2. ÖZEL BÖLÜM "Tatlı Cadı, Tatlı Dil ve Tatlı Aşk"

41.5K 2.8K 278
                                    

Herkese merhaba! :) Erdem'i hiç tanımamışsınız, bugün sizi utandırmaya geldim. :P Ayrıca özel bölümlerin devamı gelecek, bunu da söylemek istiyorum. Sadece uzun aralıklarla olacak. :) Hem bu tatlı çiftimizi unutmamış oluruz böylece. :)

Serimizin son kitabı, Burçin'in hikayesini anlatan "Acı  Telve" isimli çalışmayı paylaştım, tanıtıma profilimden ulaşabilirsiniz. :)

İyi okumalar! ♥

Uykuya dalmam zor olmuştu. Erdem yerde, sert tabada yatarken ileri gidip gitmediğimi düşünüyordum. Ama sonuçta beni anlamamakta inat ettiği için ona sinirliydim. Erdem beni şaşırtmıştı. Gerçek anlamda şaşırtmıştı. Erdem'in böyle tepki vereceğini düşünmezdim. O beni anlardı, hep anlamıştı. Selda olayında bile, birbirimize şimdiki kadar yakın değilken bile beni daha iyi anlamıştı.

Sabah gözlerimi açtığımda yerdeki yatağı toplanmıştı. Gözlerimi kırpıştırıp ovuşturduktan sonra doğruldum ve mutfakta kıpırdanan uzun bedeni gördüm. Erdem de bakışlarını bana çevirip gülümsedi.

"Kahvaltı hazırladım. Erkenden uyanınca... Senin için erken sayılabilir ama..."

Kalkıp mutfakla salonu bağlayan pencerenin başında durdum.

"Barış antlaşması imzalamadık..." dedim homurdanır gibi.

"Ama ateşkes imzaladık. Hem akşam konuşacağız. Şimdi vaktim yok..." deyip kızarttığı sosislerden bir parçayı çatalına batırarak ağzıma uzattı. Somurtmaya devam etsem de ikramını kabul ettim.

"Ne konuşacağız?" dedim ağzımdakini yuttuktan sonra.

"Bir şey..." deyip göz kırptıktan sonra mutfaktan çıktı.

Günün geri kalanında da aynı şekildeydi. Dünkü halinden eser yoktu ve merakım katlanıyordu. Bu adamın aklından ne geçtiğini asla tahmin edemeyecektim. Akşam da olmamakta inat ediyor gibiydi. Saate bakıp durmaktan bir hal olmuştum.

Mesai bitti ve sonunda evimize doğru yol aldık. Eve varana kadar ağzından laf almak için çaba göstermedim, çünkü o zaman kalkanları indirmiş olurdum. Sonunda eve girdiğimizde Erdem'in imalı bakışlarının sınırı yoktu. Özellikle erteliyordu, çünkü beni çıldırttığını biliyordu. Mutfakta oyalandı, üstü değiştirmek bahanesiyle uzun süre ortalıktan kayboldu. Ben de o sırada Süt'le ilgilenmeyi uygun buldum. Cadı miskinliğinden dışarıya çıkma gibi isteklerde bulunmasa da Süt bütün gün evde tıkılmaktan hoşnut kalmıyordu.

Ben dışarıdan geldiğimde Erdem salondaki geniş koltuğa kurulmuştu. Boş boş oturuyordu ve ben kapıyı kapattığımda başını arkasına doğru çevirip eliyle yanına çağırdı. Ben de bu sefer inat etmeden yanına gittim.

"Gel bakalım Gestapo..." dediğinde kaşlarımı çattım. Ama ses çıkarmadan oturmuştum.

"Ne anlatacaksın?"

"Büyük bir sır falan değil..." dedi bana dönerek. Gözleri yüzümde dolanıyordu ve bu heyecanlanmama sebep olduğundan belli olmasın diye eşsiz bir çaba gösteriyordum. "Sadece beni ne kadar da az tanıdığını söyleyecektim."

"Az mı tanımışım?"

Başını salladı ve işaret parmağıyla yüzünün çevresinde bir daire çizdi.

"Sence ben saf mıyım?"

"Hiç öyle biri olduğunu düşünmedim..." dedim gözlerine bakarak. Konunun nereye varacağını düşünüyordum. Koca bir gün yaptığım gibi.

"Güzel..." dedikten sonra bir kolunu koltuğun sırtı boyunca uzattı. "Bak, kadınlar duygularını erkeklere göre çok daha iyi gizlerler. Yani biz size göre daha açığız. Ama yine de bu bir kadının bariz ilgisini göremeyeceğimiz anlamına gelmez." Sanki ders veren bir öğretmen gibi konuşuyordu. "Sevgili komşumuz günlerdir evimize geliyor, hem de çeşit çeşit tatlılarla. Ve sürekli, rahatsız edecek kadar çok benimle muhabbet kurma telaşında. Otuz yaşıma gelmek üzereyim, niyetini görmüyor muyum sence?" Nefesimi tutup ona baktım, gülümsemesi genişlemişti. Ah, evet. Şu an skorları üst üste aldığının farkındaydı. "Bir erkek üç günden fazla bu eve herhangi bir iyi davranışla dahi olsa gelip seninle aşırı ilgili davransaydı, Sweeney Todd'a dönüşür, o adamın etlerinden yemek yapardım." Bunu cidden yaparmış gibi konuşması yutkunmama sebep olmuştu. Onu filmdeki karakter gibi düşündüm bir anlığına.

ORTA ŞEKERLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin