Bölüm 30: Doğumluğun Özgür Salıncakları

2.8K 247 43
                                    

Bölüm 30

Bir zamanlar, Doğumluk Ormanı

Kız saçlarını serbest bırakmıştı. Parmaklarıyla çimenleri tarıyor; bazen de daha birkaç saat önce sahiplendiği taşını, taradığı çimenlerin üzerinde yuvarlıyordu. Taş sıradan bir taştı belki ama kızın ona yüklediği anlam taşı kızın gözünde değerli bir şey haline getirmişti. Kız taşa Hırs adını vermişti. Çünkü taş yuvarlandıkça taranan çimenler tekrar kalkıyor, bu sefer daha kararlı bir şekilde dikiliyordu.

Hikaye basitti. Kızın parmakları çimenlerin düşmanıydı. Parmaklar çimenleri tarayarak onlara iyi görünüyor, çimenler parmağın iyilik yaptığını düşünerek karşılık vermiyordu ama parmaklar içten içe çimenleri düşürüyordu, eziyordu, güçsüz bırakıyordu. Parmaklar amacına ulaştığında zafer keyfini tadamadan Hırs geçiyordu çimenlerin üzerinden. Hırsa bulanan çimenler baş kaldırıp düşmanına boyun eğmiyordu, yenilmiyordu.

Kız aynı şeyi tekrarlamaktan vazgeçip sırtüstü döndü ve gökyüzüne baktı. Saçları çimenlerde dağılmış, Hırsı ellerinin arasına almıştı. Hırsın pürüzlü yüzeyi onu huylandırmıştı ama bu kızın hoşuna gitmişti.

Kız derin bir nefes alıp çürümüş meyvelerin kokusunu içine çekti. Göğsü yukarı kalkıp aşağı indiğinde gözlerini kapattı ve Hırsı sağ eline aldıktan sonra kollarını iki yana bıraktı. Çürümüş meyvelerin kokusunu taşıyan rüzgar kızın yüzünü okşayıp saçlarının arasına geçti. Kızın sarı saçları, dalgalarını kazanıp kabardığında kız ezilen yaprakların sesinden arkadaşının geldiğini anladı ve gözlerini açtı.

Parçalanmış çitlerin üzerinden atlayarak kıza doğru yürüdü oğlan. Onu ararken aklına ilk burası geldiği için kızın burada olduğuna hiç şaşırmamıştı. Kemerindeki maskotu çıkarıp kıza gösterdi ve salladı. Amacı kızı güldürmekti ki kız birkaç gündür mutsuzdu. Bazen kıza bir şeyler oluyordu. Hayat dolu olan, mutluluk saçan kız birden soğuk bir kişiliğe bürünüyordu. Kız yine o zamanlardan birindeydi. Ama oğlan kızın böyle olmasını istemiyordu.

Maskotu fayda vermeyince onu yeniden kemerine taktı ve kıza doğru yürümeye başladı. Kızın gözleri oğlanın kemerinde sallanan maskottaydı. Muhtemelen maskotu beğenmişti ama ruh hali bunu belli etmesine izin vermiyordu. Olsun diye düşündü oğlan. Kızın onu dikkate alması bile bir şeydi.

Oğlan kızın yanına geldiğinde kız bacaklarını kendisine doğru çekti ve elleriyle destek alarak oturdu. Kızın uzun botları kırışmıştı ama kız halinden memnun görünüyordu. Ya da öyle görünmeye çalışıyordu.

Kız saçıyla birlikte taşınan toprak parçalarını temizlemek için Hırsı yere bıraktı."Beni buldun." dedi oğlana, ellerini saçına attı ve parmaklarını tekrar tarak gibi kullandı. Parmaklar bu sefer saçın dostuydu, toprakların ise düşmanı.

Oğlan kızın yanına oturduktan sonra kıza yardım etmek için uzandı."Evet." dedi kızın saçındaki toprak parçasını alırken. Toprağı eliyle ufaladı ve yere bıraktı."Beni bazen endişelendiriyorsun Kylie." diye devam etti. Sesinden doğru söylediği anlaşılıyordu. Tam bir gerçek arkadaştı.

Kylie saçlarını temizlemeyi bitirip elleriyle bacaklarını sabitledi ve "Endişelenmen için bir sebep yok." dedi ciddi bir şekilde."Sadece biraz yalnız kalmak istedim." Dudağını dişledi ve başını gökyüzüne çevirdi. Kara bulutlar, yıldızları gizlemişti. Ay gülümseyen bir ağız şeklini almış, bulutların önüne geçmesine izin vermemişti.

İŞARETSİZ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin