim ama daha önce dediğim gibi maalesef insanlarla bakışarak anlaşamıyordum.

"Ama bana böyle söz vermemiştin," diye itiraz ettiğimde omuz silkti. Onu ikna edemeyeceğimin farkındaydım. Omuzlarımı düşürmek üzereydim ki bir anda okul saatleri içerisindeyken daha çok vakit geçirebileceğimiz düşüncesi cazip geldi ve sağ elimi ona doğru uzattım.

"Öyleyse anlaştık!" diyerek gülümsediğimde önce elime, sonra bana baktı.

Elimi sıkacağına ve aynı heyecanla karşılık vereceğine bir anlığına da olsa inanmıştım ama o, boş bakışlarını başka bir yöne çevirerek yine umudumu kırmakla yetindi. Devam etmeyeceğini anlayınca beklemeye devam etmek yerine ayağa kalktım.

Son teneffüsteydik ve tahminimce dersin başlamasına iki dakika vardı. Hızlı adımlarla önce kantinden ayrılıp sonra basamakları çıkarak sınıfıma geldim. İçeri girdiğimde öğretmenin hâlâ derse girmediğini görüp rahat bir nefes verdim.

Deniz'i önündeki deftere bir şeyler karalarken bulunca dilimi şaklatarak ona doğru yürümeye başladım.

"Şu yeteneğini daha hayırlı işler için kullansan keşke!" diye sitem dolu bir cümle kurduğumda hiç benden taraf olmadı. Çizdiği şeye doğru eğilip ne olduğunu anlamaya çalıştım. Anladığımdaysa geri çekildim. "Pis sapık!"

"Öyle deme, bittiğinde çok güzel olacak." Gözlerimi hayretle devirdim. +19 bir karikatür ne derece güzel olabilirdi ki?

"Bak, bu sefer kadının suratını çizmeyeceğim ve her zamanki gibi memeleri normalden daha büyük olacak."

+18 çizimler yapıp bunlara +19 karikatürler diyen tek varlık Deniz'di. Aslında parmakları sihirli gibiydi, harika çizimler yapıyordu fakat bu yeteneğini güzel işler için kullanmıyordu.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapWhere stories live. Discover now