16. BÖLÜM "Kıskanmak Aşkın Kanunu"

64.1K 4.1K 507
                                    


Neden diye sormayın, bölüm yazıp moral topluyorum ama yine uzun bir ara gelecek ne yazık ki. :( Beni o arada unutmayın, dönüşte hep beraber olalım.

İyi okumalar!

Güne Narin'le başlamak, onun sahte öfkesinin altında şakalaşmak benim için alışkanlık olmuştu artık. İlk başlarda benden kaçtığını, bana yakalanmak istemediğini fark etsem de yavaş yavaş bunun değiştiğini hissediyordum. Bundan mutluydum. Onunla daha yakın olmak istiyordum, herkesten her şeyden daha yakın.

Pazar günü Burçin'le beni takip etmesi de kafamı kurcalayan diğer bir olaydı. Bunu iyiye yorabilir miydim? Burçin tabi ki anlamıştı meseleyi. Narin'le otururken yaptığı imalar yetmiyormuş gibi, Narin yanımızdan ayrılır ayrılmaz "Sakın ondan hoşlanmıyorum, deme. Çünkü ona olan o erimiş bakışlarını başka nasıl açıklarsın, bilemiyorum!" deyip kahkahayı basmıştı. "Ben sana demiştim, bir gün âşık olacaksın ve elime düşeceksin, demiştim. O zaman çok beklersin, demiştin ama bak! O kadar da çok beklemedim!" Bu kadar belli ediyor muydum bilmiyordum ama Burçin'in bu konuda diline düşmüş olmak hiç hoşuma gitmiyordu. Lisedeyken sevgilisi olduğu zaman onu yıldırmıştım. Ama ben abiydim sonuçta, sonuna kadar hakkımdı!

"Ah buralarda olacaktım ben! İki güne yapardım aranızı. İzin mi alsam acaba?"

"Saçmalama!" dediğimde gülmüştü.

"Haksız mıyım? Kıza açıldın mı? Hayır. Sudan çıkmış balık gibisin! Ben seni hiç böyle görmemiştim! Resmen elin ayağına karışıyor kızın yanında."

Bıçağı daha sert vurdum bu konuşmalarımızı düşündükçe. Ben ne ara bu hale gelmiştim? Narin de farkında mıydı? Sanmıyordum. Farkında olsaydı bir şekilde anlardım.

"Kız senden hoşlanıyor mu acaba?" demişti bir de derin düşüncelere dalarken Burçin. "Senin olağan halini bildiğim için birinin yanında farklı davrandığını anlayabiliyorum ama kız için bir şey diyemeyeceğim."

"Bilmiyorum." dediğimde sesim umutsuz çıkmıştı. "Belirgin bir davranışı yok."

Oturup bunu konuştuğumuza inanamıyordum.

Narin beni ergenlik çağlarıma geri götürmüştü. Bir kızı ilk öptüğümde bile onun yanında olduğum halde değildim. Gözlerim sürekli onu arıyor, bulunca da kalbime ağırlık biniyordu. Kıvırcık saçları, bakışı, gülüşü...

Erdem, dur. Bu düşünceler hiç de iyi yerlere gitmiyor.

Derin bir nefes alıp önümdeki soğana baktım. Daha doğrusu soğandan kalanlara... Çünkü o kadar dalıp gitmiştim ki zavallı soğan püreye dönmüştü.

"Yeni kesme stilin bu mu?"

Narin aniden yanımda belirdiğinde şaşkınlıkla çekildim.

"Ne ara geldin sen?" diye sordum gözlerimi kırpıştırırken.

"Biraz önce. O kadar dalmıştın ki soğana fark etmedin."

Başımı sallayabildim. O da parmak uçlarında yükselip başparmağıyla gözlerimi sildi. Normalde soğan beni pek etkilemezdi, zaten yıkadığımız için bu etkisi de epey geçiyordu ama tam anlamıyla erimiş olan soğan gözlerimi yaşartmıştı. Narin silene kadar onu da fark etmiş değildim.

"İyi katlanıyorsun. Ben sadece dokunsam bile ağlamaya başlıyorum. Yıkasam bile ağlatıyor. Yıkayınca büyük oranda bu durumun olmaması gerekiyor ama gözlerim çok hassas. "

Ona bakıyordum. Konuşurken kaşlarını kaldırışına, özgür bıraktığı kıvırcık saçları yüzüne geldiğinde geriye itişine, dikkatini verdiği bir noktada gözlerinin büyümesine...

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now