6. ÖZEL BÖLÜM "Huzur Kuşatması"

Start from the beginning
                                    

"Bilimsel olarak evli erkekler kadınlara daha çekici geliyormuş. Bir örneğini de yaşamıştık hatırlarsak." Erdem bu sözlerime gülerek gözlerini devirdiğinde devam ettim. "Yani uzun zamandır ben daha kötü durumdayım." Bana dilini çıkarıp güldü. "Ne o, hoşuna mı gitti?"

"Yemek istiyorum seni..." diye mırıldandı. Omuzlarımı silktim ama gülümsememi tutamadım. Erdem birden beni belimden kavrayıp dizlerinin üzerine yan yatırdı, ben kahkahalarla gülüp çırpınırken o belimi bir koluyla sıkıca sarmıştı. "Çok leziz görünüyorsun..." deyip kulağımı ısırdı, acıtmamıştı ama yine de çığlık attım.

"Erdem, yapma! Bırak beni!" desem o kadar gülüyordum ki bunu istemediğimi saklayamıyordum. Erdem de bu sırada yanağımı ısırdı.

"Tam tahmin ettiğim gibi, çok tatlı. Leziz..."

"Çocuk muyum ben Erdem? Bıraksana..." dedim kıkırdayarak. Ama Erdem bu sefer de boynumu ısırdı, gülmekten gözümden yaş geliyordu.

"Burası daha tatlıymış..." diye mırıldandığında kapı çaldı, Erdem'in modu anında değişirken boynuma doğru derin bir soluk bıraktı. "Kim acaba bu saatte?"

"Kapıyı açsak iyi olur..." dedim zil birkaç kere daha çalarken. Erdem ise umursamazca yüzünü boynuma gömdü.

"Açmayalım. Kimse gitsin. Bak, bütün gün bu anı bekliyorum. Kimseyle ilgilenemem şimdi..." O her ne kadar rahatsız bir şekilde homurdansa da ben kolunun boyunduruğundan kendimi kurtardım. Erdem gözlerini kısıp kaşlarını çatsa da sadece gülümsedim. "Ben açayım karıcığım. Ve her kimse onu evire çevire..."

"Erdem..."

"Nazikçe karşılayayım diyecektim güzelim, bir şey yok..." deyip pek de inandırıcı olmayan bir sakinlikle kapıya yöneldi. Ben de kendi kendime gülerek son pişmaniye parçasını ağzıma attım.

"Zaten kim olabilirdi ki bu saatte?" diye girdi Erdem salona. Arkasından Burçin bana gülerek el salladı.

"Merhaba yengecik!"

"Gerçekten, bu şehre taşınman için annemlere karşı sana destek çıktığım için çok pişmanım." Burçin hiç umursamazca yanıma oturduğunda birbirimize sarıldık. Yanaklarıma kocaman öpücükler kondurduğunda güldüm, çok neşeli görünüyordu. Zaten hep hareketliydi, insan yanındayken iyi hissediyordu. "Kime diyorum ki ben..." dedi Erdem koltuklardan birine otururken. Burçin yine umursamadan elini karnıma yerleştirip hafifçe okşadı.

"Nasılmış bakalım benim küçük yeğenim?"

"Sen gelene kadar gayet iyiydi ama şu an keyfi epey kaçmıştır." Burçin bana bakıp kaşlarını kaldırdı.

"Keyfi kaçan besbelli sensin abiciğim." Erdem'e dönüp dudaklarını büzdü. "İnsan kardeşine böyle mi davranır?"

"Özel hayat diye bir şey var ama sayende artık ondan mahrumuz. Zırt pırt bize gelmenin amacını sorabilir miyim pek sevgili kardeşim?"

Başını yana eğen Burçin gözlerini kıstı.

"Ben zırt pırt gelmiyorum bir kere."

"En son ne zaman geldin buraya Burçin?" diye sorarken dirseklerini dizlerine yasladı Erdem. Bu soruyla Erdem'in ciddi duruşunu görünce güldüm. Burçin de sanki düşünüyormuş gibi yapıp işaret parmağını dudaklarına vurdu.

"Dün müydü?" dedi en sonunda sanki gerçekten ilk defa keşfetmiş gibi.

"Aynen öyle." Burçin bana bakıp kıkırdadı. Erdem ise bıkkınca başını sallayıp koltuğun sırtına iyice yaslandı. "Peki bugünkü sebeb-i ziyaretini neye borçluyum Burçin Hanım?"

Burçin çantasını açtı ve bir kağıt çıkardı.

"Size bir isim listesi hazırladım, kız ve erkek olmak üzere tam 68 tane isim ve anlamları burada mevcut."

Erdem derin bir nefes bıraktı.

"Birincisi, daha çocuğun cinsiyeti bile belli değilken buna ne gerek var? İkincisi, kendi çocuğumuzun ismini kendimiz koyabiliriz?"

"Sana da iyilik yaramıyor." dedi Burçin ve bana döndü. "Benim yengem anlayışlıdır, değil mi? Baksana, hepsi çok güzel isimler." Başımı sallayıp kâğıdı elinden aldım. Gerçekten de epey zaman harcamıştı, ne kadar erken olduğunu düşünsem de ben de, bu çabası gözlerimin dolmasına neden olmuştu. "Ama niye ağlıyorsun ki sen?" dedi Burçin elimi tutarak.

"Sadece..." deyip burnumu çektim. "Çok duygulandım böyle uğraşmana. Bebeğimizin çok ilgili yakınları olduğu için çok mutluyum ben..."

Erdem güldü hafifçe.

"Zaten sulu göz olan karıma bir de hormonlar vuruyor."

"Alay etmesene!" dedik Burçin'le aynı anda. Erdem gözlerini alaylı bir şaşkınlıkla iri iri açarken ellerini kaldırdı.

"Tamam! Teslim oluyorum! Vurmayın!"

Burçin gözlerini devirirken ben güldüm. Bu duygu geçişleri gerçekten çok sertti, takip etmesi çok zor oluyordu.

İsimleri kontrol ettim, hepsi çok güzeldi gerçekten ve çocuğumuza isim bakıyor olma aşamasına geldiğimiz için içimi büyük bir mutluluk sardı. Erdem'le evlenmiştik, güzel bir hayat yaşıyordum ve bir bebek de bu hayatı renklendirmek için gelmeye hazırlanıyordu. Alt dudağımı ısırıp derin bir nefes alırken gözlerimi isimlerde dolaştırmaya devam ettim.

"Çok teşekkür ederim Burçin, bu çok değerli benim için. Hepsine bakacağım."

"Bakmana gerek yok ki..." dedi Erdem araya girerek. "Ben çoktan buldum."

Yine Burçin'le aynı anda dönüp "Buldun mu?" diye sorduk.

Erdem başını yukarı aşağı sallayarak onayladı. "Bir kızımız olacak, içime doğuyor. O yüzden bir kız ismi buldum."

"Bunu onun demesi gerekmiyor muydu?" dedi Burçin beni gösterirken. Ağabeyine benzeyen kahverengi gözlerinde eğlendiğini belli eden pırıltılar vardı.

"Ben de babasıyım, ne var yani?"

"Peki ne bulduğun isim?" diye sordum merakla, bana söylememişti daha öncesinde.

"Cinsiyeti kesinleşince söyleyeceğim..." diye mırıldandı.

"Erdem ama olmaz ki! Merak ederim ben!" dedim yerimde zıplarken ama umursamamıştı.

Burçin epey kaldı yanımızda. Bu sırada da epey uğraştık Erdem'den laf alabilmek için ama söylemedi. Burçin'i uğurladığımızda koltuğa yayıldı, ben de yanına kuruldum. Hafifçe kolumu boynuna sardım.

"Söylesene ismi..." dedim yanağını okşarken. Gözlerini kısıp yandan bir bakış attı.

"Aklımı böyle çelemezsiniz hanımefendi, ben ancak cinsiyeti belli olunca söyleyeceğim."

"Çok kötüsün!" dedim omzuna vurarak ama o sırıtmıştı halinden memnun görünerek.

"Ama beni öpersen bir ipucu veririm."

"Rüşvet istiyorsun yani..." dedim gülerek.

"Öyle de denebilir."

Dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum ama o beni hemen bırakmadı, vücudumu uzaklaştırdığımda gözlerini açmamıştı henüz.

"Söylesene..." dedim omuzlarından tutup onu sallayarak.

"Sanırım az önce kendimi bile unuttum." dedi gözlerini açarak. "Sen yaptın, benim suçum yok."

"Erdem... Haydi ama..."

"Hatırlamam için biraz daha uğraşman gerekecek." Gözlerini kısıp yüzüne uzun uzun baktım. "Öldürücü bakışların faydası olmaz. Hafızam için daha farklı yöntemler uygulamasın."

Gülmemi engelleyemediğimde o da sırıttı. Saçlarımın buklelerinden birini parmağına dolarken gözlerimizi birbirlerinden çekmiyorduk. Onun yanında, bu şekilde kendimi o kadar huzurlu hissediyordum ki kelimelerle ifade edemiyordum.

"Hiç uslanmayacaksın değil mi?" dedim gözlerimi onun bakışlarından ayırmadan. Alt dudağını dişleyip gülerek beni tek kelimeyle cevapladı.

"Asla." 

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now