on altı - "she ain't me"

Start from the beginning
                                    

  "Kulaklığın çalışmıyor mu?" Yine sessizliği bozan Hoseok olmuştu. Boğazımı temizledim ve Yoongi'nin duyduğu şeyleri düşünmemeye çalışarak gözlerimi kaçırdım.

 "Im.. Hayır, denemedim." 

 Hoseok sanki parmağıyla yaranın ortasına bastığını bilir gibi kaşlarını kaldırdı ve dudaklarını büzdü. "Bence ona biraz zaman vermelisin. Benim yetiştiğim kısımlar dışında ne duyduysa rahatsız olmuş olmalı. Yüzünden anladığım bu."

 Sorun şuydu ki; Yoongi'yle yüzleşmekten kaçıyordum. O, fazla iyiydi. İyiydi işte. Bu kadar iyi birini kendime karşı doldurmak istemiyordum. Hırsla dolup önümdeki yığınlardan birine dönüşmesini istemiyordum. O Min Yoongi'ydi, alışması en kolay insanlardan biriydi. 

 Taehyung'un bizi dinleyip dinlemediğini bilmiyordum. Bakacak cesaretim de yoktu zaten. 

 Dakika başı acaba bir sürtük olduğumu mu düşünüyor, diye kendimi yiyip bitirdiğim gerçeği göz önüne alınırsa; umutsuz vakaydım. 

 Peki, biraz toparlayalım.

 Babasının, sevdiği kızı kendisiyle tehdit ederek kendi kızıymış gibi gösterdiğini söylemiştim. Ama benim kim olduğumu bilmiyordu. Tüm bu düşman kızı olayını bilmiyordu ve bu bilgiye sahip olmadan ne düşündüğünü bilmiyordum. Konuşmak istiyordum gerçi; ama Hoseok'un varlığı beni bu konuşmayı yapmaktan alıkoyuyordu. Bu özel bir konuydu, biraz olsun mahremiyet gerektiğini hissediyordum.

 "Orada." Taehyung'un derin sesini duyduğumda olduğum yerde durdum ve refleks olarak yüzüne baktım. Bakışlarını takip ettiğimde yükseltinin hemen altında gibi görünen yarım saatlik bir yolun sonunda belli belirsiz görünen yapıyı gördüm. Çöl kısım ve yeşilliklerin birbirinden keskin bir çizgiyle ayrıldığını göz önüne aldığımızda bu manzara hayatımda gördüğüm en ilginç şeydi. 

 Yapının bir kısmı yeşilliklerle örtülmüşken diğer kısmı çöl kumlarının rüzgarda savrulduğu yöne doğru bakırlarmış bir kum rengiydi. Yapı adeta kamufle olmuştu. 

  "Tanrım." dedim kesilen nefesimi zar zor ciğerlerimden boşaltarak. 

 "Ben bölgeyi fotoğraflayacağım, siz devam edin. Ve Seo Ra; kulaklığını aktive etmen gerek. Buradan sonra size yardımcı olacak kişi Yoongi."

***

Platonik bir aşık gibi titriyordum. Taehyung'a bu halimi belli etmemek için titreyen parmaklarımı yumruk haline getirdim ve çöl kumlarının ters yöne götürdüğü bakır rengi kumların gözüme girmesini engellemek için gözlerimi kısarak önden yürümeye başladım.

"Kulaklığı aktive etmeyecek misin?" dedi Hoseok'tan tamamen uzaklaştığımızda. Artık geride küçük bir nokta olarak görünüyordu, elindeki fotoğraf makinesiyle git gide daha da uzaklaşıyordu. Hem rahatlamış hem de daha çok rahatsız olmuştum. Bu karmaşık hisler beni çöl-yıkıntı karmaşasından daha çok yoruyordu.

Boğazımı temizledim ve gerilmemişim gibi konuşmaya çalıştım.

"Henüz değil."

  Yüz ifadesini göremesem de hissiz bir duvara dönüştüğünü biliyordum. 'Asker Taehyung'a dair öğrendiğim bir şey varsa o da duygularının en yoğun olduğu zamanlarda dıştan duygusuz bir makine gibi göründüğüydü. Ne düşündüğünü asla tahmin edemezdiniz.

Bata çıka devam ettiğimiz çöl yolunda ara sıra sağımızda kalan çürümüş ağaç gövdelerinin olduğu kesin yükseltiye bakarak gelebilecek zararı hesaplamaya çalışıyordum. Taehyung üstelemiyordu. Halimden bu durumda olabileceğim kadar memnundum. Sadece yürümeye odaklanmıştık.

crossfire | kim taehyung.Where stories live. Discover now