13. BÖLÜM "Kısa Boy, Uzun Dil"

61K 4.5K 858
                                    

Herkese merhaba! Özlediniz mi Narin ve ekibini? Peki ya beni? :) Ben sizi çok özledim ve dayanamayıp bölüm yazdım. Seher Vakti için çalışmaya devam ediyorum, bu yüzden biraz aksıyor Orta Şekerli. Bölüm de istediğim gibi olmadı ama hoş görün. :)

Profilimde yer alan hesaplara, özellikle de grubumuz Asosyal Kitapkurdu Cemiyeti'ne bekliyorum sizi, daha yakın olmayı çok isterim. :)

İyi okumalar! :)

Önceki gecenin ruhsal yorgunluğu ile annem de ben de uyuyakalmıştık. Her ne kadar acele etsem de işe geç kalmıştım bile. Bir izin, bir de geç kalma. Daha yeni sayıldığım bir kurumda hiç de hoş davranışlar değildi, biliyordum. Bu da yetmiyormuş gibi Erdem faktörü de vardı işin içinde. Hesap vermem gereken kişi o olmadığı halde, beni ortalıkta göremeyince ardı ardına mesajları sıralıyordu. Ben de otobüsten inmiş, hızlı adımlarla lokantaya giderken ona cevap veremiyordum. Hayır, bu enerjiyi nereden buluyordu bu adam? Telefon o kadar çok titredi ki en sonunda çıkardım ve bir yandan yürürken diğer yandan mesajları okumaya başladım. Ellerim üşüdüğü için de içten içe homurdanıp duruyordum Erdem'e?

"Neredesin bücür cadı? Sadece dün izinlisin sanıyordum!"

"İnsan şefinin mesajlarına cevap verir. Çok ayıp!"

"Yoksa yine bütün işleri üzerime yıkmayı mı planlıyorsun? O sadece bir kere olur, yer elması!"

"Bak, hala cevap vermiyor!"

"Numune saati yaklaştı, farkında mısın?"

Dişlerimi birbirine sürterken art arda atılmış mesajları okumayı yeni bitirmiştim. Titreyen ellerimle öfkeli bir cevap yazmaya çalışıyordum ki birden önümdeki duvara çarptım.

Hayır, duvar değildi bu, kocaman, dev gibi bir adamdı. Erdem kadar olmasa da...

"Yuh! Önüne baksana!"

İri yarı, esmer tenli, siyah saçlı ve keskin bakışlı, model gibi bir adamdı karşımdaki. Sinirlendiği de her halinden belliydi ve siması epey tanıdık gelmişti. Belki de gerçekten mankendi ama o anda bunu sorgulayacak durumda değildim. Özür dilemeye hazırlanırken, gördüğüm tepkiyle tam tersi bir yanıt vermiştim.

"Yolun ortasına dikilip durmasana sen de!" deyip hemen üste çıkma çalışmalarına koyulmuştum. Ah bu huyum, alttan alıp uslu uslu işime gitmek varken yine kaşınıyordum.

"Hem suçlu hem güçlü! Özür dilemen gerekirken bir de azarlıyorsun!"

Haklıydı ama ben altta kalır mıyım? Tabi ki hayır!

"Burada, yolun ortasında durup adeta çarpılmaya gönüllüymüş gibi davranırken bir de özür beklemen takdire şayan! Asıl özür dilemesi gereken sensin bir kere, vaktimi aldığın için!"

Kaşlarını kaldırdı sinirle şaşkınlık arası bir ifadeyle. Bense geç kalıyor olduğumu tamamen unutmuş, bütün gerginliğimi adamın üzerine boşaltma derdine düşmüştüm. Hiç değişmeyecektim.

"Boyuna bakmadan ettiği laflara bak sen! Gidip kumda falan oynasana küçük kız!"

Yumruklarımı sıktım, parmak uçlarımda yükseldim. O an dejavu yaşıyordum sanki.

"Sana ne benim boyumdan? Haddini bil koca dev! Boyunla beynin ters orantılı sanırım! Hödük!"

Adamın gözleri büyürken haddini aşanın ben olduğumun farkındaydım. Tartışmanın büyüyeceğini de görüyordum. Topuklarıma vura vura adamın yanından geçip giderken "Bana hödük mü dedin sen?" diye şaşkın şaşkın söylendiğini durabiliyordum. Yeterince geç kaldığım için arkama bile bakmadan ayrıldım oradan.

ORTA ŞEKERLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin